tag:blogger.com,1999:blog-84149832675161600542024-03-05T20:40:36.294+03:00SÜT DİLİMİSüt Dilimihttp://www.blogger.com/profile/14534286610062278624noreply@blogger.comBlogger19125tag:blogger.com,1999:blog-8414983267516160054.post-84714998750428488562010-12-10T23:00:00.006+02:002010-12-10T23:22:07.258+02:00Parmigiano Reggiano<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgcjAqjRoeyIlfMCbaplMyB9K_Mpsne4gnLDSAZXBzH0hDFvG0-GFstSG5vrj-FfrYlRcWTYxvG4B7g9zggLR0ldFzMnZUShoY0unV6BTDf4tM7B02WYwMRCebsHn7TmcsOreM0G0WPBCtZ/s1600/parmesan2+020.JPG"><img style="text-align: left;display: block; margin-top: 0px; margin-right: auto; margin-bottom: 10px; margin-left: auto; cursor: pointer; width: 400px; height: 280px; " src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgcjAqjRoeyIlfMCbaplMyB9K_Mpsne4gnLDSAZXBzH0hDFvG0-GFstSG5vrj-FfrYlRcWTYxvG4B7g9zggLR0ldFzMnZUShoY0unV6BTDf4tM7B02WYwMRCebsHn7TmcsOreM0G0WPBCtZ/s400/parmesan2+020.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5537269024885385762" /></a>Parmigiano Reggiano, dünya üzerinde her yerde sevilen ve taklitleri olan bir "süt harikası"dır. Ancak taklitleri asla orijinalinin kalitesini yakalayamamıştır. Sıkça karşılaşılan bir durum, Parmesan'ın Permigiano Reggiano ile karıştırılmasıdır. Bir peynirin Parmigiano Reggiano olarak adlandırılması için -sadece- İtalya'nın Emilia Romagno bölgesindeki <a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Modena">Modena</a>, <a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Parma">Parma</a> ve <a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Reggio_Emilia">Reggio Emilia</a> kentlerinin sınırları içinde üretilmesi ve bazı özel üretim koşullarının gerçekleştirilmesi gerekmektedir. -Oysaki Parmesan, dünyanın hemen hemen her yerinde üretilebilmektedir- <div style="text-align: left;">Floransa ve Venedik arasındaki <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Po_Nehri">Po</a>, Enza ve Reno nehirlerinin kıyısındaki alanlarda, yemyeşil çayırlar ve masmavi gökyüzüyle çevrelenen bir ortamda yetişen ineklerin çiğ sütleri ile 13. yüzyıldan beri aynı geleneksel metodları izleyen ustalar tarafından renk ve koruyucu madde eklenmeksizin üretilen bir peynirdir Parmigiano... Organik olarak, geleneksel usullerle, makine kullanılmadan elle yapılan üretim, son derece özel bir sonucun elde edilmesini garanti eden temel kriterlerdir. Üretim, kuşaktan kuşağa, ara vermeksizin yüzyıllardır kesintisiz sürmektedir. Yazın otlaklarda taze otla beslenen hayvanlar kışın da -başkaca bir besin kullanılmaksızın- yazın toplanan otların kurutulmasıyla elde edilen kuru otları yiyerek beslenirler.</div><div style="text-align: right;"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHCd77_o22Av5ynFWYCBjiAUHBVw8K0gbtWyNbBo9lKo5KzZ718bP-dhWRtU20CELhv-XotfM_DUruIeMpnuQqk3UnbK6P5755HU9lV4VTDNhSfvi2_Vh_HyA087Z8dnMt2ZOqIRwOJuLJ/s1600/parmesan2+039.JPG"><img style="text-align: left;display: block; margin-top: 0px; margin-right: auto; margin-bottom: 10px; margin-left: auto; cursor: pointer; width: 400px; height: 300px; " src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHCd77_o22Av5ynFWYCBjiAUHBVw8K0gbtWyNbBo9lKo5KzZ718bP-dhWRtU20CELhv-XotfM_DUruIeMpnuQqk3UnbK6P5755HU9lV4VTDNhSfvi2_Vh_HyA087Z8dnMt2ZOqIRwOJuLJ/s400/parmesan2+039.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5537267236346220978" /></a><div style="text-align: left;">Parmigionalar, genellikle 35-45 cm çapında silindirler halinde üretilirler; kenarları bombelidir. Yüksekliği 18-24 cm; ağırlığı 30-40 kg civarındadır. 38 kg peynir tekerleği için 600 lt süt gerekmektedir. En iyi rayihanın elde edilebilmesi içinse, 24 ay geçmesi gerekmektedir. Suyunu o denli çok kaybetmiştir ki; kesilerek servis edilmesi mümkün olmaz; kırılarak parçacıklar halinde ya da ufalanıp rendelenerek kullanılır. Permigiano Reggiano'nun kalite kontrolü, profesyonel olarak görev yapan kişiler tarafından, yılın 365 günü istisnasız çalışılarak yapılmaktadır. Permigiano Reggiano'nun üretimi sırasında diğer peynirlerin üretim aşamalarından farklı olarak uygulanan bazı prosesler vardır: 11. ay civarında "The Battore" olarak adlandırılan bir görevli tarafından çeşitli noktalardan metal bir tokmak ile delikler açılarak, bütüne ait izler taşıyan bir örneğin çıkarılarak test edilmesi esasına dayanır. Görevli, eğer "boşluk sesi" algılarsa, bu örneğin iyi bir peynir olmayı gerektiren yeterli özellikleri taşımadığına ve bunun bir kusura delalet ettiğini düşündürebilir. Bu istenmeyen olay, test edilen 100 örnekten ortalama 7sinde görülebilmektedir. Bu tekerlekler Permigiano Reggiano olma özelliklerini kaybetmiş kabul edilip, kabuklarındaki Permigiano Reggiano simgesi bertaraf edilerek yiyecek endüstrisinde faaliyet gösteren firmalara satılmaktadır.</div></div><div style="text-align: right;"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgwTDG1q0xjtwpFsAQcCYtfx2VIZK7jiNrNjIkSWSHnk1nCRhvuTtY1zsRfTPQed9rGrW5ECpsECOsuYFQcjwdTJjn6voqZV2KwE379F0AIBgeo5OjAS1kpScwkRJd8TViL0lCw_NdzdtH7/s1600/parmesan2+008.JPG"><img style="text-align: left;display: block; margin-top: 0px; margin-right: auto; margin-bottom: 10px; margin-left: auto; cursor: pointer; width: 400px; height: 274px; " src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgwTDG1q0xjtwpFsAQcCYtfx2VIZK7jiNrNjIkSWSHnk1nCRhvuTtY1zsRfTPQed9rGrW5ECpsECOsuYFQcjwdTJjn6voqZV2KwE379F0AIBgeo5OjAS1kpScwkRJd8TViL0lCw_NdzdtH7/s400/parmesan2+008.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5537265390659268066" /></a><div style="text-align: left;">Titiz bir çalışma ve sıkı bir denetim uygulanır; eğer bu testi geçerse markalanması için izin verilir: Permigiano Reggiano markası ve kimlik numarası peynirin kenarında noktalı olarak, tekrarlanarak basılır. Taze Permigiano Reggianolar legal olarak satılamazlar. 24 ay sonra tekrar kontrolleri yapılan silindirler, eğer testi geçerlerse olgunlaşmasına devam etmesi için mahzene bırakılır. 3 farklı olgunlaşma süresine uygun olarak 3 farklı damga basılır: 12 -18 ay arasındakiler "Nouva" olarak adlandırılarak kırmızı damga vurulurken; 22 ay olgunlaşmış peynirlere gümüş damga vurulur. Ki bunlar, "Vecchio" olarak adlandırılır. Bunlar bir önceki grupta olan peynirlere göre göreceli olarak daha belirgin bir rayiha ve renk taşırlar; beyaz amino asit kristalleri belirginleşmeye başlar. Her bir ısırışınızda dilinizin üzerinde gezinen amino asit zerreciklerinin varlığını hissedersiniz.</div></div><div style="text-align: right;"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEig7i_6TBEdrU7hjOieEW1lRV24sLu0GQOSJY_8L6KMZrP1UnQhMOKyaLuMDibAOGVGoQGem1yPlbYG1GQJj8l0uRSyjqNcFuDxlVNKjSLqUx93jnf-jeyqvPZQJLtzUSFp7d2xbFdRg8jV/s1600/parmesan+019.JPG"><img style="text-align: left;display: block; margin-top: 0px; margin-right: auto; margin-bottom: 10px; margin-left: auto; cursor: pointer; width: 400px; height: 336px; " src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEig7i_6TBEdrU7hjOieEW1lRV24sLu0GQOSJY_8L6KMZrP1UnQhMOKyaLuMDibAOGVGoQGem1yPlbYG1GQJj8l0uRSyjqNcFuDxlVNKjSLqUx93jnf-jeyqvPZQJLtzUSFp7d2xbFdRg8jV/s400/parmesan+019.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5535734603477828834" /></a><div style="text-align: left;">Kuru meyvelerin tadının sezilmesinin yanı sıra, erimiş yağ, taze meyve ve meyve asidi etkisi taşır. Tadı henüz tam aromasına ulaşmamış olmakla birlikte, dengelenmiş bir rayihayı taşımaya başlamıştır ve ufalanıp dağılma özelliğini kazanmaya başlamıştır. 30 aydan daha fazla olgunlaşanlara ise, altın damga vurulur. 24 ay-3 yıl arasında olanlar "Stravecchio" olarak adlandırılır. Bu gruba giren peynirler, en yüksek beslenme değerine sahip, daha kuru, daha çok dağılabilme özelliğine sahip ve daha çok granüle sahiptir.</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Güçlü bir etkiyi içinde barındıran, baharat esintisi taşıyan, kuru meyve etkisinin hakim olduğu bir peynirdir. Amino asit kristallerinin açığa çıkması ile gevrek-çıtırtılı bir tekstür gözlemlenir. Bu yapı, peynirin yeterince olgunlaştığının göstergesidir. Peynir üretiminin yönetimi , peyniri yapan "The Casaro" olarak adlandırılan kişi tarafından üstlenilir; ama bu ilim okullarda edinilmez. Birçok zanaat kolunda olduğu gibi çıraklık yoluyla edinilir. " The Casaro", her hafta peynirleri ters yüz edip, dış yüzeylerinde oluşan küfü silip fırçalayarak giderir; üretim süreci boyunca, tekstürü, aromayı, kaliteyi bir "uzman burnu ve parmakları"na sahip olmanın ayrıcalığını kullanarak kontrol eder.</div><div style="text-align: left;"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFQe6sBllwx7_FoaNQMgdxur-q6v4XvOFwEftXLNG6knpzSbdk69Bd3pXXn80ZkWHV_h2qmmuH-KF2h48BdGdIfdg7XwIUNwQIPDTPQpIMW5DH1-LYg0G26r2ppZiprplAcbetWaHh9Y-m/s1600/parmesan2+021.JPG"><img style="text-align: left;display: block; margin-top: 0px; margin-right: auto; margin-bottom: 10px; margin-left: auto; cursor: pointer; width: 400px; height: 300px; " src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFQe6sBllwx7_FoaNQMgdxur-q6v4XvOFwEftXLNG6knpzSbdk69Bd3pXXn80ZkWHV_h2qmmuH-KF2h48BdGdIfdg7XwIUNwQIPDTPQpIMW5DH1-LYg0G26r2ppZiprplAcbetWaHh9Y-m/s400/parmesan2+021.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5537267209665192130" /></a>İşinin erbabı tarafından tercih edilen ilkbahar Permigianosu daha kuru ve açık sarı renkte, neredeyse beyazdır. Yaz Permigianosu ise daha sert aromaya sahiptir ve rengi neredeyse koyun altın sarısına döner; sonunda amber rengi hakim olur. Yaz peynirleri makarna soslarına -özellikle de fesleğen sosuna- çok yakışır. Kalsiyum oranı son derece yüksek olduğu için, uzmanlar tarafından osteoporoz tedavisinde önerilir. İnsan midesinin mikroflorasına uygunluğu sebebiyle uzmanlar tarafından diyet yiyeceği olarak tavsiye edilir. İtalyanlar bebeklerin mamasına katılacak ilk katı gıda olarak Parmigiano'yı seçecek kadar güvenirler. Bundan başka, özellikle koliti olan çocukların mide spazmlarını yatıştırıcı etkisi dolayısıyla tavsiye edilir.</div><div style="text-align: left;"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZJk7M6S9J-TL1uZORqdNH1MgA13aWXeyiZE5fAtcsNguc6egaXaPyKiv8PqqeosF-P6kN_ru1EVBzsCY2sbAqwzfPmzc3Wdsi5d6BJy20RJvIoAWQyU4-v5aN9jseND7LicBGLRP9mgik/s1600/parmesan2+047.JPG"><img style="text-align: left;display: block; margin-top: 0px; margin-right: auto; margin-bottom: 10px; margin-left: auto; cursor: pointer; width: 400px; height: 300px; " src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZJk7M6S9J-TL1uZORqdNH1MgA13aWXeyiZE5fAtcsNguc6egaXaPyKiv8PqqeosF-P6kN_ru1EVBzsCY2sbAqwzfPmzc3Wdsi5d6BJy20RJvIoAWQyU4-v5aN9jseND7LicBGLRP9mgik/s400/parmesan2+047.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5537265375952271522" /></a>Parmigiano Reggiano geçmişte nasıl kullanıldığından bağımsız olarak bugün modern füzyon mutfağında da son derece özgür bir biçimde kullanılmaktadır. Son derece özel rayihası ve çok yönlü kullanım serbestiyeti veren zengin aroması ile çeşitli yemeklerin içine ustaca sokulabilmektedir. Servis sırasında, keskin olmayan -parçalama işlevi görecek- bir bıçak bulundurulması doğru olacaktır; kesmeye çalışmak tekstüründen taviz verilmesini gerektirebilir. Bazı ülkelerde sadece çorba ve makarnalarla birlikte kullanılırken diğer ülkelerde sofra peyniri olarak da servis edilir. Kullanım sırasında bir kenara ayrılarak buzdolabında veya derin dondurucuda bekletilen kabuk kısmını özellikle minestoren çorba yapımı sırasında kaynama sıcaklığına yaklaşmış terkibin içine atarsanız; minestrondaki olağanüstü lezzet farkını gözlemleyerek keyfini çıkarabilirsiniz. Kabuğun bir kısmı eriyerek o inanılmaz lezzet farkına katkıda bulunacaktır. -Yalnız kabuğun geriye kalan kısmını çorbanın içinden çıkarmayı sakın unutmayın!- Ardından yeniden kullanmak üzere saklayabilirsiniz.</div><div style="text-align: left;"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_A-oHWTM-TGlQSUuFptOanfNFWlwhd0sYy7zsYyM-9oX6auDeal3m6lp1paYIJVPTKAFCfmJ78o1hIFfrFw22SI1dL0N2j26qci3zNeqHO1mFmgoiY72JUYmNtqrIiMR6evDBsBUku25z/s1600/parmesan+027.JPG"><img style="text-align: left;display: block; margin-top: 0px; margin-right: auto; margin-bottom: 10px; margin-left: auto; cursor: pointer; width: 400px; height: 324px; " src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_A-oHWTM-TGlQSUuFptOanfNFWlwhd0sYy7zsYyM-9oX6auDeal3m6lp1paYIJVPTKAFCfmJ78o1hIFfrFw22SI1dL0N2j26qci3zNeqHO1mFmgoiY72JUYmNtqrIiMR6evDBsBUku25z/s400/parmesan+027.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5535734628253249986" /></a>Önerim Permigiano Reggiano'yu rendelenmiş şekliyle değil de bir "parça" halinde almanız... Çünkü rendeleme işleminin yapıldığı zamanın ve dolayısıyla nem ve aromasını ne denli yitirmiş olduğunun bilinememesi bir risk. Biraz zaman ayırarak ve ufak bir efor sarfederek -kendiniz kullanım anında rendeleyerek- aromayı daha etkin hissedebileceğinizi rahatlıkla söyleyebilirim. Taze rendelenmiş Permigiano Reggiano ile önceden rendelenmiş Permigiano Reggiano arasında büyük farklılıklar olduğunu siz de farkedeceksiniz. Sıkıca paketlenmiş olarak en azından 1 ay buzdolabında problemsiz olarak saklayabilirsiniz. Ancak her kullanımdan sonra paket malzemesini yenilemeyi ihmal etmeyin. </div></div>Süt Dilimihttp://www.blogger.com/profile/14534286610062278624noreply@blogger.com25tag:blogger.com,1999:blog-8414983267516160054.post-17880907613767857622010-11-04T20:52:00.002+02:002010-11-04T21:32:07.260+02:00Pecorino Moliterno al Tartufato<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj8J8bCTwvpgtMRq_nXXtYB9cvAvbvNHSXjtzrQit3eWHOZveJdaKETDn_CkkPXwhFL6YU7ciBl7r6YujAhewF87ujtyhSi5sRwd5RVvyKVxqXnr5FCHcdGWCDtFNRnzCx5UiZClZGjhsFY/s1600/frans%C4%B1z+peynirleri+106.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj8J8bCTwvpgtMRq_nXXtYB9cvAvbvNHSXjtzrQit3eWHOZveJdaKETDn_CkkPXwhFL6YU7ciBl7r6YujAhewF87ujtyhSi5sRwd5RVvyKVxqXnr5FCHcdGWCDtFNRnzCx5UiZClZGjhsFY/s400/frans%C4%B1z+peynirleri+106.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5533925059952785954" /></a>İtalya'nın en kadim peynirlerinden biri olan kabul edilen Pecorino Tartufato; 2 bin yıllık geçmişinden bugüne, neredeyse hiç değişmeden gelebilmiş ender peynirlerden biridir. Pecorino Tartufato, <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Sardinya_Adas%C4%B1">Sardunya Adası</a>'nda geniş yayılım gösteren koyun sütünün, çiğ olarak işlenmesi sonucu elde edilen sert bir peynirdir. Üretim prosesinin başında, -süt seçiminden başlayarak- starter kültür ve rennet ilavesine kadar sıra dışı bir özen gösterilmesi gerekir. Rendelenerek kullanımı yaygın olmakla birlikte Pecorino Tartufato;- rahatlıkla söyleyebilirim ki- bir peynir tabağında yer almayı hak eden nadir peynirler arasında sayılabilir.<div><br /></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Times New Roman'; font-size: medium; "><span class="Apple-style-span" style="font-family: Georgia, serif; font-size: 16px; "></span></span>Peynirin çiğ süt ile yapılması farklı bir lezzeti beraberinde getirmekle birlikte, özel bir lezzete ulaşmayı sağlayan asıl faktör olgunlaşma süresinin uzunluğudur. Pecorino Moliterno al Tartufato'da bu süre -diğer trüflü peynirlerden daha uzun olmak üzere- 5 ay ile 8 ay arasıdır. Bu 5 aylık olgunlaşma periyodu boyunca peynir tekerleklerinin dış yüzeyleri, yörenin florasına özgü zeytinyağı ve sirke ile ovulur. -Bu uygulama aynı zamanda peynirin kütle kaybına da engel olur-Bunların etkisi trüfün etkisiyle dengelenerek ortaya inanılmaz nefasette ve görünümde bir peynir çıkar: Pecorino Moliterno al Tartufato...<br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj1D4aMlHLoU5xmxkEWfWAf53kqxDTR8Ki4xaa_MOs7iYTXtVExx8NyH5MCnshOF1M4ryK1ujksCBQyRVXBXxyd3cdRW3HCaGv0KGOsLII4L220L7UBcC2unChc_mO9pIRxB108QEj3sAY/s1600/frnsz+pynr.3+009.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj1D4aMlHLoU5xmxkEWfWAf53kqxDTR8Ki4xaa_MOs7iYTXtVExx8NyH5MCnshOF1M4ryK1ujksCBQyRVXBXxyd3cdRW3HCaGv0KGOsLII4L220L7UBcC2unChc_mO9pIRxB108QEj3sAY/s400/frnsz+pynr.3+009.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5533183853693654050" /></a>Koyu sedef rengi zemin üzerinde siyah damarlar peynire fantastik bir görünüm katar. Taze olarak tüketilmesi arzu edildiğinde 3 hafta içinde satışa sunulabilirken olgunlaştırılması istenen "baş"lar, nemli mahzenlerde en azından 5 ay olgunlaştırılır. Tadı ve aroması olgunlaşma süreciyle yakından ilgilidir. Nemli bir tekstüre sahip olan taze peynirlerde çok bariz bir şekilde taze süt kokusu hissedilir. Orta derecede olgunlaşmış peynirlerin, hoş ve etkileyici, tuzlu bir tadı vardır. Olgunlaşmasına rağmen "sütsü" kokusunu sürdüren peynirler, bunun yanısıra olgun peynirlere özgü karamel etkilerini de geliştirir. Buna ilaveten Sardunya adasına özgü fındık-ceviz aroması ile karakteristik limonsu tadını taşır; bu da aromasını ziyadesiyle zenginleştirir. Olgunlaşmış olan peynirin üzerinde altın renkli ince bir kabuk oluşur. İç kısmında ise koyu sedef rengi üzerinde siyah trüf ana damar halindeki yayılır. Bu ana damarın yanı sıra, ince damarlar halinde de yayılım gösterir.<div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBoJOheYNr-mtQnkLSxqO-ElU0K9WknNkyzrOO8s02wXRG91vKYtHlr6jq2TbPkmuymWPIWHdhEKYN20Mj4q4_1xEXQuP-yrsJHaR4AitiCoH239Glv0eeaRMRxWB19rvp1wne8BFZY84/s1600/frans%C4%B1z+peynirleri+084.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBoJOheYNr-mtQnkLSxqO-ElU0K9WknNkyzrOO8s02wXRG91vKYtHlr6jq2TbPkmuymWPIWHdhEKYN20Mj4q4_1xEXQuP-yrsJHaR4AitiCoH239Glv0eeaRMRxWB19rvp1wne8BFZY84/s400/frans%C4%B1z+peynirleri+084.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5533923121371812562" /></a>Tekstürde sıklıkla görülebilen kıtır kıtır parçacıklar -protein ve amino asitlerin kırılmasından kaynaklanan kristalizasyon ürünü tanecikler- karakteristik özelliklerindendir. Koyun sütüne rennet katarak elde edilen pıhtının eski geleneksel usullerle baskılanmasıyla elde edilen sert bir peynir olan Pecorino Moliterno al Tartufato'nun olgunlaşma sürecinin 5 ay olduğunu söylemiştik. Ama Pecorino'nun gerçek anlamda olgunlaşması aylarla değil yıllarla ancak ifade edilebilir. Yılların geçmesiyle peynirin kalitesi artar; farklılığı belirginleşir. Bu peyniri diğer trüf ilaveli peynirlerden ayıran özellik, peynirin lezzetine damgasını vuran trüf harcının Moliterno kendi karakterini geliştirdikten sonra enjekte edilmesidir. Ama trüfün inanılmaz hoş aromasının etkisi sadece enjekte edilen alanla sınırlı kalmaz; peynirin tüm dokusu üzerinde etkisini gösterir.</div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPkNz3RPIX3lVc9lYqfgIv2ajhoxTwVGUw42EZGdS4wEcgA5lZ31wx80lc8bewT2rgg46M-sR1jqTebqI3b_Ga8EDywlGAl8J9GloIT0JoXfZO73b5NT4kexq4_wnBYqameCh8cOa8gbo/s1600/frnsz+pynr.3+020.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPkNz3RPIX3lVc9lYqfgIv2ajhoxTwVGUw42EZGdS4wEcgA5lZ31wx80lc8bewT2rgg46M-sR1jqTebqI3b_Ga8EDywlGAl8J9GloIT0JoXfZO73b5NT4kexq4_wnBYqameCh8cOa8gbo/s400/frnsz+pynr.3+020.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5533183873211898914" /></a></div><div>Keskin bir aromaya sahip olan koyun sütü ile yoğun rayihalı topraksı trüfün mükemmel bir şekilde dengelenen uyumu sebebiyle peynir tutkunlarının Moliterno al Tartufato'nun tiryakisi olabileceklerini söyleyebilirim. Peynir tahtasına düşen kırıntıları bile -hiçbir ziyana meydan vermeyecek şekilde- toparlayacağınıza eminim! Son dönemde denediğim peynirler arasında Pecorino Moliterno al Tartufato'nun, içinde yetiştiği "yöre"nin nefasetini içinde barındıran ve damakta "çok etkin ve kalıcı bir tat" bırakan bir peynir olarak ayrıcalıklı bir yere sahip olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Pecorino Moliterno al Tartufato benim peynir listeme -öncelikliler kontenjanından- eklendi! Sizin öncelikli peynirler listenizde neler var?<br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi89X7jpBx2WPOpQg9Xb1OvZ6k3RrhO7igqgR22ul2UhYnXgr29mm4nedCAYtGjmhJPoQuWZOKC_wudVSLcZY8MnX8IdFMRzM0-ukyVJPToT57irY2LbP21ZRdIAf0mStbiZtmWKq0f2y0/s1600/frans%C4%B1z+peynirleri+086.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi89X7jpBx2WPOpQg9Xb1OvZ6k3RrhO7igqgR22ul2UhYnXgr29mm4nedCAYtGjmhJPoQuWZOKC_wudVSLcZY8MnX8IdFMRzM0-ukyVJPToT57irY2LbP21ZRdIAf0mStbiZtmWKq0f2y0/s400/frans%C4%B1z+peynirleri+086.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5533180546677007314" /></a></div></div>Süt Dilimihttp://www.blogger.com/profile/14534286610062278624noreply@blogger.com16tag:blogger.com,1999:blog-8414983267516160054.post-76844215424540695942010-10-28T21:05:00.008+03:002010-10-30T18:34:02.569+03:00Tommette de Savoie<div style="text-align: center;"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlKIBD_6PNbDnsMvpzu5fTIC8n3vCyrEu2hmHT6qk_MDloJ6xHX8qtpo9VuStQJeBSiKgdH6WclMagBiDWMTvOGBFb7kQtqImmcZYuq0IgD0j0hpO2-O2mXNnk5rIMUs_Kg_6BVmLezow/s400/su+sardu+035.JPG" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5532205507358645842" border="0" /></div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlKIBD_6PNbDnsMvpzu5fTIC8n3vCyrEu2hmHT6qk_MDloJ6xHX8qtpo9VuStQJeBSiKgdH6WclMagBiDWMTvOGBFb7kQtqImmcZYuq0IgD0j0hpO2-O2mXNnk5rIMUs_Kg_6BVmLezow/s1600/su+sardu+035.JPG"></a><div style="text-align: left;">Tommette de Savoie, <a href="http://en.wikipedia.org/wiki/French_Alps">Fransız Alpleri</a>'nin Savoie Bölgesi'nde çiğ inek sütünden elde edilen; mantar, karamel ve -ilk etapta hemen farkedilmeyen- yeşilliklerle bezenmiş bir lezzet ve hafif bir şekilde narenciye tadı içeren Fransız gurme peynirlerinin iyi bir örneğidir. Genel olarak Tomme olarak adlandırılır. Pastörize edilmemiş inek sütünün, haşlanmadan hafifçe preslenmesi yöntemiyle elde edilir. Kendine özgü lezzetine ulaşması için, Nisan ayından başlayıp Haziran ayı sonuna kadar geçen sürede, verimli</div><div style="text-align: left;">gümrah Alp dağlarının çayırlarında otlayan ineklerin sütleriyle imal edilip; yine <a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Savoie">Savoie</a> Bölgesi'nin karakteristik, coğrafik ve mikro klima özelliklerini yansıtan bu dağlık ortamda, tadının rafine haline ulaşması için 2 ila 4 ay olgunlaşmasını beklemek gerekmektedir. </div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjIRly3wUAZwo9vyE202GL9t1vG3mjywPb9FetQh5nLKFksk-Fwgu1nCmNbRsXLZMkwj-E7MSK-CmtgHmMVt675fJaFvZ-h-qPVHsmVvFr2aKb-KeBJGkx-9qJxHUtyWulbKDHGUlGNzZ8/s1600/yayla+y%C3%BCr%C3%BCy%C3%BC%C5%9Fte+289.JPG"><img style="margin: 0px auto 10px; display: block; text-align: center; cursor: pointer; width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjIRly3wUAZwo9vyE202GL9t1vG3mjywPb9FetQh5nLKFksk-Fwgu1nCmNbRsXLZMkwj-E7MSK-CmtgHmMVt675fJaFvZ-h-qPVHsmVvFr2aKb-KeBJGkx-9qJxHUtyWulbKDHGUlGNzZ8/s400/yayla+y%C3%BCr%C3%BCy%C3%BC%C5%9Fte+289.JPG" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5532845506902992034" border="0" /></a><div style="text-align: left; ">Başlangıçta yağ üretiminden arta kalan, kaymağı alınmış süt ile üretildiği için yağlı ürünleri değerli addeden Fransızlar tarafından "fakirlerin peyniri" olarak adlandırılmış; günümüzde ise -yağ yüzdesinin diğer peynirlere göre göreceli olarak az olması dolayısıyla- (Tommette'nin yağ oranı %20-%40 civarında) eski itibarına kavuşmuştur...</div><div style="text-align: left; "><br /></div>Geçmişte peynir üreten aileler, yağ oranı düşük Tomme'u kendi tüketimleri için ayırırken tam yağlı Tomme'ları satışa yönelik olarak ayırırlardı. Bugün de kimi üreticiler yağı alınmış süt kullanırken, kimileri tam yağlı sütü tercih ederler.Yağlı Tomme genellikle festivaller sırasında talep edilmektedir. Kalın, sert ve toprak kokusu taşıyan kabuğu kahverengimsi-gri renktedir ve yöreye özgü, faydalı birçok bakteri içerir; bu bakteriler kabuğa beyazdan gri ve altın rengine kadar değişen renkte benekler ekler. İnsanlar, toprağın kabuk üzerinde yoğunlaştığını düşündüren görünümü dolayısıyla kabuğunu yemekten genellikle pek hoşlanmazlar. Kabuğunun iç kısmı ise fildişi renginden saman sarısına hatta yağın altın rengine kadar değişebilir; kremsi tekstürde dağılmış kum taneleri gibi küçük delikler göze çarpar. Lezzeti sütün çayırda beslendiği bahar-yaz döneminde veya samanla beslendiği kış döneminde elde edilmesine göre çok büyük farklılıklar gösterebilir. -Onun için bir peynire ait kesin bir kanıya varıp, öncelikler listenizi oluşturmadan önce değişik dönemlerde üretilmiş peynir örneklerinin tadarak farklılığın dönemsel etkenler dolayısıyla oluşup oluşmadığını netleştirmelisiniz.-</div><div style="text-align: left;"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjnGJYbLaM5DmD_zoDcYAlRuYgiKUa2aWyxrTsUbgGEEoBl2tRXClDU_gVyTvTWfbEonpSrpjbFHFpI2fKqYYsg474f0M4B48Ah7fxfipzORzreqO3UkFiYnV57WGy037oZhjLpFKuDHOE/s1600/kabuk+019.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 272px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjnGJYbLaM5DmD_zoDcYAlRuYgiKUa2aWyxrTsUbgGEEoBl2tRXClDU_gVyTvTWfbEonpSrpjbFHFpI2fKqYYsg474f0M4B48Ah7fxfipzORzreqO3UkFiYnV57WGy037oZhjLpFKuDHOE/s400/kabuk+019.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5533861461303924578" /></a>Taze kesilmiş peynir; fırınlanmış etin hoş kokusuyla nemli orman zemininin toprak kokusunu çağrıştırır. Ayrıca mantar, karamel tadı ile toprağı, kırsal alanı ve yeşillikleri çağrıştıran güçlü aromatik etkiler taşır. Diğer peynir türlerine göre göreceli olarak yağ oranı düşüktür; hafif yemekler için idealdir. Tomme sandviç içinde salatalık yaprakları ve domates ile servis edildiğinde iyi sonuç verir. Ayrıca omlete eklenerek kullanımı da yaygındır. Tomme ile yapılmış düzinelerle tarif var; ancak geleneksel olarak uygulanan bir yöntem olarak; kurutulmuş et ve kabuklu ekmek ile Provence bölgesinde yapılacak bir piknik önerilmekte!..</div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Son olarak, paylaşmak istediğim bir haber var: Yazılarına uzun bir süre ara veren "Artizan Peynirci" Gürkan Bey, yeni peynir çalışmalarını paylaşacağı yazılarıyla yine bizlerle... Bunun yanı sıra katkı maddesi olmaksızın pastırma yapımı konusunda da deneyimlerini paylaşacak. <a href="http://artizanpeynirci.blogspot.com/2010/10/peynirli-gunler.html">http://artizanpeynirci.blogspot.com/2010/10/peynirli-gunler.html</a> </div><div style="text-align: left;">Kendisine "hoşgeldiniz!" diyorum. Yeni çalışmalarını sabırsızlıkla bekliyoruz.</div>Süt Dilimihttp://www.blogger.com/profile/14534286610062278624noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-8414983267516160054.post-44089527038229864092010-10-20T23:40:00.001+03:002010-10-22T01:27:37.742+03:00Gres Des Vosges<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjK49wTaiyvFNuQo1IcUFWLgmrzX7B4hQrZbpOMr_AHkguRiZael-642Fb4R46wJSds4fdxfef_bLpV5cOVcnp2g-HYFTvskGhMJDddNlyqWKqNIXvhEyF0aeeTh801vjaBxRbm-HYrhQk/s1600/frans%C4%B1z+peynirleri+162.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjK49wTaiyvFNuQo1IcUFWLgmrzX7B4hQrZbpOMr_AHkguRiZael-642Fb4R46wJSds4fdxfef_bLpV5cOVcnp2g-HYFTvskGhMJDddNlyqWKqNIXvhEyF0aeeTh801vjaBxRbm-HYrhQk/s400/frans%C4%B1z+peynirleri+162.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5529231528452462466" /></a>Gres Des Vosges, Fransa'nın <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Alsace">Alsace Bölgesi</a>'nde, <a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Vosges_Mountains">Vosges Dağları</a>'nın eteklerindeki üzüm bağlarının nemli ortamındaki mahzenlerde en az 3 ay süre ile olgunlaştırılmış; yumuşak tekstüre ve keskin bir tada sahip geleneksel Fransız peynirlerinden biridir. Pastörize edilmiş inek sütünden elde edilir. <div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgG6aEbH4gETtt8Yu_DvgenlN6nmxryG6wWu_QHIoHfrv9rIVjnDiWifwR1aSud_ABWMn_WlCSndoLKNMHYG0aM7vCp0JW4vleA28jBdmDIDdDUUXnSzrF_XJafcEdHAaCgJVwF8Mp68H8/s1600/frans%C4%B1z+peynirleri+200.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 257px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgG6aEbH4gETtt8Yu_DvgenlN6nmxryG6wWu_QHIoHfrv9rIVjnDiWifwR1aSud_ABWMn_WlCSndoLKNMHYG0aM7vCp0JW4vleA28jBdmDIDdDUUXnSzrF_XJafcEdHAaCgJVwF8Mp68H8/s400/frans%C4%B1z+peynirleri+200.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5528397535050708738" /></a></div><div>Olgunlaştırma 3 adımdan oluşmakta... Son derece hoş somon rengine sahip her bir peynir, oval olarak dekore edilmiş ahşap ambalajların içerisine -özel olarak- elle yerleştirilerek; üzerine eklenen ufak bir <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/E%C4%9Frelti_otu">eğrelti otu</a> yaprağı ile satışa sunulmakta... </div><div><br /></div><div>Peynirlerin görünümleri ve dış yüzeyleri kadar kokusunun da önemi büyük... Tatmadan önce burna yaklaştırarak içinde bulunması muhtemel katkıları tahmin etmeye çalışmak; peynirleri tanımaya doğru atılmış bir ilk adım olarak değerlendirilip öneriliyor. -Bu test sırasında hafif bir mantar aromasını duyumsadığınızı farkedeceksiniz.- </div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgSKyVwsVe_VVfn52e9IxVybpFEi9I1vT8I5Vxgls3GcZlo0GjsoCBZo0BEKPSTtCt7f4hjqocbfm98U6Ak7UPABxNY79NCLJDyUV0dg59NkC3Sq3zzaJpqcOKeL5mizeMk8BGzndBHbys/s1600/tr%C3%BCf+frnsz+pynr+021.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgSKyVwsVe_VVfn52e9IxVybpFEi9I1vT8I5Vxgls3GcZlo0GjsoCBZo0BEKPSTtCt7f4hjqocbfm98U6Ak7UPABxNY79NCLJDyUV0dg59NkC3Sq3zzaJpqcOKeL5mizeMk8BGzndBHbys/s400/tr%C3%BCf+frnsz+pynr+021.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5530225455676285074" /></a></div><div>Üretimde, etiketinde de belirtildiği gibi, siyah Trüf -Keme- <a href="http://www.ogm.gov.tr/sites1/mantar3.htm">Domalan mantarı</a> adlarıyla anılan mantar kullanılmış. Kesitinde 3 katlı olduğu görülen peynirin orta kısmında peynire nefaset veren işte bu aroma görülmekte... </div>Süt Dilimihttp://www.blogger.com/profile/14534286610062278624noreply@blogger.com9tag:blogger.com,1999:blog-8414983267516160054.post-41732278935736206402010-10-09T22:58:00.006+03:002010-10-10T11:24:47.612+03:00Reypenaer<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjokEWeycMlMr6Az6WAlaivEAeFjoJSNjdYSdhnsKyK7w0EDgsWKN54fKx9c_as2YSyO_U0ou4fLuaS7ujgO_kTEvstS1qtYfGUHTL8C4lsglLAhhN0vmJNJkXyqbuN7c_x1uZBDHdGzfI/s1600/reypenaer2+009.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjokEWeycMlMr6Az6WAlaivEAeFjoJSNjdYSdhnsKyK7w0EDgsWKN54fKx9c_as2YSyO_U0ou4fLuaS7ujgO_kTEvstS1qtYfGUHTL8C4lsglLAhhN0vmJNJkXyqbuN7c_x1uZBDHdGzfI/s400/reypenaer2+009.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5526140110945174786" /></a><div style="text-align: justify;">Reypenaer, tartışmasız, sert Hollanda peynirlerinin sunulmaya değer en seçkin örneklerinden biri olarak kabul ediliyor. Çiğ inek sütünden elde edilen bu peynirin tadı damakta yoğun olarak hissediliyor; aroması oldukça zengin... Yapısında dikkati çeken pütürler, ona eşsiz lezzetini veren ceviz-fındık aromalarından kaynaklanmakta... Biraz zor olmakla birlikte dilimlenebilir bir sertlikte; ancak biraz ufalanıyor. </div><div style="text-align: justify;"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-YCMQKH2aM48IF8JJNxkNWTOQEkCNXXv6nvhzn20EoQOksrV7LOFw_cIqSw4mS1iwt81xf0L4TwILOt15ogb5FQMSdTYL7eYEnR4CrMp8zhwDCLTfs4zRhL03aZMUskG0LZIk3tAtsDQ/s1600/frans%C4%B1z+peynirleri+119.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-YCMQKH2aM48IF8JJNxkNWTOQEkCNXXv6nvhzn20EoQOksrV7LOFw_cIqSw4mS1iwt81xf0L4TwILOt15ogb5FQMSdTYL7eYEnR4CrMp8zhwDCLTfs4zRhL03aZMUskG0LZIk3tAtsDQ/s400/frans%C4%B1z+peynirleri+119.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5526133249184615954" /></a></div><div style="text-align: justify;">Doğal koşullar altında, "<a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Oude_Rijn_(Utrecht_and_South_Holland)">Old Rhine</a>" kenarında 100 yılı aşkın süredir faaliyette olan ambarlarda, doğal koşullar altında olgunlaşmaya bırakılan peynirler 2 yıllık sürecin ardından piyasaya sunuluyor. Olgunlaşma süreci birkaç haftadan birkaç aya kadar değişebilen bir aralıkta seyredebilen Reypenaer'in diğer peynirlere nazaran nefasetinin bu denli özel oluşunun cevabı bu 2 yıllık sürede gizli olsa gerek... Doğal ortamda -asla havalandırıcı kullanılmadan- olgunlaşmaya bırakılan Reypenaer, uzmanlar tarafından adeta bir başyapıt olarak değerlendiriliyor. </div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgW3CgcXRlxGq70V11Fp3zeP5OZKwBtdD7rsSJgYD2qn1s37Ahl5jb3UP4Ls_OexizoVoZzfc9Gp6NSvaiaKy03V-Go2OSRNgGHCQiraBlUAc_eMokqBBitUI3yDewH8aBPrBMSi122YfU/s1600/reypenaer2+018.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgW3CgcXRlxGq70V11Fp3zeP5OZKwBtdD7rsSJgYD2qn1s37Ahl5jb3UP4Ls_OexizoVoZzfc9Gp6NSvaiaKy03V-Go2OSRNgGHCQiraBlUAc_eMokqBBitUI3yDewH8aBPrBMSi122YfU/s400/reypenaer2+018.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5526106843425462690" /></a>Olgunlaşma sürecinde ağırlığının %25'ini kaybederek müthiş lezzetine kavuşuyor. Olgunlaşma sürecindeki mineral ve proteinlerin kristalizasyonu nedeniyle yüzeyde oluşan beyaz benekleri, aroması ve tadı ile son derece özel olan bu peynir; tartışmasız onu diğer örneklerinden ayıran özelliklere sahip: Kesinlikle denemeye değer!</div>Süt Dilimihttp://www.blogger.com/profile/14534286610062278624noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-8414983267516160054.post-804450993395478182010-09-25T01:01:00.009+03:002010-10-02T23:26:28.197+03:00Baktığımız Her Aynada İstanbul: Fener<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjASmMbpo-utO1VK2EOepyoQbwUa8jdDakfkHEAN_bgBQ0Ws5P0Go0VmcjKcDn64liP5_sJkZg5WcdufRw6wEwOU7upYPXYBZpWgQaK8Cz0v-D_ZOESCNHmkxJeFpjbMRHxqXTw-iZ2XKA/s1600/fener+387.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjASmMbpo-utO1VK2EOepyoQbwUa8jdDakfkHEAN_bgBQ0Ws5P0Go0VmcjKcDn64liP5_sJkZg5WcdufRw6wEwOU7upYPXYBZpWgQaK8Cz0v-D_ZOESCNHmkxJeFpjbMRHxqXTw-iZ2XKA/s400/fener+387.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5520544940801160866" /></a><div>Fener; Tarihi yarımada'da - Suriçi denen bölümde- yer alan ve İstanbul'un -7tepesinden birisi olan- Yavuz Selim Camii'nin konumlandığı 5. tepesinden başlayıp Haliç'e kadar uzanan bölümde yer alan kadim semtlerimizden biridir. Rumlardan Ermenilere ve İspanya'dan gelen Musevilere kadar Osmanlı mozaiğinin bu daracık mekanda beraberce yaşadığını düşünmek, Fener'i daha da etkileyici kılıyor.</div><div><div><div><div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFCG6nP_X7Kne4cxeF-DXjR2Ww4_pPqJVpTFa-wnvznGHA7NJ5Bh6fXR_AqfLsLTGTRzsKFxDWsAKVpcpQDfDnna93c-wCwHywaOTnA7khhyphenhyphen35m8UxNVzyM8RiHt1HakGjcFrI095x9BY/s1600/fener+066.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFCG6nP_X7Kne4cxeF-DXjR2Ww4_pPqJVpTFa-wnvznGHA7NJ5Bh6fXR_AqfLsLTGTRzsKFxDWsAKVpcpQDfDnna93c-wCwHywaOTnA7khhyphenhyphen35m8UxNVzyM8RiHt1HakGjcFrI095x9BY/s400/fener+066.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5520549934581971970" /></a></div><div>Fener'in Bizans dönemindeki 1351 tarihli bir belgede "Fanari" adıyla anıldığı görülmektedir. Evliya Çelebi,"Seyahatname"si'nde Sultan Mehmet'in fetihten sonra Mora Rumlarını Fenerkapısı'na yerleştirdiğini söyler. İstanbul'da varolan diğer Rum semtleriyle benzerlikler gösteren Fener, 1960lardan sonra kabuk değiştirerek göç almaya başlayınca epey köklü değişiklikler yaşamış.</div><div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiEb61YSYWaIeM724vuk2WEuRfyKviciZNR-pP1mBGwty2BRciccSGtrRFYlKAdP3ctMp3AZ3SQdHRIip967mZ9FxVDUE_skTpeE25mtyHaOIvRrxyEUlp6t6P_XMe35Q4nrDZCvUON78s/s1600/fener+370%C3%BC.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiEb61YSYWaIeM724vuk2WEuRfyKviciZNR-pP1mBGwty2BRciccSGtrRFYlKAdP3ctMp3AZ3SQdHRIip967mZ9FxVDUE_skTpeE25mtyHaOIvRrxyEUlp6t6P_XMe35Q4nrDZCvUON78s/s400/fener+370%C3%BC.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5520547753049725666" /></a>İstanbul Suriçi'nde yer alan Fener, tüm yıpranmışlığına rağmen geçmişte tanıklık ettiği Bizans, Osmanlı ve Türk kültürünün izlerini bugün de üzerinde adeta bir mücevher gibi barındırır. Bu çarpıcı mücevher her ne kadar bugün üzeri bir miktar toz tabakasıyla kaplanmış gibi görünse de mücevher olma özelliğini yitirmemiş: hala parlamakta... Bu anlamda, gezginler, fotoğraf tutkunları, tarihçiler ve sanat tarihçileri için bulunmaz bir cevher Fener.</div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_8eHsd8SZMZZMehM3iLik4c07zYW_X7r54jYDB1O16jo5dqsvYMYjHEHURZYGxNB-gI8Uv_inpnm-1d8_73aFwImrGmT9bbN-svsZq3oXuTFlWZBbUxhxrZkSQabCJ8O9S6qi4LOiRyQ/s1600/fener+034.JPG"></a><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_8eHsd8SZMZZMehM3iLik4c07zYW_X7r54jYDB1O16jo5dqsvYMYjHEHURZYGxNB-gI8Uv_inpnm-1d8_73aFwImrGmT9bbN-svsZq3oXuTFlWZBbUxhxrZkSQabCJ8O9S6qi4LOiRyQ/s1600/fener+034.JPG"><img style="text-align: left;display: block; margin-top: 0px; margin-right: auto; margin-bottom: 10px; margin-left: auto; cursor: pointer; width: 400px; height: 300px; " src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_8eHsd8SZMZZMehM3iLik4c07zYW_X7r54jYDB1O16jo5dqsvYMYjHEHURZYGxNB-gI8Uv_inpnm-1d8_73aFwImrGmT9bbN-svsZq3oXuTFlWZBbUxhxrZkSQabCJ8O9S6qi4LOiRyQ/s400/fener+034.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5520549928177766866" /></a></div><div>Tarihe sessizce tanıklığı dikkatlerden kaçmayan Fener, 1997 yılında, Unesco'nun kültürel miras listesine alınmış ve restorasyon çalışmaları başlatılmış. Ancak restorasyon çalışmaları -maalesef- aheste bir şekilde devam ediyor. Zaten yaşayanların kültürel, ekonomik ve sosyal konumları tam olarak iyileştirilmeden projenin başarıya ulaşmış addedilemeyeceği de aşikar; çalışmaların çok yönlü sürdürülmesi gerekiyor.</div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZy-7kaukSQYh6zlrDDf6dfH9uw-ft52CsvupyNykcKQt5fVV0WcNEshvCniKGPqPR2lpENd7QVzc7QFeCf4Ob0iVXW3AiFGJXAt6tOB4S7c-TB8jtPAISFUqOkp_mjksqyl8c1M2PsLg/s1600/fener+383.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZy-7kaukSQYh6zlrDDf6dfH9uw-ft52CsvupyNykcKQt5fVV0WcNEshvCniKGPqPR2lpENd7QVzc7QFeCf4Ob0iVXW3AiFGJXAt6tOB4S7c-TB8jtPAISFUqOkp_mjksqyl8c1M2PsLg/s400/fener+383.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5520563136362894274" /></a></div><div><div>Modern hayat, yapay renkleriyle bizi çevremize olduğu kadar, kendimize öyle yabancılaştırdı ki; elimizde renksiz, kasvetli bir dünya kaldı adeta... Fener'in rengarenk çamaşırlarla bezeli, "sahici" bir yaşamın aktığı sokakları ise, görülmeye değer nitelikte...</div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFpsxjhGW1ayixrpHObdlpRnLkRmovfTQpUVjItAFqGgVY0Vc-fLHzbsTBVnB9KcLGyZwtwHSYBp_HktsogdQYynO0D4l3W2QKeCD6OEJ0BrvriUGIfYTpBwGEdfaj9C3bjsbZl-sXfKA/s1600/fener+355.JPG"><img style="text-align: left;display: block; margin-top: 0px; margin-right: auto; margin-bottom: 10px; margin-left: auto; cursor: pointer; width: 400px; height: 300px; " src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFpsxjhGW1ayixrpHObdlpRnLkRmovfTQpUVjItAFqGgVY0Vc-fLHzbsTBVnB9KcLGyZwtwHSYBp_HktsogdQYynO0D4l3W2QKeCD6OEJ0BrvriUGIfYTpBwGEdfaj9C3bjsbZl-sXfKA/s400/fener+355.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5520547738974198658" /></a> </div><div>Fener'i anlatırken bahsetmeden geçilemeyecek binalardan biri de Arnavut kaldırımları adımlayarak oldukça dik bir yokuşun sonuna geldiğinizde aniden karşınızda beliriveren şu bina: Marsilya'dan getirilen ateş tuğlalarıyla inşa edilmiş Kırmızı Mektep olarak da anılan <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Fener_Rum_Erkek_Lisesi">Fener Rum Erkek Lisesi...</a>Mimarisi son derece ilgi çekici...</div></div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQYyvE2r-d5R08tNBRlaS6ZqNSu2C5Tdz9iMAA5HhWScD2OrsYGdBX7yJEx9SNsbtTkwS59ji9NDMoxKPsDdo3yRrlLAIJn03hq36N59MD_0IzgymlQu3a-1XuhFp0DlXmlRN03r5SdSQ/s1600/fener2+155.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 270px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQYyvE2r-d5R08tNBRlaS6ZqNSu2C5Tdz9iMAA5HhWScD2OrsYGdBX7yJEx9SNsbtTkwS59ji9NDMoxKPsDdo3yRrlLAIJn03hq36N59MD_0IzgymlQu3a-1XuhFp0DlXmlRN03r5SdSQ/s400/fener2+155.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5520547763542696962" /></a></div><div>Kendini bir hayli saklayan bir semt Fener... Düşlerin gizemiyle üzeri örtülmüş izlenimi veriyor. Ancak üzerindeki örtü kaldırılmaya başlandığında gerçek yüzü açığa çıkmaya başlıyor. Örneğin; Osmanlı Tarihi ve Klasik Türk Müziği alanlarında birçok eser vermiş Dimitri Kantemir'in -Fener'in görkemli dönemlerinde- Fener'de ikamet ettiğini öğrenmek şaşırttı beni.<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgwx_AP1KW5LmPaxgoDGfV5R8OT0G2z3vxfxMotCfuuN5aRWQb1kTgl7feIX4zMdC8vrBWAFBnUx7dMKp9tCssx7wfXlXmFEZ9vL3I85Gr17XCKsKtoPB131tbTDIosPgH8moX_wRy9lxM/s1600/fener+230.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgwx_AP1KW5LmPaxgoDGfV5R8OT0G2z3vxfxMotCfuuN5aRWQb1kTgl7feIX4zMdC8vrBWAFBnUx7dMKp9tCssx7wfXlXmFEZ9vL3I85Gr17XCKsKtoPB131tbTDIosPgH8moX_wRy9lxM/s400/fener+230.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5520547731738056114" /></a></div><div><div>*-Fotoğrafa tıklarsanız geçmişe ait bir iz olarak" Atgeçmez sokak" tabelasını ve sokaktaki ufak ayrıntıları görebilirsiniz!- Fener'de, tarihin izlerini taşıyan, daracık yüzlü bir evin önünde; gördüğünüzde bambaşka bir evrene aitmiş hissi uyandıran; konuşmasından beden diline kadar yaşanmışlıkların üzerine sindiğini hemen görebildiğiniz biri çıktı karşımıza: Didar Hanımefendi...Yaşlı biri değil; "orada" ve "o anda" ömür sürüyor; yaşlanmıyor! </div></div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5FsWn6iyTV0bn6GYjyPoEwOaWZUqXfZVXTaCa7wt_kuJgz4ADduyNeRKaSsfxsXwvzzA5OW2Col2eTbnW63yx0AXLWVHpt5l2ERUS31722AhLI4MZCmddhKkK_xtI0G4zL7plabBQvhg/s1600/fener+455.JPG"><img style="text-align: left;display: block; margin-top: 0px; margin-right: auto; margin-bottom: 10px; margin-left: auto; cursor: pointer; width: 300px; height: 400px; " src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5FsWn6iyTV0bn6GYjyPoEwOaWZUqXfZVXTaCa7wt_kuJgz4ADduyNeRKaSsfxsXwvzzA5OW2Col2eTbnW63yx0AXLWVHpt5l2ERUS31722AhLI4MZCmddhKkK_xtI0G4zL7plabBQvhg/s400/fener+455.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5520544909650354450" /></a></div><div>Başlangıçtaki kısa süreli suskunluğun ardından perdesiz paylaşımlarla muhayyilemizi harekete geçiren; edebi metinlere konu olabilecek denli zengin, inceliklerle örülü hayat hikayesine konuk ederken bizi; gözyaşlarıyla ve çokça kahkahalarla paylaşılan o andı gerçek olan ve yaşadığımızı duyumsatan... Eski İstanbul'un -istisnasız- yangından nasibini alan konaklarından birinde, kazasker torunu olarak dünyaya gelen annesinin hikayesi ile başladı sohbetimiz... Ardından birbirini takip eden şaşırtıcı olaylar silsilesi... Ama hiçbiri onun yaşama olan tutkusunu köreltmemiş; aksine yaşadıkları daha da güzelleştirmiş O'nu kanımca... "Evin içinde bir oda, odada İstanbul... Odanın içinde bir ayna, aynada İstanbul" diyor Ümit Yaşar Oğuzcan. Baktığımız her aynada İstanbul!<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEghcOVcTRjJT6E6NIMr22f7Itl5wnKCuexCGrpR82TTKuy1yYJ58GgiyEoLVe5BxCxcFWhUu9yPTCvz2xx6elXV_8IG6SwsesSCns2xNcsL7Dec8SyX57GPsCEw3KGPaJu59urMkvh9Olo/s1600/fener2+407.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEghcOVcTRjJT6E6NIMr22f7Itl5wnKCuexCGrpR82TTKuy1yYJ58GgiyEoLVe5BxCxcFWhUu9yPTCvz2xx6elXV_8IG6SwsesSCns2xNcsL7Dec8SyX57GPsCEw3KGPaJu59urMkvh9Olo/s400/fener2+407.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5520549919494568962" /></a></div><div>İçtiği çayın tadında hayatı hisseden, her anı yaşanmaya değer addeden; değerini daha da arttırmak için hala tutkuyla uğraş veren, yılmayan bir ruh... Ölümüne dair varsayımlarını paylaşırken bile hayata karşı olan tutkusunun ince esprilerle dolu ipuçlarını edindiğimiz; bizi hayretten hayrete sürükleyen, kendini gizlemeyip paylaşan şeffaf bir ruh... Yaşanmışlık... Acısıyla tatlısıyla geçen bir ömür... Mücevher gibi parlayan sadece Fener değil;asıl - hikayesi bende saklı- bu ömür!..</div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjaFC5O3zR5yl0hjJdqgtU9mk9D38o9PQOg6sj8jqhna0dBvywCOQA9-Jqkujvofm1oPQ2SQy0i4503bZgWnStQY2m9054R9YIoWAuPj1RPCyTrf7hI102Md9CRL_eva1j79P1VYov-5Es/s1600/fener+039.JPG"><img style="text-align: left;display: block; margin-top: 0px; margin-right: auto; margin-bottom: 10px; margin-left: auto; cursor: pointer; width: 400px; height: 300px; " src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjaFC5O3zR5yl0hjJdqgtU9mk9D38o9PQOg6sj8jqhna0dBvywCOQA9-Jqkujvofm1oPQ2SQy0i4503bZgWnStQY2m9054R9YIoWAuPj1RPCyTrf7hI102Md9CRL_eva1j79P1VYov-5Es/s400/fener+039.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5520544921950559218" /></a><div>Fener'den ayrılma vakti geldiğinde yokuşu temkinli adımlarla inerken; -deterjana inat- çivit rengi çamaşırların, Altın Boynuz'dan kopup gelen rüzgarla başınızın üzerinden savruluşunu izlersiniz...Eski görkemli günlerine kavuşmanın hayalini kuran Fener "bir rüyadan arta kalmanın hüznü"nü yaşarken...</div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjWKaorSL36Org04ovZmlOeBEHdDoRAPKbEhDcnWkdd1MJclKtPS36xxTa4U10cM7PhgxLmsrrJESkiWKX1qHNvL0DyH7S8Gg857_jwluloEL9U3GeZfHbZmm27Rkfhy5wzSSWP5YxC0rE/s1600/fener+189.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjWKaorSL36Org04ovZmlOeBEHdDoRAPKbEhDcnWkdd1MJclKtPS36xxTa4U10cM7PhgxLmsrrJESkiWKX1qHNvL0DyH7S8Gg857_jwluloEL9U3GeZfHbZmm27Rkfhy5wzSSWP5YxC0rE/s400/fener+189.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5520544950592817026" /></a></div></div></div></div></div></div></div>Süt Dilimihttp://www.blogger.com/profile/14534286610062278624noreply@blogger.com11tag:blogger.com,1999:blog-8414983267516160054.post-72901204446333132992010-09-15T22:35:00.007+03:002010-12-12T14:27:34.644+02:00Yerel Peynirler'e Bir Bakış<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLd528RUWfckWCkWgCqlDgI6ThRzLhvt5g9IMoDvD7yJds86LG_AsEzdwkj92qkr8WlKTCW7UaqbuUDt8tkbkB6OOHADKLq3Auf0ZFC-f_8Joqhx4BUmyCGobEkjPEOo5l-JK4Mqyq0CHn/s1600/k%25C4%25B1rm%25C4%25B1z%25C4%25B1+g%25C3%25BCzel+032.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLd528RUWfckWCkWgCqlDgI6ThRzLhvt5g9IMoDvD7yJds86LG_AsEzdwkj92qkr8WlKTCW7UaqbuUDt8tkbkB6OOHADKLq3Auf0ZFC-f_8Joqhx4BUmyCGobEkjPEOo5l-JK4Mqyq0CHn/s400/k%25C4%25B1rm%25C4%25B1z%25C4%25B1+g%25C3%25BCzel+032.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5549768631550002802" /></a>Fransız peynirleri her ne kadar damak tadımıza uyup beğenimizi kazanmış olsalar da; yerel peynirlerimiz arasında da son derece sıradışı lezzetlerin var olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Son dönemde, çeşitli okumalarımda rastlayıp tatmayı istediğim yerel peynirlerden biri de, Konya Divle Obruk Peyniri idi. <div><br /></div><div>Divle Obruk Peyniri adını içinde üretildiği yer olan Karaman'a bağlı Divle'den ve olgunlaştığı mekan olan "<a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Obruk_(co%C4%9Frafya)">obruk</a>"tan almış bir peynir. "Türk Rokforu" olarak anılan Divle Obruk Peyniri'nin tarihçesinin 700 yıl öncesine dayandığına dair rivayetler var. Hatta öyle ki halk arasında, Rokfor peynirine özelliğini veren küfün, Divle'den götürüldüğüne ve Obruk peynirinin Rokfor'a kaynaklık ettiğine dair bir söylence var.</div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjT4bYe5XbGdnzhu9XAbNBSKezX0TbRUwvIdIOcPrWowGGMv8v5Yux9i9e7clytoWl4VSKzE2MYyr-96LaRL0A2ZCNY2lW9uOAGW9jAGG3AvJutGsEWn8sFqJAdfdAMOIRK-LHCcYAIxOE/s1600/obrk+pynr+044.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjT4bYe5XbGdnzhu9XAbNBSKezX0TbRUwvIdIOcPrWowGGMv8v5Yux9i9e7clytoWl4VSKzE2MYyr-96LaRL0A2ZCNY2lW9uOAGW9jAGG3AvJutGsEWn8sFqJAdfdAMOIRK-LHCcYAIxOE/s400/obrk+pynr+044.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5517055723641071730" /></a>Obruk peynirini onca merak ederken yerel peynircilere yaptığım çeşitli "sefer"lerde bu peyniri sormuş; ama kimi satıcıların bu peynirin ismini bile bilmediklerini hayretle görmüştüm. Neyse ki son iki seferimde Obruk peynirine rastladım ve mukayaseli olarak iki farklı peyniri deneme şansım oldu. Biri nispeten daha nemli bir tekstüre sahipken -porselen beyazı-, diğeri biraz daha kuru -fildişi rengi- bir yapı arz ediyordu. Tuluma değen dış kısımlarda ise kirli gri bir ton mevcuttu. Nispeten kuru yapı arz eden peynirin aroması daha yumuşak iken; nemli tekstüre sahip olanın tadı diğerine göre daha keskin aromalıydı.</div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIQQcSj48E2px6Xl79ytFp9hMLETjd8HF6tq45CvBEzoksUJ45L1QmHXxu2j4YHsAcUn30vnxc7kLVy2qMUMCHO_CAyIQFLOQ-QQPOoEzKXjKc8N3gjSDSAdY286RzsouxD8K94q45e7I/s1600/y%C3%B6resel+pynrlr+091.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIQQcSj48E2px6Xl79ytFp9hMLETjd8HF6tq45CvBEzoksUJ45L1QmHXxu2j4YHsAcUn30vnxc7kLVy2qMUMCHO_CAyIQFLOQ-QQPOoEzKXjKc8N3gjSDSAdY286RzsouxD8K94q45e7I/s400/y%C3%B6resel+pynrlr+091.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5516514102693635442" /></a></div><div><br /></div><div>Birçok yayında, Konya Divle Obruk Peyniri'nin Fransızların Roquefort peynirine rakip olabilecek denli özel bir lezzete sahip olduğunu okumuştum ve Divle Obruk Peyniri'nin dünyanın en lezzetli 5 peyniri sıralamasında yer aldığını öğrenmek de şaşırtmıştı açıkçası... İthal, özellikle de Fransız peynirlerine gösterdiğimiz muhabbet ve özen kadar yerel peynirlerimize ilgi göstermediğimiz o kadar net ki... </div><div><br /></div><div>İlgi duymak, işin can damarı... Ardından, önyargısız,tüm duyuları açarak; deneyimlere açık bir damakla denemeye girişmek gerekiyor. Tutucu olmak yeni lezzetlere giden yolu kapatan ve sizi yeni lezzetlerden mahrum eden son derece mesafeli bir tutum... İşin özü; tanımaya, keşfetmeye hazır bir dimağ ve damakla işe başlamak... </div><div><br /></div><div>Fransızların 1990'lı yıllarda Obruk Peyniri üzerine araştırmalar yapmak üzere Türkiye'ye geldiklerini; içerdiği küfün tespiti için Obruk Peyniri'ni beraberlerinde Fransa'ya götürdüklerini; ama küfü yaşatmayı başaramadıklarını öğrendim bu arada... Kendi ürünlerimize, kültürümüze dair farkındalığımızın oluşması için bunu illa ki yabancı kaynaklardan duymamız mı gerek diye de düşünmeden edemedim doğrusu...</div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVUj10TOuU5CQ2nn6F1Thx_vVYQOxS4FwkYM5C7tI8GZKgHMakFW-sa_3-GLk7OoDJVVw_QFHmZp87EftK4rIVT2IrrqC549rDME0n8iczEc2M2f7LZi9REeVn7XQ9kzpIV5gpt1kqmJc/s1600/zyrkte+299.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVUj10TOuU5CQ2nn6F1Thx_vVYQOxS4FwkYM5C7tI8GZKgHMakFW-sa_3-GLk7OoDJVVw_QFHmZp87EftK4rIVT2IrrqC549rDME0n8iczEc2M2f7LZi9REeVn7XQ9kzpIV5gpt1kqmJc/s400/zyrkte+299.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5516756941999613106" /></a><br /></div><div>Doğal yollarla oluşmuş olan <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Obruk_(co%C4%9Frafya)">obruk</a>, yüzeyden 55 metre derinlikte ve 200 metre uzunluğunda doğal bir soğuk hava deposu gibi adeta.... 5-6 ay süreyle mağaraya bırakılan peynirler eşsiz lezzetlerine ulaşana değin bu obrukta olgunlaşmakta... Kışın son derece ılık, yazın ise 4-5 derece civarında seyreden serin hava sirkülasyonu ve % 80-85 civarında seyreden nem oranı bu doğal ortamı destekleyen en önemli etmenler... </div><div><br /></div><div>Peynir yapımında önceleri sadece koyun sütü kullanılırken; bugün diğer sütlerin de kullanılmaya başlandığını öğrendim. Ancak randıman, koyun sütü kullanıldığında daha yüksek seyretmekteymiş : %10-12 civarında... </div><div><br /></div><div>Son derece zengin floraya sahip doğal ortamda yetişen koyun ve keçilerden elde edilen peynir ufalanarak; keçilerden çıkarılan tulumların içine ellerle veya" küsküç" denilen ağaçtan yapılmış sopalarla, hava almayacak şekilde bastırılarak doldurulur. Üzerlerine tuz eklenir ve ağızları dikilir. Tuzun fazla olması durumunda peynirler tam olarak olgunlaşamaz; bu durumdaki peynire halk arasında"keşleşmiş" denir. Tulumların doldurulması işleminden sonra, tüm köyde elde edilen yaklaşık 70 ton peynir Nisan-Mayıs aylarında, işletmesini muhtarlığın yaptığı bu obruğa üzerlerine peynirlerin sahiplerine özgü numaralar içeren etiketler iliştirilerek topluca konmakta; deri tulumlar, Ekim ayında da törenlerle obruktan çıkarılmaktaymış. -Obruğun kapasitesi ne yazık ki bugünkü şartlarda sadece 70 tonmuş; oysa yörede 150-200 tona yakın peynir üretilmekte olup; obruğun kapasitesinin 70 tonla kısıtlı olması dolayısıyla, varolan peynir üretiminin tam manasıyla değerlendirilemediği bildirilirken; resmi kaynaklar, kapasitenin arttırılması yönünde çalışmaların sürdürülmekte olduğunu söylüyor. Obruğun doğal yapısını ve doğal dengeleri bozmadan kapasitenin arttırılmasının Türk ekonomisine ne denli artı değer katacağı gün gibi aşikar; gelişmelerden kısa sürede haberdar oluruz umarım...</div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqvRSWFYfsrpvq4n6AMg6g-cKuulbfYDfIiZsaOBOTT1lNE9mRuB6CgwMiOhdFsWbh-Vx6PMjLWa394TJoOVikGgEh6znYg-pYuc5la5qs_VmAIZZ4KWj4O_4gl15OxS2_yVYWFAxQ3ek/s1600/konya+obruk+peyniri+118.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqvRSWFYfsrpvq4n6AMg6g-cKuulbfYDfIiZsaOBOTT1lNE9mRuB6CgwMiOhdFsWbh-Vx6PMjLWa394TJoOVikGgEh6znYg-pYuc5la5qs_VmAIZZ4KWj4O_4gl15OxS2_yVYWFAxQ3ek/s400/konya+obruk+peyniri+118.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5516759500482995298" /></a><br /></div><div> </div><div>Obrukta peynirin kaldığı ilk ayda, tulumların üzerinde önce beyaz ve açık mavimsi bir küf, ardından kırmızı renkte bir küf oluşur. İşte, Obruk peynirine o eşsiz lezzetini veren bu kırmızı küftür; ki gerçek Divle peyniri satın aldığımızdan emin olmak için tulumun üzerindeki kırmızı renkli küfü görmemiz önerilmekte... Bu küfün peynirin içine işlemeyip sadece yüzeyde kaldığını da belirtelim. </div><div><br /></div><div>Obruk peynirini ilk kez tattığımda öncelikle damağımda hoş bir lezzet bıraktığını söyleyebilirim. Ardından, algılarımı daha derinlemesine harekete geçirip denediğimde; aromasındaki -doğal florada yetiştiğinin ipuçlarını veren- kendine özgülük beni cezbetti. Tekrar ve tekrar damağımda tadını hissetmeye çalıştığımda nefasetine gerçekten hayran oldum. Karaman'da, Divle Obruğu'nda; varolduğu, neşv ü nema bulduğu coğrafyada, kırmızı küfünü tulumunun üzerinde yakinen görerek, obruktan çıkarılışına tanıklık ederek Divle Obruk Peyniri'ni tadabilmek güzel bir hayal... </div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJXhXRGuu_ThAz141-bgZocY7rgKSvxg0FcthRUsbWKZ5-h15bORC8l3KPE8n97aXGdATNxZ_eYQ7z2fLmdJwWmXABDiQeayLhMFzrxzqbXBQ7IaMs-B7k_8m61pJ97U0hJX2qZWbR7fQ/s1600/konya+obruk+peyniri+057.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJXhXRGuu_ThAz141-bgZocY7rgKSvxg0FcthRUsbWKZ5-h15bORC8l3KPE8n97aXGdATNxZ_eYQ7z2fLmdJwWmXABDiQeayLhMFzrxzqbXBQ7IaMs-B7k_8m61pJ97U0hJX2qZWbR7fQ/s400/konya+obruk+peyniri+057.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5517059280052426610" /></a></div><br /><div>Divle Obruk Peyniri'nin tanıtımı dolayısıyla AB ve Türkiye Devlet Planlama Teşkilatı'nın ortaklaşa çabası sonucu başlatılan Divle Obruğu Gök Peynir Festivali bilemiyorum hala tekrarlanıyor mu; fakat, peyniri yerinde tadıp; yöre insanının o peyniri hangi şartlarda sofrasına koyduğunu, o peynirin ne mana taşıdığını yerinde görmek gerek... Peynir sadece bir lezzet değil; bir yerin tarihi, kültürü, ekonomisi hakkında son derece zengin veriler de sunuyor aynı zamanda... Obruk Peyniri'nin; Fransız peynirlerindeki kadar keskin olmayan, son derece kendine özgü, çok zengin bir aroması var. Bu lezzeti bilmek, tatmak, duyumsamak ve duyurmak gerek diye düşünüyorum. Fransızların, peynirlerinin tanıtımını çok güzel yaptıkları ve marka olmaya doğru çok güzel taşıdıkları bir gerçek... Neredeyse her peynirlerinin bir hikayesi var... İnsan düşünmeden edemiyor: Bizim peynirlerimizin -zengin kültürel arkaplanının eşlik ettiği -bir hikayesi neden olmasın?..</div><div></div>Süt Dilimihttp://www.blogger.com/profile/14534286610062278624noreply@blogger.com13tag:blogger.com,1999:blog-8414983267516160054.post-32770345936907431102010-09-06T18:00:00.002+03:002010-09-07T00:53:20.409+03:00"Sade Bir Semtini Sevmek Bile Ömre Bedel!"<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdGlgeZEFwg_3jnlsYa5YI2F3rETKFvWD4TDR-kqRixHZHB-uSA3jg9Y1JCMsXxYIkR-scO6xe-rxMHZUhYAmrBs5is8r11mAHAdypgBEPhOr_TBIdKXxg_VxUcGjL2GBBn9bXFq7UCuI/s1600/vapurda+458.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdGlgeZEFwg_3jnlsYa5YI2F3rETKFvWD4TDR-kqRixHZHB-uSA3jg9Y1JCMsXxYIkR-scO6xe-rxMHZUhYAmrBs5is8r11mAHAdypgBEPhOr_TBIdKXxg_VxUcGjL2GBBn9bXFq7UCuI/s400/vapurda+458.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5512854168148006850" /></a><div>Söylenmemiş söz kalmadı bu şehre dair; hakkında her şey söylendi ve bitti sanki. Zihnimin kıyısında köşesinde bu düşünceler uçuşup dururken; yüzyıllar evvel bir sedefkarın, ahşabın üzerine ince ince sedefin ışıltısını nakşettiği şu azametli kapı ilişti gözüme...<br /><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdGlgeZEFwg_3jnlsYa5YI2F3rETKFvWD4TDR-kqRixHZHB-uSA3jg9Y1JCMsXxYIkR-scO6xe-rxMHZUhYAmrBs5is8r11mAHAdypgBEPhOr_TBIdKXxg_VxUcGjL2GBBn9bXFq7UCuI/s1600/vapurda+458.JPG"><div><br /></div></a><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdGlgeZEFwg_3jnlsYa5YI2F3rETKFvWD4TDR-kqRixHZHB-uSA3jg9Y1JCMsXxYIkR-scO6xe-rxMHZUhYAmrBs5is8r11mAHAdypgBEPhOr_TBIdKXxg_VxUcGjL2GBBn9bXFq7UCuI/s1600/vapurda+458.JPG"><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;"></span></a><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5nXiVYO_KoIWwX82CQwDplm_kAX1CgB3kE7UKv36Tn_hlv6KF1vnAV7jKiD6fFlc7eOKutHM9Epr86cT1IE3FqfoArTC5P2QMaY95MhCBkTgTEbJDKTtquj1ae9000SpiiM6mPaTTv-Y/s1600/vapurda+360.JPG"><img style="text-align: left;display: block; margin-top: 0px; margin-right: auto; margin-bottom: 10px; margin-left: auto; cursor: pointer; width: 300px; height: 400px; " src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5nXiVYO_KoIWwX82CQwDplm_kAX1CgB3kE7UKv36Tn_hlv6KF1vnAV7jKiD6fFlc7eOKutHM9Epr86cT1IE3FqfoArTC5P2QMaY95MhCBkTgTEbJDKTtquj1ae9000SpiiM6mPaTTv-Y/s400/vapurda+360.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5512848744318137138" /></a><div><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;">Geçmişin kadim kültürünü bugüne taşıyan tavan süslemesi...</span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;"><br /></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;"><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiE892d_hftRh3B4I8krB6Hm9xwEaIgr5oNXurQrrQzaGZ7MZtm6v3Omz37rQsx1iDtSWIm-fwaZPvN6MVuJwS2k5xM-snuBUoOpznR5c7jUfg6wXM2omKSeI5C4lt-AgyoKuMbDCGh984/s1600/vapurda+423.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 245px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiE892d_hftRh3B4I8krB6Hm9xwEaIgr5oNXurQrrQzaGZ7MZtm6v3Omz37rQsx1iDtSWIm-fwaZPvN6MVuJwS2k5xM-snuBUoOpznR5c7jUfg6wXM2omKSeI5C4lt-AgyoKuMbDCGh984/s400/vapurda+423.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5512848771834048306" /></a></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;">Ardından kristal bir şişede; kullananı ve dahi muhatabını kendine meftun edecek denli güçlü şu efsunlu kokular... </span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;"><br /></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEixsVp8WzLJyS6cJ4KjZ_bvwHtIiEpXyz1x_DLGmU2BsZojCCjPbsH0UEcYTRM9hnL7JBUG5gcYM7UQ5k8CqVzmB8gIJz2mrwzffb2FbWNfAYWJ2kt9IxnPXmJpLR8q4Y6qDOPlImKpmvI/s1600/vapurda+279%C3%BC.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 355px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEixsVp8WzLJyS6cJ4KjZ_bvwHtIiEpXyz1x_DLGmU2BsZojCCjPbsH0UEcYTRM9hnL7JBUG5gcYM7UQ5k8CqVzmB8gIJz2mrwzffb2FbWNfAYWJ2kt9IxnPXmJpLR8q4Y6qDOPlImKpmvI/s400/vapurda+279%C3%BC.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5512856821248311490" /></a></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;">Şu <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Vitray">vitray</a>daki, yüzlerce yıldır varlığını sürdüren ve hala canlılığını yitirmemiş o inanılmaz renkler...</span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;"><br /></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjO32FalXxHNjsUG9FlX3HHuEtMx_FxqCwGfToFOYJbgCXrQtJqw5e21vUUYZNqKxtGPlfagMbEpvM-QUTp87IzWQgle0O5sVYStHC6J7efvJQGNuYpPmpNOfqOQimwidNm0LNpO4aVbVU/s1600/vapurda+416.JPG"><img style="text-align: left;display: block; margin-top: 0px; margin-right: auto; margin-bottom: 10px; margin-left: auto; cursor: pointer; width: 300px; height: 400px; " src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjO32FalXxHNjsUG9FlX3HHuEtMx_FxqCwGfToFOYJbgCXrQtJqw5e21vUUYZNqKxtGPlfagMbEpvM-QUTp87IzWQgle0O5sVYStHC6J7efvJQGNuYpPmpNOfqOQimwidNm0LNpO4aVbVU/s400/vapurda+416.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5512854195303945570" /></a></span></div><div>Bir mabedin huzur dolu iklimi...</div><div><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;"><br /></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgoHeEH0hl4LWG2YL0qMN2B8Ho4Igjf0h2DyeFgQ4E6osQFW5XBYccDWq3xcFYfYix-zs4OhhE0j0cKCBujgOwLs57glVpTEW2TMnBiHEMWUsTuefE_M8r0ibUD1eHX1AxfrOJHZi4WD7c/s1600/vapurda+267.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgoHeEH0hl4LWG2YL0qMN2B8Ho4Igjf0h2DyeFgQ4E6osQFW5XBYccDWq3xcFYfYix-zs4OhhE0j0cKCBujgOwLs57glVpTEW2TMnBiHEMWUsTuefE_M8r0ibUD1eHX1AxfrOJHZi4WD7c/s400/vapurda+267.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5512854186198754114" /></a></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;">Binbirgece Masalları'nda yer aldığını düşündürecek denli canlı renklerle bezeli lambalar...</span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;"><br /></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgent3z5HkGxnOg3Qwbx-eGr7FOILLfi8KNGpEa-_5ZJisvLYafpr1HRvzttsIYAUWqHS9G0us1ZwbuR3rw6nGtyCBNtfdjvnf2OZP-JHxA40p2jq8priXXohK3wX96gS0vnqH0A5qO2IE/s1600/vapurda+296%C3%BC.jpg"><img style="text-align: left;display: block; margin-top: 0px; margin-right: auto; margin-bottom: 10px; margin-left: auto; cursor: pointer; width: 400px; height: 261px; " src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgent3z5HkGxnOg3Qwbx-eGr7FOILLfi8KNGpEa-_5ZJisvLYafpr1HRvzttsIYAUWqHS9G0us1ZwbuR3rw6nGtyCBNtfdjvnf2OZP-JHxA40p2jq8priXXohK3wX96gS0vnqH0A5qO2IE/s400/vapurda+296%C3%BC.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5512848734465067170" /></a></span></div><div>Demir almak için bekleyen vapurlar...</div><div><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;"><br /></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEisSwxxQH6f2lXdDSj8w2Qg5qMQwdV1SY4TVrKbKvpbiIqWAnRx2Xy4dGiTvUvNtZtlZOlEqA1Hn5vg9JiWnlP28T-bdG-MAFp_9sBN6c-YdviSFKScXTTm_7fVlIQ02mlq3107u5nwkD0/s1600/vapurda+215.JPG"><img style="text-align: left;display: block; margin-top: 0px; margin-right: auto; margin-bottom: 10px; margin-left: auto; cursor: pointer; width: 400px; height: 300px; " src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEisSwxxQH6f2lXdDSj8w2Qg5qMQwdV1SY4TVrKbKvpbiIqWAnRx2Xy4dGiTvUvNtZtlZOlEqA1Hn5vg9JiWnlP28T-bdG-MAFp_9sBN6c-YdviSFKScXTTm_7fVlIQ02mlq3107u5nwkD0/s400/vapurda+215.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5512848753783783986" /></a></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;">Elinizi uzatsanız tutuverecekmişsiniz gibi göğe <a href="http://tdkterim.gov.tr/bts/?kategori=verilst&ayn=bas&kelime=a%F0mak">ağmış</a> bulutlar...</span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;"><br /></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgh-d5qQCBMx8IimtjedePm5MvMbai68UUYmGPv2jF9Eo6RRQg523LpxHFU34LY-EATqpZRWQnBAEkSm6J3vMgyRyLA5n8ANQJ24XC4qZEyjqwwPF30V-2JknJ89AhQffqxgsjYiSxtkQE/s1600/vapurda+585.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgh-d5qQCBMx8IimtjedePm5MvMbai68UUYmGPv2jF9Eo6RRQg523LpxHFU34LY-EATqpZRWQnBAEkSm6J3vMgyRyLA5n8ANQJ24XC4qZEyjqwwPF30V-2JknJ89AhQffqxgsjYiSxtkQE/s400/vapurda+585.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5512874264311154786" /></a>Ve "<a href="http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=237993">sade bir semtini sevmenin bile bir ömre bedel</a>" olduğu İstanbul'un, her türlü yıpranmışlığına rağmen 15. yy İstanbul'unun ruhunu, her bir taşında hala barındıran kadim semti: Zeyrek... <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Evliya_%C3%87elebi">Evliya Çelebi</a>, Seyahatnamesi'nde; İstanbul halkının Zeyrek'te Pantokrator Kilisesi bitişiğindeki sarnıçlarda kışın geceleri zemheri soğuklarında "koncoloz" adı verilen cadıların ortaya çıkıp dolaştıklarına inandıklarından bahseder. Seher vaktine kadar gezinen koncoloz cadıları, seher vakti olunca sarnıçlara girip gözden yiterlermiş. Efsanelerle örülü hikayelere kaynaklık eden Zeyrek, UNESCO'nun Dünya Mirası listesinde de yer almakta... Yaklaşık 4 yıl önce başlayan restorasyon çalışmaları da hala devam ediyor. İşte Zeyrek'in Arnavut kaldırımlarla bezenmiş sokaklarında birbirine yaslanmış evler ve sokaklarda hüküm süren çocukluk halleri...</span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;"><br /></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDM0AvgnxPUhwjaVdw7w-tdhQaYqFJyPu62KCAHT4AGqSVPnt9_xRPc83nn5o_UAY-B_8Evy-lkMnhwCgs3EHaRRE9vjGPAKLHI1PKiaHc6e9ZfCWu3CWVJwZavdr7wDuslanyIJt9Wcs/s1600/zeyrekte+204.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDM0AvgnxPUhwjaVdw7w-tdhQaYqFJyPu62KCAHT4AGqSVPnt9_xRPc83nn5o_UAY-B_8Evy-lkMnhwCgs3EHaRRE9vjGPAKLHI1PKiaHc6e9ZfCWu3CWVJwZavdr7wDuslanyIJt9Wcs/s400/zeyrekte+204.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5513189540555940578" /></a></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;"> Arkaplanda restorasyon çalışmaları hala devam eden <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Zeyrek_Camii">Zeyrek Camii</a> -eski Pantokrator Manastır Kilisesi-... Bu evlerden, sahibinin ihtimamıyla ayakta kalmayı başarmış birinin aralanan kapısından görünen ışıl ışıl bir yüz...</span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;"><br /></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi07QNPkvyUHPtOURi8HpI5Gx2lT7fBl9Y06y2EdDgFYn32S2oirTzWpzLHAbN3F53hUGRIXX2OTXTucsq16tC5rgzhQGerBV7OZhO23gmt4lsa-KS7qVSmBg6tnIAmZaqv3IUaTuNIVMs/s1600/zeyrekte+209.JPG"><img style="text-align: left;display: block; margin-top: 0px; margin-right: auto; margin-bottom: 10px; margin-left: auto; cursor: pointer; width: 400px; height: 297px; " src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi07QNPkvyUHPtOURi8HpI5Gx2lT7fBl9Y06y2EdDgFYn32S2oirTzWpzLHAbN3F53hUGRIXX2OTXTucsq16tC5rgzhQGerBV7OZhO23gmt4lsa-KS7qVSmBg6tnIAmZaqv3IUaTuNIVMs/s400/zeyrekte+209.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5513061721186362258" /></a></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;">Sokaklardaki harab ve <a href="http://tr.wiktionary.org/wiki/t%C3%BCrap">turab</a> görüntüden sonra gördüğümüz bu manzara, çölde vaha bulmuş gibi şaşırtıp sevindirdi bizi... İntizamlı,özenli bir işyeri... Sahibesi, evinin alt katını atölyeye dönüştürerek yıllarca önce edindiği zanatini işler hale getirmiş bir hanımefendi... Daha ziyade orta ve alt gelir seviyesindeki insanların ikamet ettiği bu semtte işlerinin yoğun olup olmadığını sorduğumda; "Bu semtten pek müşteri gelmez; daha ziyade çevre semtlerden ufak tefek siparişler gelir" diye cevap veriyor bu hoş mekanın sahibesi. </span>İçerideki mankenin üzerindeki sade gelinlik ve kapının ağzında duran -torununa ait- bisiklet, açılan kapının aralığından hemen göze çarpıyor. Kendine özgü ruhunu yansıtan bu hoş mekandan, bayramdan sonra yine uğrayıp çayını içip sohbet etmeye karar vererek, ayrılıyoruz. Sokakları arasında dolaşıp ruhuna azıcık da olsa değmeye çalıştığımız anlarda karşımıza çıkıveren; ipe asılmış çamaşırları, cam kenarlarındaki çiçekleri görmeseniz içinde yaşanılacağına asla inanamayacağınız evler...</div><div><div style="text-align: center;"><br /></div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-IfkladTIzgDjI74d2ncit6ZsAuH7fpnGIUL5AsslUWjDlv8tmiNCN19VBieXaRwHND8lvYTGbf56aVj4WDyfHqOW17IErUrINj7I3yaXlYJ9GIhFd_g5P3SnAn4WErTu1oMI3O0b9z0/s1600/zeyrekte+197.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 288px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-IfkladTIzgDjI74d2ncit6ZsAuH7fpnGIUL5AsslUWjDlv8tmiNCN19VBieXaRwHND8lvYTGbf56aVj4WDyfHqOW17IErUrINj7I3yaXlYJ9GIhFd_g5P3SnAn4WErTu1oMI3O0b9z0/s400/zeyrekte+197.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5513540106135224418" /></a></div><div> Zeyrek'te hayat, insanların yüzlerinde de yansımasını bulan; "yaşanana rıza gösterme" hali ile sürüyor. Bostanda yetiştirdiği domates, biber ve patlıcanı hemen evinin önündeki kaldırıma açtığı ufak sergide satışa çıkaran kadının yüzünde de; güneşe çıkardıkları pamuk yatakları kabartırken birbirlerine yardım eden kadınların yüzündeki ifade de, insanı tarifsiz bir hüzne boğuyor. </div><div><br /></div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjt3dWVwjuhkFPnArZWg29eYNKak-tuRpMT9RdmfPL0VPw95JgAqIw2zOv7AziNlKYlzjPJPvUpBS0oSDs4ofCOMG7l7kbQl1KGW-o2a5Iwm60VF1YNYvE4VDhNE5Y_S82AEWDwy4PdJ7c/s1600/zeyrekte+219.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjt3dWVwjuhkFPnArZWg29eYNKak-tuRpMT9RdmfPL0VPw95JgAqIw2zOv7AziNlKYlzjPJPvUpBS0oSDs4ofCOMG7l7kbQl1KGW-o2a5Iwm60VF1YNYvE4VDhNE5Y_S82AEWDwy4PdJ7c/s400/zeyrekte+219.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5513773084033744258" /></a></div><div>Yazının başında bu şehre dair söylenecek yeni bir şey kalmadı demiştik ya; yanılmışız... Yaşanacak daha nice hikaye, söylenecek nice söz var gibi görünüyor; bu şehir bizi her daim şaşırtmaya devam ediyor... </div></span></div></div></div><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhj5WaKYWcmTJSMz2uU5SsfiWnYQ06oee6wDt9xBsb79zQc8p7Az3t5PPa6DAcPLA2f82TPgETgoTFEbnREWzT1qLz35MbBixbX-RK9IK1_g_5OTmRSCH_AKpKNG0_1j3Q1D3-4l_0dG1Y/s1600/vapurda+161.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhj5WaKYWcmTJSMz2uU5SsfiWnYQ06oee6wDt9xBsb79zQc8p7Az3t5PPa6DAcPLA2f82TPgETgoTFEbnREWzT1qLz35MbBixbX-RK9IK1_g_5OTmRSCH_AKpKNG0_1j3Q1D3-4l_0dG1Y/s400/vapurda+161.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5512842892074387234" /></a></div>Süt Dilimihttp://www.blogger.com/profile/14534286610062278624noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-8414983267516160054.post-74097481327996800002010-08-30T01:01:00.004+03:002010-10-21T21:35:51.082+03:00Peynir Tabağına Bir Bakış...<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJOPNqHdVDFY0FU_f8OuiEc5SuhDd14Gfqm49vZdVoT71vRZgf2iLJcgNr4galH-53DUeBRiCZimWjuoaSvynH3SOZQWGLCOEqIFJ0aZ_r5-6VjffzBs1_0u9o330ceTksSj5Jm-dNOAc/s1600/marienplatze+257.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJOPNqHdVDFY0FU_f8OuiEc5SuhDd14Gfqm49vZdVoT71vRZgf2iLJcgNr4galH-53DUeBRiCZimWjuoaSvynH3SOZQWGLCOEqIFJ0aZ_r5-6VjffzBs1_0u9o330ceTksSj5Jm-dNOAc/s400/marienplatze+257.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5510974352382911186" /></a><div><br /></div><div><div>Çok zengin tarihsel bir arkaplana sahip olan ve ilk çağlardan beri insanların gönlünü fetheden Brie, ismini üretildiği Fransız kasabasından alan bir peynir türü... Kabuğunun beyaz-kadifemsi dokusu onu görünümüyle de özel kılmakta. </div><div><br /></div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_VeRGAuXou__t5DM2v1qP3oXLDE6gbaHZ7vWgE2vVfTMD1OYLTNGyNGOejV0cSxJCnsjMLhF5PsKYIFJM5pbU4fgQV20n_caW92UgwuLAc_AAOZ-gwwmcks8qAUVp4tbkdsiudrCeFK0/s1600/peynir+taba%C4%9F%C4%B1+144.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_VeRGAuXou__t5DM2v1qP3oXLDE6gbaHZ7vWgE2vVfTMD1OYLTNGyNGOejV0cSxJCnsjMLhF5PsKYIFJM5pbU4fgQV20n_caW92UgwuLAc_AAOZ-gwwmcks8qAUVp4tbkdsiudrCeFK0/s400/peynir+taba%C4%9F%C4%B1+144.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5507763785137135378" /></a><br /></div><div>Brie; 400'den fazla Fransız peynir türü arasında en popüler olmakla beraber, tanınan ve sevilen bir peynir çeşidi olarak ön plana çıkmıştır. Çok yumuşak, pürüzsüz ve kremsi kıvamdadır. Kaynaklara göre Fransa imparatoru Şarlman'ın (742-814) çıktığı bir sefer sırasında rastladığı bir manastırda yemek yemek istemesiyle ilk kez karşılaşmaktayız Brie peyniriyle. Bir keşiş tarafından Şarlman'a sunulmuş olan bu peynirin, Brie peynirinin ilk örneği olduğu düşünülmekte...</div><div><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEga60WG0D9qwKL2EyGa_6P-KqxEQ_YAu0ki3grB5CttP73QRFvbrmmlGPVgCUH_k-cWW_smJy0O8pICJ8PXkr3DR6zKy9xxQYx-DZZRi0iL448HEk9Eyr0N-DGiAu2qBEf50jGcJYUwG68/s1600/marienplatze+261.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 244px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEga60WG0D9qwKL2EyGa_6P-KqxEQ_YAu0ki3grB5CttP73QRFvbrmmlGPVgCUH_k-cWW_smJy0O8pICJ8PXkr3DR6zKy9xxQYx-DZZRi0iL448HEk9Eyr0N-DGiAu2qBEf50jGcJYUwG68/s400/marienplatze+261.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5510974341438629538" /></a><br /></div><div>Şarlman, Brie peynirini çok beğenir. Kralın peynirin dış kısmını ayırarak yediğini gören keşiş, daha hoş bir lezzet için, dışındaki kabuk kısmı ile birlikte yemesini önerir Şarlman'a... Peyniri keşişin önerdiği şekilde yiyen kral, Brie'nin bu şekildeki tüketimini çok beğenerek sarayda yıllık olarak tüketilecek külliyetli miktarda Brie siparişi vererek ayrılır manastırdan. Kralın beğendiği bu lezzet, kısa sürede insanların da tercihi haline gelir haliyle... Brie Peynirinin serüveni burada kalmaz elbet... XVI. Louis'nin ölüm döşeğinde son arzusunun "bir lokma Brie peyniri" olduğu söylentisi kulaktan kulağa yayılır. Brie Peyniri tam da bu yüzden olsa gerek "kralların peyniri" ve "peynirlerin kralı" olarak anılmaya başlar. </div><div><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgj1px6UiDrqeYW8RbTYPIpW8aBUd6bTROEvPtU-rXJIdM2-zWYcZvvMO4u4IzPfCNV5WR9BaPX4q58YBAXxIDLAxqblBaMZp4TDiNfTNzYLLEhdetSskpTlicWgDUfvxILcEU5TZtk0s0/s1600/m%C3%BCnih+039.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgj1px6UiDrqeYW8RbTYPIpW8aBUd6bTROEvPtU-rXJIdM2-zWYcZvvMO4u4IzPfCNV5WR9BaPX4q58YBAXxIDLAxqblBaMZp4TDiNfTNzYLLEhdetSskpTlicWgDUfvxILcEU5TZtk0s0/s400/m%C3%BCnih+039.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5510974326910692130" /></a><br /></div><div>"Brie de Maux" diye de bilinen Brie Peyniri, 400'den fazla çeşidi olduğu bilinen Fransız peynirleri içinde en tanınmış olanlarından biridir. Popülaritesi 1800'lerde yapılan bir yarışmaya bağlanmaktadır. Viyana kongresi (1814-1815) sırasında bir grup diplomat "en kaliteli peynir" sıfatının hangi ülkenin, hangi yerel peynirine ait olduğu konusunda ciddi tartışmalara girerler. Sonuç olarak Brie'nin başarısında hemfikir olurlar. O gece "Kralların Peyniri" olarak anılan Brie de Meaux, tüm peynirleri ezer geçer ve birinciliğe yerleşir. Ayrıca, Brie peyniri 2000 ve 2001 yıllarında Ulusal Yarışmada altın madalya kazanarak ününü perçinlemiştir. </div><div><br /></div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgKyxJmZyAnREMgUvOAORdwGlhFpFxDNoEt3M-dAYVVLVKHdeIzKhjQgp300vShYN-eTqxDmae5FZ3ayrLdCiLhNJHouq2Cwbg0IqkCu4YhSEHrsAlmyaTveME65yd8_X4efHZyT_myVfI/s1600/m%C3%BCnih+050.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgKyxJmZyAnREMgUvOAORdwGlhFpFxDNoEt3M-dAYVVLVKHdeIzKhjQgp300vShYN-eTqxDmae5FZ3ayrLdCiLhNJHouq2Cwbg0IqkCu4YhSEHrsAlmyaTveME65yd8_X4efHZyT_myVfI/s400/m%C3%BCnih+050.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5510974336954604578" /></a><br /></div><div>Brie peyniri, pastörize edilmemiş yarı yağlı inek sütünden imal edilmektedir. Böyle olmakla birlikte birçok ülkede farklı özellikteki süt ve malzemelerle de Brie üretilmektedir ve farklı isimler alabilmektedir: Düz Brie, Otlu Brie, Çifte Brie, Üçlü Brie gibi... Ceviz, meyve ve otların çeşitli kombinasyonları ile buluşunca benzersiz tadına ulaşmaktadır. </div><div><br /></div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgu9MUG-ZINae-8sH04hG2KbKmDHUTuWaMyiKZi5flgR51vEDCvQZAWaFDVpbJeHwriZbElGfpdeZUbfvWhnksZXxOgfUt9uw5jqi1pdoWuVGWe1HAPIbA4GL7l4itGjjFemhn-yDV3GhY/s1600/peynir+taba%C4%9F%C4%B1+217.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgu9MUG-ZINae-8sH04hG2KbKmDHUTuWaMyiKZi5flgR51vEDCvQZAWaFDVpbJeHwriZbElGfpdeZUbfvWhnksZXxOgfUt9uw5jqi1pdoWuVGWe1HAPIbA4GL7l4itGjjFemhn-yDV3GhY/s400/peynir+taba%C4%9F%C4%B1+217.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5507763191692281778" /></a><br /></div><div>Yaklaşık 20 cmlik bir Brie için yaklaşık 25 lt süt gerekmektedir. Brie'nin yapımında izlenen yolun ilk basamağında; rennet eklenme aşamasında sütün 37 dereceyi aşmayacak şekilde ısıtılması gerekir; bu peyniri pişmekten korur<b>. </b>Bu aşamada, delikli kepçeler yardımıyla kalıplara alınan teleme, 18 saat boyunca süzülmeye bırakılır. Süzülmenin ardından yüksek kalitedeki sütün kullanımından kaynaklanan "tatlı" lezzeti dengeleyebilmek için kuru tuzla ovma işlemi uygulanır. Bundan sonra sıcaklık ve nem miktarlarının sürekli gözetim altında tutulduğu serin mahzenlerde -en az 4 hafta olmak üzere- olgunlaşmaya bırakılır. En az bir yıl olgunlaşması beklendiğinde "Brie Noir" olarak adlandırılan diğerlerinden daha koyu renkli ve tadı dokusu daha keskin aromalı olan peynir elde edilir. Olgunlaşma sürecinde Brie'ye tadını veren ve kabuk oluşumunu sağlayan küfler-penicilum candidum veya penicilium camamberti enjekte edilir; dışında beyaz bir küflü kabuk oluşmaya başlar; iç kısmındaki kremsi kısım da fildişi rengi-açık saman rengine dönüşür. </div><div><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7Rhd15ViZikk7_wFx54vnRcAn1ab2kylZI1_0uCznpcoNx-ukcJAxU9mA0AWhMazMoST-6vXyXCdHZkeGEgbvaIWipKz2agWGOB1VQkTV76q9d9fbTvcHsJhs6Y3fKmFKJOFXYFLvrWk/s1600/ii+123.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7Rhd15ViZikk7_wFx54vnRcAn1ab2kylZI1_0uCznpcoNx-ukcJAxU9mA0AWhMazMoST-6vXyXCdHZkeGEgbvaIWipKz2agWGOB1VQkTV76q9d9fbTvcHsJhs6Y3fKmFKJOFXYFLvrWk/s400/ii+123.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5510976314906207410" /></a><br />Bu işlemlerin son derece özenle ve etraflıca tasarlanmış binalarda yapılması zorunluluğu, ekonomik olarak yüksek bir faturanın ortaya çıkmasına sebep olmakta... Çok fazla zaman ve para gerektiren bu yatırım, peynir üreticileri için de bir miktar caydırıcı olmakta... Kimi ülkelerin uyguladıkları bazı kısıtlamalar sebebiyle -çiğ süt kullanımının yasaklanması gibi- orijinal Brie Peyniri tüketmek isteyen kimi tüketiciler online satış yapan şirketlerden peynir alış verişlerini yapmakta... Brie'nin servis önerisi; birçok peynirde olduğu gibi oda sıcaklığında servis edilmesi şeklinde... Etle birlikte servis edilebileceği gibi çeşitli sebze -mantar, kuşkonmaz gibi-, meyvelerle -armut, incir, üzüm, ceviz gibi- ve soslarla da servis edilebilmektedir. Yinelenen bir uyarı dış yüzeyi ile fildişi renkli iç kısmının birlikte yenilmesi... Krakerler ve ekmek ise tüm peynirlerde olduğu gibi her daim önerilmekte...</div><div><br /></div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJDGkfoNlsnFTHF1PqwcfnSCcawbagoHxJpcCf0ztOPOoiwxWuKDw7Vy6-Ky-M71jJ7yDDxAMYAMGY17H39aTaCBMhy43zN4AZSnVoUWOqWqIyEVr-IezBF2fXpW7M1ME8gRB3_ZvKmwY/s1600/peynir+taba%C4%9F%C4%B1+130%C3%BC.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJDGkfoNlsnFTHF1PqwcfnSCcawbagoHxJpcCf0ztOPOoiwxWuKDw7Vy6-Ky-M71jJ7yDDxAMYAMGY17H39aTaCBMhy43zN4AZSnVoUWOqWqIyEVr-IezBF2fXpW7M1ME8gRB3_ZvKmwY/s400/peynir+taba%C4%9F%C4%B1+130%C3%BC.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5510951084829333490" /></a><br /></div><div>Blue d'auvergne, ismini üretildiği Auvergne'den alan fildişi-beyaz renkli fon üzerinde mavimsi-gri damarlı bir Fransız peyniri... Metinlerde mavi peynirlerin kazara oluştuğuna dair yaygın bir söylence var. Bu söylenceye göre, bir çoban, azığı olan peynir ve çavdar ekmeğini dinlenmek için girdiği mağarada unutur; karnı acıktığında unuttuğu azığını hatırlar ve mağaraya geri döner. Mağaraya ulaştığında peynirinin küflendiğini ve farklı bir şekilde kokmaya başladığını görerek üzülür; ama karnı açtır ve yemek zorundadır. Ağzına attığı ilk lokmada peynirdeki küfün ona farklı bir tad kattığının ayırdına varır; işte birçok mavi damarlı peynire kokusunu vermekten sorumlu (!) "brevibacterium linens"in mağarada işlevini görmeye başladığını gösteren bir işarettir bu... Ne dereceye kadar doğrudur bilinmez ama mavi peynirin hikayesi böyle anlatılır. Menşei ise inek sütü... İmal edildikten sonra ortalama 4 hafta ısı kontrollü nemli ve serin mahzenlerde olgunlaşmaya bırakılır. Keskin bir tadı ve bariz bir kokusu vardır. Diğer mavi peynirlere göre daha nemli, daha yağlı, daha kremsi ve daha az tuzludur. Daha ziyade salata soslarında ve makarnalarda kullanılmakla birlikte iyi bir aperatiftir de... </div><div><br /></div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTb4Yoix77ucgMmTQsbqLgLN7KBgXH2HAOt82ffzARfEQwM98MZ9s3sEtOBLDzttvQ-VfK1H9yf7ZVvSUj_cwmZC5Kn2GAEL0SczAbWuUUCnVMPHc2URwJcP6qpGdm6tsAv4I7G_2p4BM/s1600/peynir+taba%C4%9F%C4%B1+117.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 273px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTb4Yoix77ucgMmTQsbqLgLN7KBgXH2HAOt82ffzARfEQwM98MZ9s3sEtOBLDzttvQ-VfK1H9yf7ZVvSUj_cwmZC5Kn2GAEL0SczAbWuUUCnVMPHc2URwJcP6qpGdm6tsAv4I7G_2p4BM/s400/peynir+taba%C4%9F%C4%B1+117.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5507573622064428802" /></a><br /></div><div>Bilinen en eski mavi damarlı peynir olan Gorgonzola ve Roquefort peynirleri de bu sınıfa girmektedir. Dış yüzeyi henüz beyazken henüz olgunlaşmadığına kanaat getirilir; zaten bu durumda tadı yavan olur. Olgunlaştığında ise üzerinde açık kahverengi çizgiler oluşacak; tadı ise daha kompleks, keskin, mantarımsı ve kremsi olacaktır. Şayet olgunlaşma süreci tamamlanmadan kesilirse olgunlaşmasını tamamlayamaz; bu nedenle olgunlaşma sürecini tamamlamadan kesinlikle müdahale edilmemelidir. Eğer hafifçe amonyak kokusu olursa ambalajını çıkarıp; peynire soluk aldırmanız gerekir. Aşırı derecede kokuyorsa bu durumda süresi geçmiş demektir; tüketmemelisiniz. </div><div><br /></div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZ0pJToUZkdiVWpcuhcfjEalCpg0Qlb8RNhYRMHctcLGrknMIQXEHAjKSsjNTY2Irch6brbO3szc_NeHI05i_nKqPPL9I2hfqFshkCy4uPzxNMVyfA4wEhNMQBlXUOCJkjw0F0YYafHRo/s1600/peynir+taba%C4%9F%C4%B1+185.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZ0pJToUZkdiVWpcuhcfjEalCpg0Qlb8RNhYRMHctcLGrknMIQXEHAjKSsjNTY2Irch6brbO3szc_NeHI05i_nKqPPL9I2hfqFshkCy4uPzxNMVyfA4wEhNMQBlXUOCJkjw0F0YYafHRo/s400/peynir+taba%C4%9F%C4%B1+185.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5507580610630263234" /></a><br /></div><div>Bu sunumda yer alan bir diğer peynir de Picandou. Keçi sütünden yapılan taze bir peynir çeşidi... Menşei, Bourgogne bölgesi... Peynirlerin içinde en ufak boyutlu olanı... Sadece 40 gram ağırlığında; beyaz, yumuşak ve kremsi... Tadı hafif fakat aromatik... Hafifçe eritilip, rengi kahverengiye döndüğünde tüm aroması açığa çıkıyor. Boursault -le montagnard- iç kısmı akıcı, dış yüzeyi ise turuncumsu- beyaz olan ve benim bu sunumda en çok beğendiklerim arasında olan bir peynir; aroması ve rengiyle farklı...</div><div><br /><div><div><div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3YvIkYBVQUkxVs2wqzqXQKEQR-PiocasTNya1mwoBVIkfVzQnEehyphenhyphencVU3Fhf8vXenog5TxixmK1rNNorvjswbAoQW_obP9ZYm0wc7wZAfrfeon1swCcjqUVe0siRdpU9ahtaaeUogAgw/s1600/peynir+taba%C4%9F%C4%B1+088.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3YvIkYBVQUkxVs2wqzqXQKEQR-PiocasTNya1mwoBVIkfVzQnEehyphenhyphencVU3Fhf8vXenog5TxixmK1rNNorvjswbAoQW_obP9ZYm0wc7wZAfrfeon1swCcjqUVe0siRdpU9ahtaaeUogAgw/s400/peynir+taba%C4%9F%C4%B1+088.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5507570621641635170" /></a><br /></div><div>Tete de moine ise, yüzyıllardır keşişler tarafından üretilmekte olan bir İsviçre peyniridir. Bilinen bir diğer ismi de "Monk's head"; keşiş başı... İsviçre Alplerinin yakınındaki Bellelay kasabasında tam yağlı, pastörize edilmemiş inek sütünden imal edilmektedir. Tadının isviçre'de üretilen diğer tüm peynirlerinden daha yoğun olduğu ifade edilir; Gruyere ve Emmantel gibi... Tete de moine'nin gerçek aroması girollede yapılan kesim ile açığa çıkar. Girolle; düz bir zemin üzerine yerleştirilen peynir kalıbının en üstünden -elle döndürülerek hareket ettirilen -bir milin etrafında dönebilen kesici bıçak yardımıyla çok ince bir katmanın kazınması esasına dayanır. Sonuçta -hem lezzetli hem de hoş görünümlü- çiçek formuna yakın, incecik bir peynir katmanı elde edilir; bu aynı zamanda peynirin lezzetinin en yoğun hissedilebildiği sunum şeklidir de...</div></div></div></div></div><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_Rsk-5l76z_NfEExpKtGjZz56UbVuZN0YACGdO-ABNXS_HJTo0ZWLgaocKCEcRKPgeKKy44oejkn4GGHpRVq4_WCHoiwjEWbnjHIDzm1x9PIx0lzah79KRRNbpvWLRXlGSWTQdjSi458/s1600/peynir+taba%C4%9F%C4%B1+089.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_Rsk-5l76z_NfEExpKtGjZz56UbVuZN0YACGdO-ABNXS_HJTo0ZWLgaocKCEcRKPgeKKy44oejkn4GGHpRVq4_WCHoiwjEWbnjHIDzm1x9PIx0lzah79KRRNbpvWLRXlGSWTQdjSi458/s400/peynir+taba%C4%9F%C4%B1+089.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5507570613057822114" /></a></div>Süt Dilimihttp://www.blogger.com/profile/14534286610062278624noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-8414983267516160054.post-23645109573731065402010-08-10T16:59:00.077+03:002010-08-14T01:34:46.973+03:00Batı Ekspresi<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhflMq0bBjiKkN6zn7SE7l3JzGTXsBBAN6ZwoS4PIe1aIGo1RRDp9uIj7S7wjCf-MUgq_FSpGkHXEIU3rESUhpHCTKuvX0zYx1bp_Y0jtAv3ro4iGonCmCNlgHEvxTHWLjuADZN7L_VLOE/s1600/neuschwanstein+056.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhflMq0bBjiKkN6zn7SE7l3JzGTXsBBAN6ZwoS4PIe1aIGo1RRDp9uIj7S7wjCf-MUgq_FSpGkHXEIU3rESUhpHCTKuvX0zYx1bp_Y0jtAv3ro4iGonCmCNlgHEvxTHWLjuADZN7L_VLOE/s400/neuschwanstein+056.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5504645234835177666" /></a><div><div><div><br /></div><div>Esen rüzgar, bizi bu sefer Avrupa'nın batısına doğru savurdu. Lyon'da başlayan yolculuğumuz sınırlar aşarak devam etti. İlk günlerde sıcak, güneşli günler yaşadıktan sonra serin hava dalgasının tüm Avrupa'ya yayılmasıyla biz de kah ürperdik, kah üşüdük. Temmuz'un son haftasından itibaren ise epeyce serin-yağışlı günler yaşadık. İstanbul ile yaptığımız görüşmelerde hep o serin havanın kıymetini bilmemiz önerildi; biz de öyle yaptık ve tüm önlemlerimizi alıp kendimizi tüm hava koşullarına rağmen her daim dışarı attık. Fotoğraflar o günlerin yansıması...</div><div><div><br /><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhB1EU_CylC56tyfnS2fKe9Tf0Shsp8u_N-L-5fhrSRUSvvsQMDnSGb4N8kNVrUfI_e2T6trKX49_pKuKKx3P81aqClHlkPCHKl8s2WGwCFQhxOsJaKZOhX05EK-Gfj6E8okWjVILCNh-k/s1600/bah%C3%A7ecikler+410.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhB1EU_CylC56tyfnS2fKe9Tf0Shsp8u_N-L-5fhrSRUSvvsQMDnSGb4N8kNVrUfI_e2T6trKX49_pKuKKx3P81aqClHlkPCHKl8s2WGwCFQhxOsJaKZOhX05EK-Gfj6E8okWjVILCNh-k/s400/bah%C3%A7ecikler+410.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5503801200369208802" /></a><br /></div><div>Kimi gün yağmura yakalansak da çok keyifli günler geçirdik. Bu gezimizde bize mihmandarlık eden çok eski dostlarımızın varlığı bizim için bulunmaz bir nimetti. Ki kendileri bir önceki kuşaktan beri yurtdışında eğitim gören ve oradaki kültürel verileri çok iyi değerlendiren bir aile olmaları dolayısıyla bize inceliklerle örülü bir gezi programı oluşturarak gezimizin son derece renkli geçmesine büyük katkıda bulundular...</div><div><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj8RLu9m53PAjtbU3X8BvxZ35te9QF_QeA7oHDish_XyQGotvHcJjJR7eQBxFVcxYqcUFm3_jUSD5hV7Af3zD-ckMvKplgBhgqUWesgj929ObaorJwLYMpAs4bUiHdxCbfHgb9hrTAjDyw/s1600/zoo+093.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj8RLu9m53PAjtbU3X8BvxZ35te9QF_QeA7oHDish_XyQGotvHcJjJR7eQBxFVcxYqcUFm3_jUSD5hV7Af3zD-ckMvKplgBhgqUWesgj929ObaorJwLYMpAs4bUiHdxCbfHgb9hrTAjDyw/s400/zoo+093.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5503823800778119954" /></a><br /></div><div>Serap ve ailesi; annesi Güven Hanım ve eşi Gencer Bey sıra dışı konukseverlikleriyle bizi son derece keyifle ağırladılar. Gezi programımızı oluştururken de Güven Hanım'ın ilk gençlik yıllarından beri Münih'te yaşaması ve kültür hayatının izlerini çok iyi takip eden bir kimse olması bizim gezimizi inanılmaz güzelleştirdi. </div><div><br /></div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiuqQj8cJfUb-eQE6CN7N89zfu3Gq5pORz1eliqNIHmp8TClxG_yjnPjKia8BIeRSrEhGrEI_Q8ywcyA2ySBiLUbBgPsfEaws4J_teSIOSNVU_tmMv8n4szsP42ujhyphenhyphenrkqbCSIKK5lkcwA/s1600/neuschwanstein+389.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiuqQj8cJfUb-eQE6CN7N89zfu3Gq5pORz1eliqNIHmp8TClxG_yjnPjKia8BIeRSrEhGrEI_Q8ywcyA2ySBiLUbBgPsfEaws4J_teSIOSNVU_tmMv8n4szsP42ujhyphenhyphenrkqbCSIKK5lkcwA/s400/neuschwanstein+389.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5503889647643890370" /></a><br /></div><div>Gezimizde birçok kez trenle veya arabayla sınır ötelerine geçip, bize eşlik eden güzel mihmandarlarımızın önerileriyle, görülmeye değer yerleri keşfetmeye çalıştık. Kimi zaman saray bahçesinin ardında yer alıp, kilometrelerce devam eden korunun içinde yürürken aniden karşımıza çıkıveren nehrin üzerindeki tarihi sütunlu köprü nefesimizi keserken; kimi zaman nehirde süzülerek yüzen bir kuğu, zerafeti ile aklımızı başımızdan aldı. </div><div><br /></div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiGjVq6Dir4g8LkdZSpxGqNmFfATnNpWnsjCPrIQN-C2mN12p4U6tbNBf3GG4JOPAul-APR9uhtuy1KwnUzLbxXz6_vBjce-tSRFzSY1wmkphFkwK8a6hN02sM2QRKOEXQVR-jmqxEcWck/s1600/nymphenburg+344.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiGjVq6Dir4g8LkdZSpxGqNmFfATnNpWnsjCPrIQN-C2mN12p4U6tbNBf3GG4JOPAul-APR9uhtuy1KwnUzLbxXz6_vBjce-tSRFzSY1wmkphFkwK8a6hN02sM2QRKOEXQVR-jmqxEcWck/s400/nymphenburg+344.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5503839887729768530" /></a><br /></div><div>Yine korudaki yürüyüşümüz sırasında önümüzde beliriveren küçük av köşkü inceliklerle örülmüş bezemeleriyle bizi mestetti. Bavyera Prensi'nin eşi Amalia için 1734'te inşa edilen Amalienburg köşkü, Fransız sanatçılar tarafından Rokoko üslubunda bezemelerle süslenmiş.</div><div><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLLtiX_JFMZpW5x6ZB3F1eeTOCj6V3fpoJ26I4yJVtFXhzB1EVMRNfL0BaJAma3yxNEcGi8sEy6lJpI-bP8yd2V6xHDwxcT4s9pRTbL9qP-NWYCzEE_B8uRhKUhKgLHtjzpYfOiaIdqMs/s1600/nymphenburg+247.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLLtiX_JFMZpW5x6ZB3F1eeTOCj6V3fpoJ26I4yJVtFXhzB1EVMRNfL0BaJAma3yxNEcGi8sEy6lJpI-bP8yd2V6xHDwxcT4s9pRTbL9qP-NWYCzEE_B8uRhKUhKgLHtjzpYfOiaIdqMs/s400/nymphenburg+247.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5503839866001373490" /></a><br /></div><div>Görece sade bir dış cepheye sahip av köşkü, dört bir yanını çevreleyen Fransız kapıları ve iç mekanda kullanılan devasa aynaların etkisiyle ışıl ışıl bir mekan haline gelmiş.</div><div><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZq3D6oplycLnu9x5CrLze_HWbTC2h2crKlCwTjTLCsO1xVL35Y0ZSon7_s3de-ZbeXxSFzqTeRmHQc4-q8tNdSSPZCdHzowiSUUUasSohCRJgjNYDfZFpr4E8keDUh7xSWc95wYbzWbw/s1600/nymphenburg+239.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhZq3D6oplycLnu9x5CrLze_HWbTC2h2crKlCwTjTLCsO1xVL35Y0ZSon7_s3de-ZbeXxSFzqTeRmHQc4-q8tNdSSPZCdHzowiSUUUasSohCRJgjNYDfZFpr4E8keDUh7xSWc95wYbzWbw/s400/nymphenburg+239.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5503836341700201810" /></a><br /></div><div>Rokoko tarzının en iyi örneği kabul edilen bu yapının güzelliği bizi gerçekten çok etkiledi. Akşam saatlerinde çıktığımız yürüyüş sırasında karşımıza çıkıveren av köşkünü keyifle gezdik; gerçekten görülmeye değer bir yapı...</div><div><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8mvXRsQj3O11ZfHUX2bIBAwzIKKFPwcq6pRmCUOPWaz0DJ0x4_diaBnRc7RwnCPTFbNVEyEsJ6psGgtq2YewflW226lqLGYiJk1Lsx6iZqs3UKox_nnSv5oxglZ9o1eIoYFWBs5tAKo4/s1600/nymphenburg+230.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8mvXRsQj3O11ZfHUX2bIBAwzIKKFPwcq6pRmCUOPWaz0DJ0x4_diaBnRc7RwnCPTFbNVEyEsJ6psGgtq2YewflW226lqLGYiJk1Lsx6iZqs3UKox_nnSv5oxglZ9o1eIoYFWBs5tAKo4/s400/nymphenburg+230.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5504659970167249922" /></a><br /></div><div>Av köşkünden çıkıp yürüyüşümüze devam ederken nehrin kıyısında bu kez yine bizi şaşırtan bir yapı ile karşılaştık: Bu yapı, Nymphenburg Sarayı için inşa edilen vaftiz sunağı imiş. Sunağın silüetinin düştüğü sulara, kuğunun silüetinin karışmasına tanık olmak güzeldi. Kuğuyu birçok kez daha, çok farklı mekanlarda görme imkanı bulduk. </div><div><br /></div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVqfTCfV003mLl1TcggQzdbv8VB4S7SDmNdqaO-_zjnbwEIOzcbRnMRPbGqwAhfnhH6TleeMSkRlDu9aXj0gOff61m8EDvRcoIWw60VRgS_Fhy7Px8Ivj9xHRTEw6w_34qJPwknV0phS8/s1600/nymphenburg+485.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVqfTCfV003mLl1TcggQzdbv8VB4S7SDmNdqaO-_zjnbwEIOzcbRnMRPbGqwAhfnhH6TleeMSkRlDu9aXj0gOff61m8EDvRcoIWw60VRgS_Fhy7Px8Ivj9xHRTEw6w_34qJPwknV0phS8/s400/nymphenburg+485.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5503844581953285778" /></a><br /></div><div>Gezimiz sırasında kaç kez trene atlayıp sınır ötelerine gidip geldik bilinmez... Trenin seyri sırasında sağa sola koşuşturan tavşan ve ceylanları görmek çocuklar için olduğu kadar bizim için de inanılmaz bir coşku kaynağı oldu. Yine bir gezimizde, Füssen'e gitmeyi kararlaştırdık. Füssen "Alplerin Kapısı" olarak tanımlanan; Avusturya sınırına yakın bir yerleşim birimi. Trende yerimizi alıp Bavyera kırsalına açıldığımızda yeşilin binbir tonunu yansıtan çayırlara, ağaçlara ve kırmızı derin çatılı evlere bakarken; Alpler'in tertemiz havası ve berrak gökyüzündeki inanılmaz pamuksu bulutlar dikkat çekiyordu... </div><div><br /></div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9_YDlMCRCFXhvVwRJze6UlLuDb4AY1xnorUkOFbOhsyI0j3Zs3CyZzgQKkKVDZuZtzArDqMipDeUoQMSKzIurP2nGQw3T40Ly9maG7Hfi5jnpmFoK1YCEBhfHaPs16CgpY3s3LvWjk2A/s1600/ays+772.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 225px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh9_YDlMCRCFXhvVwRJze6UlLuDb4AY1xnorUkOFbOhsyI0j3Zs3CyZzgQKkKVDZuZtzArDqMipDeUoQMSKzIurP2nGQw3T40Ly9maG7Hfi5jnpmFoK1YCEBhfHaPs16CgpY3s3LvWjk2A/s400/ays+772.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5504664408682492210" /></a><br /></div><div>Füssen, ünlü Romantik Yol'un en güneyinde yer alan; Orta Çağ esintileri taşıyan şirin bir kasaba... Füssen'e gitmeyi planlamamızın en büyük sebebi, önceden fotoğraflarını görüp hayran olduğumuz Neuschwanstein Şatosu... </div><div><br /></div><div>Şato, Füssen'in merkezine yaklaşık 4 km uzaklıkta. Otobüslerle yapılan 10 dakikalık bir yolculuğun ardından Hohenschwangau köyüne ulaşıyorsunuz. Burada şatoya giriş için biletinizi alıp rezervasyon yaptırıyorsunuz. Bizse; 15.00'da varmamıza rağmen, ancak en son seans olan 18.30'a alabildik randevumuzu... </div><div><br /></div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiyXtl3ODznOkCadPj1rp90MP6PC_bgFJJlaBhGUkYHIiWysPsDjQo2tcNiUegv9Sx9S4VM0ATQ8_k_4RsM_9aToJyeHMiEkejFrS06Gnj4R7CuFIkVbXdqI6_Wu2FVyB_r8WiNYFUvqCQ/s1600/ays+1303.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 225px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiyXtl3ODznOkCadPj1rp90MP6PC_bgFJJlaBhGUkYHIiWysPsDjQo2tcNiUegv9Sx9S4VM0ATQ8_k_4RsM_9aToJyeHMiEkejFrS06Gnj4R7CuFIkVbXdqI6_Wu2FVyB_r8WiNYFUvqCQ/s400/ays+1303.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5504657323340579698" /></a><br /></div><div>Rezervasyonunuzu yaptırdıktan sonra Alp Gölü etrafında ufak bir tur atıp dilerseniz yürüyerek, dilerseniz otobüsle devam edebiliyorsunuz yola. Konforlu ve nostaljik bir yolculuk yapmak isterseniz, faytonla da çıkabiliyorsunuz Neuschwanstein Şatosu'na. </div><div><br /></div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJplNfb9pY8cnxDJ5Rl5qEv2s4yy5bnm7ZCAJsTmoTxsDfXsiUVla-o39kC2U2HA_FyYZOHVr8dJFgbURMCfRCQzNNFN-V3nMrSGgbyjCsBvVxLBfO2LtPv2kTbHRTWXqMqy1h2mmQJF0/s1600/neuschwanstein+261.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJplNfb9pY8cnxDJ5Rl5qEv2s4yy5bnm7ZCAJsTmoTxsDfXsiUVla-o39kC2U2HA_FyYZOHVr8dJFgbURMCfRCQzNNFN-V3nMrSGgbyjCsBvVxLBfO2LtPv2kTbHRTWXqMqy1h2mmQJF0/s400/neuschwanstein+261.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5503894994737977746" /></a><br /></div><div><a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Neuschwanstein_Castle">Neuschwanstein Şatosu</a>, özellikle dış cephesi itibariyle insana bir peri masalındaymış hissi yaşatan eşsiz mekanlardan biri... Dünya Mirası Listesi'ne kayıtlı bu şato, Alp Dağları'na sırtını yaslamış durumda ve silüetiyle ünlü Disneyland'a da esin kaynağı olmuş.</div><div><br /></div><div>Şatonun tüm ihtişamıyla görüntülenebildiği yer işte şu köprüsünün üstü... Köprü, metrelerce yükseklikteki konumunda fotoğraf çekenlere, salınımlara eşlik etmede... Aralıklı tahtaların arasından altından çağlayarak akan nehri de görebilmenize olanak sağlıyor. Kimi konukların bu yükseklik ve esneme sebebiyle olsa gerek köprüye çıkmaktan sakındıklarını gördük; bu sebepten, yalnızca, keyifle fotoğraf çekenleri izlemekle yetindiler. Ama şatonun manzarasının bu noktadan inanılmaz derecede çekici olduğunu da ekleyelim. </div><div><div><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1E6v8i2CeeUcIqhRwHYgeLJPClcXD4_9lxP6k0CHk3i1VjuEZ61m3BdhOGdIGeowkaPf4bBXQSWrVRSeEADBR9wa-7Wg7ExccgpqM6kK9iPL4RtWwCfRyxjSkqSXxozhbtQwt6A8o4IQ/s1600/neuschwanstein+346.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1E6v8i2CeeUcIqhRwHYgeLJPClcXD4_9lxP6k0CHk3i1VjuEZ61m3BdhOGdIGeowkaPf4bBXQSWrVRSeEADBR9wa-7Wg7ExccgpqM6kK9iPL4RtWwCfRyxjSkqSXxozhbtQwt6A8o4IQ/s400/neuschwanstein+346.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5503893237222129778" /></a><br /></div><div>Kral II. Ludwig, besteci Wagner'in onuruna yaptırmış bu şatoyu. Ama çok genç yaştaki ölümü nedeniyle II. Ludwig, çok uzun süre hüküm sürememiş bu şatoda; bundan dolayı Wagner'in, onuruna yaptırılan salonda konser vermesi de mümkün olmamış. </div><div><br /></div><div>Şatoda kuğu motifinin birçok yerde kullanıldığına tanık oldum: kapı kollarında, duvarlarda ve tavanlarda süs unsuru olarak; kuğu formunda saksı olarak -son derece görkemliydi-, koltukların kolçaklarında, musluk olarak... </div><div><br /></div><div>Yaklaşık yarım saat süren şato gezisinden çıkıp Füssen'e inmek için hızla hareket etmemize rağmen 4-5 dakika fark ile trenimizi kaçırdık. Neyse ki gruptaki tüm elemanlar bundan bile mutluluk çıkarmaya hazırdı; batan güneşin ardından istasyonda, trenin akşamın kızılını yansıtan renginde soluklanıp; ardından aheste bir şekilde Füssen sokaklarının keşfi... </div><div><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgy79IRjM_jUNF_Rzxfxr-2Q7eK15Q0nnkdpBaCHMLtd23f7gK4Br280BBaE4b_35_VsUvpuMigarPSvyGMSJjnPZzQt3VSfLGC_zhekKuuaeKKZHmRLqnV3JOjSkXpYSwAUoCO3Pc2Kng/s1600/neuschwanstein+527.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgy79IRjM_jUNF_Rzxfxr-2Q7eK15Q0nnkdpBaCHMLtd23f7gK4Br280BBaE4b_35_VsUvpuMigarPSvyGMSJjnPZzQt3VSfLGC_zhekKuuaeKKZHmRLqnV3JOjSkXpYSwAUoCO3Pc2Kng/s400/neuschwanstein+527.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5503889630952836706" /></a><br /></div><div>Dinlenmek üzere mola verdiğimiz parkta; kızı ve torunlarıyla birlikte rastladığımız hanımefendi bizi "merhaba "diyerek karşılayınca epey bir şaşırdık. 39 yıl önce, aslen Safranbolulu olan ailesi Füssen'in havasını, iklimini, coğrafyasını Safranbolu'ya benzettikleri için ailesinin burada yaşamaya karar verdiğini; bu seçimden dolayı da son derece memnun olduklarını söyledi. "İstanbul'da yaşayamazdık biz; çok yoğun ve yorucu bir şehir. Burası bizim Karadeniz'e benziyor; yeşil, sessiz, sakin... Hem çocuklarımız gecenin 12'sine kadar korkusuzca dolaşabiliyorlar kentin sokaklarında..." derken şehirde yüksek eğitim imkanın da olduğunu; 2 yüksek okulun mevcut olduğunu ekledi. Vedalaşıp ayrıldıktan sonra bir şeyler yemek üzere kentin merkezine doğru ilerledik. Kimimiz İtalyan dondurması yerken; kimimizin payına da kavunlu dondurma ilave edilmiş özel yapım cappucino düştü!</div><div><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjslaVKA74Uj7jDLYjIgfqsQtYz_vXlYrE11_aAObksDhJnVY28_spCI6tbscprTaE3pZHbKlw2MUrmOBRcSkETKKo7HUi_cnDHbZ_BjEYX6uhMo5Rfw56v4cHlb0tbOOHpHb2f6hwAjxs/s1600/pazar+yerinden+040.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjslaVKA74Uj7jDLYjIgfqsQtYz_vXlYrE11_aAObksDhJnVY28_spCI6tbscprTaE3pZHbKlw2MUrmOBRcSkETKKo7HUi_cnDHbZ_BjEYX6uhMo5Rfw56v4cHlb0tbOOHpHb2f6hwAjxs/s400/pazar+yerinden+040.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5503816062999992594" /></a> </div><div><br /></div><div>Sadece tarihi mekanlara gezilerle sınırlı değildi elbet seferlerimiz... Kimi gün de elimizde fotoğraf makinemiz; bizim coğrafyamızda da boy gösteren çiçeklerin peşine düştük. Renkler zaten her daim çekiyor kendine. </div><div><br /></div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhX4bvScE5U2FMBM7W242G6N8Yj1rrsbxkCYPqflHZYTTl2iXrHmppXSEWPgVHRniCfI0KTgqDwWuCtxPK4FSkZSRqhkegeohct6FJH-PBq32K7aAMRLVTwGC3CLtQs9eNT8QFxJjjvngk/s1600/ii+031.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhX4bvScE5U2FMBM7W242G6N8Yj1rrsbxkCYPqflHZYTTl2iXrHmppXSEWPgVHRniCfI0KTgqDwWuCtxPK4FSkZSRqhkegeohct6FJH-PBq32K7aAMRLVTwGC3CLtQs9eNT8QFxJjjvngk/s400/ii+031.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5503804445712162690" /></a><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj8vWYbppLFPRtLiuVZ7n9dO7txi612OHwqi5lArCWAFgSnySEFdQBxoxLzGjqcDqYbFBtww6ClU5f7aJam0jsSMmkkBYOPMHqWu-PEmZ4N5z4wjp08lbskXHA7nuiWbVVIKnUgNdUJd6E/s1600/pazar+yerinden+026.JPG"></a></div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj8vWYbppLFPRtLiuVZ7n9dO7txi612OHwqi5lArCWAFgSnySEFdQBxoxLzGjqcDqYbFBtww6ClU5f7aJam0jsSMmkkBYOPMHqWu-PEmZ4N5z4wjp08lbskXHA7nuiWbVVIKnUgNdUJd6E/s1600/pazar+yerinden+026.JPG"><img style="text-align: left;display: block; margin-top: 0px; margin-right: auto; margin-bottom: 10px; margin-left: auto; cursor: pointer; width: 400px; height: 300px; " src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj8vWYbppLFPRtLiuVZ7n9dO7txi612OHwqi5lArCWAFgSnySEFdQBxoxLzGjqcDqYbFBtww6ClU5f7aJam0jsSMmkkBYOPMHqWu-PEmZ4N5z4wjp08lbskXHA7nuiWbVVIKnUgNdUJd6E/s400/pazar+yerinden+026.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5503816075052753250" /></a><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjF1YPYovOM6amSAkUS0lbkvgeP5W4inRN4WJB7XstWgqkkGcyVRG6_3IDMkUjYdPUphat42JXjWyUM3aYd8u21GDDJSCILpiLYvkT-HyGZDH1L9jtFREwvRYOUUYJLJsVPprePnPEts3E/s1600/ii+001.JPG"></a></div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjF1YPYovOM6amSAkUS0lbkvgeP5W4inRN4WJB7XstWgqkkGcyVRG6_3IDMkUjYdPUphat42JXjWyUM3aYd8u21GDDJSCILpiLYvkT-HyGZDH1L9jtFREwvRYOUUYJLJsVPprePnPEts3E/s1600/ii+001.JPG"><img style="text-align: left;display: block; margin-top: 0px; margin-right: auto; margin-bottom: 10px; margin-left: auto; cursor: pointer; width: 300px; height: 400px; " src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjF1YPYovOM6amSAkUS0lbkvgeP5W4inRN4WJB7XstWgqkkGcyVRG6_3IDMkUjYdPUphat42JXjWyUM3aYd8u21GDDJSCILpiLYvkT-HyGZDH1L9jtFREwvRYOUUYJLJsVPprePnPEts3E/s400/ii+001.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5503804423235885778" /></a><br /></div><div>Strasbourg'a giderken; Konstanz civarında rastladığımız bu çiçekçiden ufak bir demet çiçek aldık. Kırlardan o an toparlanmış tohumlu bir bitki idi; tek bir güle eşlik eden... Çiçekçi, seçimimi onaylayıp önümüzdeki güz, tohumları ekersem çiçekleri bahçemde de görebileceğimin müjdesini verdi. Bakalım bizim coğrafyamızda yaşamını devam ettirebilecek mi bu tohumlu bitki... </div><div><br /></div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgwbLR0M8XBJJcbJ0Y3vLwwoNYpNPj289mH9afbaOJaC2YJ1J_d9QvCn9BU1OC-OG5x7aevEawuLA3goth5PGHvaRVd9gtiL9Y80VM50IqI6LBsTAarnLCIuEer1gnyKq57mFfAFZHIZgk/s1600/strasbourga+gdrkn.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgwbLR0M8XBJJcbJ0Y3vLwwoNYpNPj289mH9afbaOJaC2YJ1J_d9QvCn9BU1OC-OG5x7aevEawuLA3goth5PGHvaRVd9gtiL9Y80VM50IqI6LBsTAarnLCIuEer1gnyKq57mFfAFZHIZgk/s400/strasbourga+gdrkn.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5504180597933167298" /></a></div><div><br /></div><div>Bir diğer gezimiz de Salzburg'a oldu. Salzburg, büyükler için olduğu kadar çocuklar için de keyifli mekanlardan...</div><div><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhxzRMT9Zx-VRQtRQ0e8dstMsbPUp0-znrH3t3Dxhn1EDMmIFmSZVQRfeBLkUymYnvXgjawkWgGn9_PKppR5V7-JT3qtxL4tI77vmgP9Sg0N1K5ol4XAZGlARjXvBFhIOoxdl1F5T-D1Rs/s1600/salzburg+073.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhxzRMT9Zx-VRQtRQ0e8dstMsbPUp0-znrH3t3Dxhn1EDMmIFmSZVQRfeBLkUymYnvXgjawkWgGn9_PKppR5V7-JT3qtxL4tI77vmgP9Sg0N1K5ol4XAZGlARjXvBFhIOoxdl1F5T-D1Rs/s400/salzburg+073.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5503855941624696146" /></a><br /></div><div>Hellbrunn'daki yazlık sarayın bahçesinde yer alan su oyunları ve mekanik tiyatro son derecede enteresandı. Su oyunları bölümünde, umulmadık yerlere gizlenmiş aniden üzerimize fışkıran sular, bizleri o sıcak günde epey serinletti. Bu, ziyaretin en keyifli kısmıydı. Mekanik Tiyatro bölümüne gelindiğinde ise- sistem çalıştırıldığında- suyun itici gücü ile sahne içinde hareket etmeye başlayan figürler şaşırtıcı,dinamik bir görsel şölen sunuyor.. Mekanik tiyatro ve su oyunları merkezi, Avrupa'nın en seçkin örneklerinden biri olarak kabul ediliyor.</div><div><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj0aNeKplZl_pONlh-t10Uo0IDsYqnbH2pp70SVM5q_onrcpuPSaS28gBtzKptwpAahg7_u1F-jH9-aCjv9eFwtMY0NiQK14L6KjPlWQncLAM0EuKa6jAyZ5pVUcg7O9Ok-sVI1lJqsBy0/s1600/salzburg+165.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj0aNeKplZl_pONlh-t10Uo0IDsYqnbH2pp70SVM5q_onrcpuPSaS28gBtzKptwpAahg7_u1F-jH9-aCjv9eFwtMY0NiQK14L6KjPlWQncLAM0EuKa6jAyZ5pVUcg7O9Ok-sVI1lJqsBy0/s400/salzburg+165.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5504293502838360642" /></a> </div><div><br /></div><div>Mozart'ın doğduğu ve birçok eserini verdiği kent olan Salzburg'da ise, orjinallikleriyle karşımıza ince bir zevki yansıtan çok sayıda kapı çıktı. Her biri birbirinden albenili; üzerinde yılların izini taşıyan...</div><div><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOMf7J_ZSnOtbXKfuR8eZqRpx1vYpFzypoEoPTKWTaRC-wANPRtD2hhgxSR2iRA_gHFYDnjuWs33KQrgwpjbJjFbr0Zzg2k9HeJtz84XU9n_EC2T66_iLWvmBChg9Xl-u89Oo7nbvkEUg/s1600/salzburg+044.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOMf7J_ZSnOtbXKfuR8eZqRpx1vYpFzypoEoPTKWTaRC-wANPRtD2hhgxSR2iRA_gHFYDnjuWs33KQrgwpjbJjFbr0Zzg2k9HeJtz84XU9n_EC2T66_iLWvmBChg9Xl-u89Oo7nbvkEUg/s400/salzburg+044.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5503855928033178226" /></a></div><div><br /></div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqnMs6NZHT1I1_6bt8ZauZlefeyARn3CpYe7YiQ_i9rnSt45d4qytqWrov-omgD9_GCkOXfrbfQhoyLHA77MZdnZy7f6qWv4vDn_GKnwiHn6vvAZcgiGuhUoPet4JNrkGRqTGJpYbuM7g/s1600/salzburg+275.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqnMs6NZHT1I1_6bt8ZauZlefeyARn3CpYe7YiQ_i9rnSt45d4qytqWrov-omgD9_GCkOXfrbfQhoyLHA77MZdnZy7f6qWv4vDn_GKnwiHn6vvAZcgiGuhUoPet4JNrkGRqTGJpYbuM7g/s400/salzburg+275.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5503863477814040802" /></a><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhdCJAReY3pjeSBNoeFtW1ElppjN4pkT5cV3dhSfQGbA7rFKMP7WZQ2Pcs3ZpGu4n5LYwQ76AJBRopKNhvUISDVQ5cKsTZkq47sFTEO4tXdWZeXZzgmUy12vKy0L4ZgG_FOkIFSs_s4HWU/s1600/salzburg+043.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhdCJAReY3pjeSBNoeFtW1ElppjN4pkT5cV3dhSfQGbA7rFKMP7WZQ2Pcs3ZpGu4n5LYwQ76AJBRopKNhvUISDVQ5cKsTZkq47sFTEO4tXdWZeXZzgmUy12vKy0L4ZgG_FOkIFSs_s4HWU/s400/salzburg+043.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5503855925193863282" /></a><br /></div><div>Salzburg'un en işlek caddelerinden birindeki bu kapının üzerindeki şu yazıda da; bu evde yaşayanların ve sokaktan geçenlerin korunmasını talep eden bir ibare yer alıyor... </div><div><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZKXBHwBMkong4wyxHX3IQjwRggTv183XQt8Q1JfHjKVsvH4CNfV9txswZJ1mXATCacchLd4lmbE85xDhE69hfvXHAg0u6c_EX-M5FRB5x2zMI2cqhcMklVAVjcfOWJVKGdkuqg-fFxJA/s1600/salzburg+349.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZKXBHwBMkong4wyxHX3IQjwRggTv183XQt8Q1JfHjKVsvH4CNfV9txswZJ1mXATCacchLd4lmbE85xDhE69hfvXHAg0u6c_EX-M5FRB5x2zMI2cqhcMklVAVjcfOWJVKGdkuqg-fFxJA/s400/salzburg+349.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5504055178601082738" /></a><br /></div><div>Bu binanın dış cephesinde göze çarpan -belki yüzlerce yıl önce resmedilmiş- iplikten kumaşa geçişin izlerini yansıtan <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Fresk">fresk</a>ler ise, yapıya son derece canlı bir kimlik vermiş. Geçmişte belki bir kumaş tüccarına ait olan bu yapı, bugün de asli amacına uygun bir işlev görerek bir modaevine dönüşmüş. Bezemeler de, hala canlılığını koruyarak adeta bir dönemi belgeleyen sanat eseri hükmünde... </div><div><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh3okfqZCfx4xCU1mZTPKWiJaj6PWczsf5y5Gb3lkVsDyWk1nVIIWqnQIi3Nlf1VFJvCfv9C4FRR21_ct06nJNtX2gnfr9CV5ETR3xS5UJSlZFDTKJIkLU0mUHOaI8ea_kCDDZ7y1vocw8/s1600/salzburg+337.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh3okfqZCfx4xCU1mZTPKWiJaj6PWczsf5y5Gb3lkVsDyWk1nVIIWqnQIi3Nlf1VFJvCfv9C4FRR21_ct06nJNtX2gnfr9CV5ETR3xS5UJSlZFDTKJIkLU0mUHOaI8ea_kCDDZ7y1vocw8/s400/salzburg+337.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5504079826771663906" /></a><br /></div><div>Salzburg'da hemen gözümüze çarpan turistlerin ulaşımında kullanılan faytonlardı. Son derece bakımlı, temizlerdi. Atlardan arta kalanların hemen harekete geçen motorlu araçlarla süpürülüp temizlenmesi; atların çevreyeye vermesi muhtemel rahatsızlığı anında bertaraf ediyor. </div><div><br /></div><div style="text-align: center;"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4W5bfsfYlfZI8HpN8ApKyw1HfS4RPgrqzY2U3CoQs2T9HQWVpMhajK1V8mHiH_FY3vVp4srSzG7kgBEe4RInx8lSrKwhkKIbqZO87O7SODxhyphenhypheniU28jZgWuNrTfIPPtFKk9vdvnvBC8xY/s1600/salzburg+292.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4W5bfsfYlfZI8HpN8ApKyw1HfS4RPgrqzY2U3CoQs2T9HQWVpMhajK1V8mHiH_FY3vVp4srSzG7kgBEe4RInx8lSrKwhkKIbqZO87O7SODxhyphenhypheniU28jZgWuNrTfIPPtFKk9vdvnvBC8xY/s400/salzburg+292.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5503871838464864434" /></a><br /></div><div>Salzburg'a gelindiğinde hemen göze çarpan unsurlardan biri de, hiç kuşkusuz kentin ayrılmaz parçası olan bir zamanların "dükkan"ı, bugünün "mağaza"larının girişinde asılı duran tabelalar... Bu tabelalar, her esnafın ürettiği ürünü gösterir bir simge olarak tasarlanıp uygulanagelmiş yıllarca... Esnafın ürettiği mal, verdiği hizmet ne ise; onu temsil eder bir obje ile temsil edilip gösterilmiş. Şimdi, çoğu ünlü markalara işaret ediyor... </div><div><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUTv0A_CNeUnJFnp3HeNDFgWIWARkx7j2vsvJNvVQOYZr80X2ii7Zo8cKJwn9YAfjbc8dmsd8tCDwb2v8iaANPUGNL1VVfLZsHQTTqhFz9pgBMj_BIyQWhjfjmKZhYNvXEITVRakeDD3A/s1600/salzburg+380.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUTv0A_CNeUnJFnp3HeNDFgWIWARkx7j2vsvJNvVQOYZr80X2ii7Zo8cKJwn9YAfjbc8dmsd8tCDwb2v8iaANPUGNL1VVfLZsHQTTqhFz9pgBMj_BIyQWhjfjmKZhYNvXEITVRakeDD3A/s400/salzburg+380.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5503871844850044338" /></a><br /></div><div>Gittiğimiz her yerde gözüm her daim peynirleri aradı. Çok çeşitli peynirleri birarada görme ve tatma şansımız oldu. Peynir türlerinin çeşitliliği büyük zenginlikti...</div><div><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgag7mAjiqHcMkMwPAAcmIsnlZT3i6d54e924jIfXbhksl42hZqf-XlmyCZ3xlnRvAPDvmxdE22zhuzSHTp22xLjRbUUyn2FN_7bXAglLQkyaSPC_Xcb1NCTQX3vMdRRKCAv6CA7qMkbws/s1600/046.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgag7mAjiqHcMkMwPAAcmIsnlZT3i6d54e924jIfXbhksl42hZqf-XlmyCZ3xlnRvAPDvmxdE22zhuzSHTp22xLjRbUUyn2FN_7bXAglLQkyaSPC_Xcb1NCTQX3vMdRRKCAv6CA7qMkbws/s400/046.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5503819543479082738" /></a><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWgtqzM0-logTuzCA9-pc2MEZT9O5uBSN0VFCYX2JWawYnNPVENWxCUUtGn2Cn7OdHCcbetdSrYxfqctKDH3g2U6Z89gYkpHcItKAUBdHRJ9du0-xc1vybrjwNJvNIsWr3O-V_kfo8aB8/s1600/pazar+yerinden+076.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWgtqzM0-logTuzCA9-pc2MEZT9O5uBSN0VFCYX2JWawYnNPVENWxCUUtGn2Cn7OdHCcbetdSrYxfqctKDH3g2U6Z89gYkpHcItKAUBdHRJ9du0-xc1vybrjwNJvNIsWr3O-V_kfo8aB8/s400/pazar+yerinden+076.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5503808458475858962" /></a> <a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEirep6P05at7NBIGrC2xn9709VHo3OExnrHcgtyVmd_p_1TAQNApF9pO5xULlLVVlYnL5xmysfQnneni7jG0JyEh4EEEId-Sn2r7SXtxnBmc7OKhc8EB0M7NZaE5BDA2dNYaQRtpAzzrio/s1600/047.JPG"></a><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgwUX8zBdIB7pAAyDYHPRbu7x3M_40JWnYZiC0Euv8wgJ-l-mkk0UfmgsCaohMr5lHBkR4eI7oBj7t3qJtBGCCzAxYC_kH8v9BQAKBFR1h0HYzazDyWqAVTmH-s0gQ4a89gZWPm6VypD-Y/s1600/marienplatze+158.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgwUX8zBdIB7pAAyDYHPRbu7x3M_40JWnYZiC0Euv8wgJ-l-mkk0UfmgsCaohMr5lHBkR4eI7oBj7t3qJtBGCCzAxYC_kH8v9BQAKBFR1h0HYzazDyWqAVTmH-s0gQ4a89gZWPm6VypD-Y/s400/marienplatze+158.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5503791513223983666" /></a><br /> </div><div>Sadece Fransız peynirleri değil; İtalyan, Alman, hatta İspanyol peynirlerini birarada görmek ve satıcılardan peynirlerin özelliklerine dair bilgi almak son derece faydalı oldu. </div><div><br /></div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiDrjaJAZ5jovaQ0ajnRN3KF_fDHnevEcNoE0LQJNBLIvzGaER7U-XKHgjRyu86Rc6DHqoS2XYNoT7BB5Gb4-Ti26ZxMbTBvGkSyqFP2XUK5d1pVqYi6B2SAJteVd-fsW_hy8hTZ1bdDg4/s1600/zoo+201.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiDrjaJAZ5jovaQ0ajnRN3KF_fDHnevEcNoE0LQJNBLIvzGaER7U-XKHgjRyu86Rc6DHqoS2XYNoT7BB5Gb4-Ti26ZxMbTBvGkSyqFP2XUK5d1pVqYi6B2SAJteVd-fsW_hy8hTZ1bdDg4/s400/zoo+201.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5503828004279258690" /></a><br /></div><div>Hektarlarca açık alan üzerine kurulu HellabrunnTierpark -Hayvanat Bahçesi- gezisi özellikle çocuklar için son derece keyifli oldu. İsar Nehri'nin kıyısında yer alan Tierpark'ta hayvanlar son derece doğal ortamlarında hayatlarını sürdürürken; onları gözleme şansınız oluyor. Üstelik bu hayvanların hayatını zorlaştırıp; onları sıkıntıya sokan dar bir mekanda bulunmaları pahasına olmuyor. Onlar günlük yaşamlarını sürdürürken bir anlamda hayatlarına konuk oluyorsunuz. </div><div><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiEDCAnRlfkyOY3pCoTK065UeSmaq0GOwmm408qEyywGZWz_Y4j9JuE5t9tHLg6K9Dk2LaCyk0gSma_MQXu4zrn0wZ8PZolnNJULqBJDJttiI1nVCIO_nUESkDCWNQHFSM0MICi0Fu5sXc/s1600/zoo+276.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiEDCAnRlfkyOY3pCoTK065UeSmaq0GOwmm408qEyywGZWz_Y4j9JuE5t9tHLg6K9Dk2LaCyk0gSma_MQXu4zrn0wZ8PZolnNJULqBJDJttiI1nVCIO_nUESkDCWNQHFSM0MICi0Fu5sXc/s400/zoo+276.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5503828011903779842" /></a><br /></div><div>Ağacın üzerinde serilip yatan -nasıl başardıklarına hayret etmemek mümkün değil- <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Dosya:Red_Panda.JPG">kızıl panda</a>ların keyfine diyecek yoktu... Ağacın dallarıyla -neredeyse- bütünleşmiş halleri görülmeye değerdi.</div><div><br /></div><div> <a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhbaeG5Cj_BX21lNNZsGHzVyVucruejJuJDvlPZRRroGGM_Lh025ENFUyLyNPkt54zk3FDUzmOzcoeI2MvIcZSyJafkVOhvgIqG5STcL94J4bbkHv-x_sra9C0I7X56oVT5R7TdeE20Q_E/s1600/zoo+246.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhbaeG5Cj_BX21lNNZsGHzVyVucruejJuJDvlPZRRroGGM_Lh025ENFUyLyNPkt54zk3FDUzmOzcoeI2MvIcZSyJafkVOhvgIqG5STcL94J4bbkHv-x_sra9C0I7X56oVT5R7TdeE20Q_E/s400/zoo+246.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5504508857049818482" /></a><br /> </div><div>Bir başka günün programı ise; yaban mersini tarlasına gidip meyveleri dalından koparıp sepetlerimizi yaban mersinleriyle doldurmak olarak belirlenmişti. Öğlen sıcağında tarlada olmanın hiç de kolay olmadığını söyleyebilirim. Ama yaban mersininin olgunlaşırken girdiği bir kaç tonu bir arada ve dalında görmek son derece güzeldi. En olgunlarından ziyede, eflatunumsu bir ton taşıyan; tadı biraz daha ekşi olan yarı olmuş yaban mersinleri -heidelbeere- benim favorimdi. Tarlanın kuralları gereği toparladığınız meyvelerden istediğiniz kadar yiyerek topladığınız diğerleri için de kişi başı en az yarım kilo kadar meyve toplamış olmanız bekleniyor sizden; ardından topladıklarınız tartılıyor ve karşılığını ödeyerek çıkıyorsunuz tarladan...</div><div><br /><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhimnVonoEg0XNlcGXq0wNz5o3kDiRbQJDrgAzvzvowRp6Bx8UP2VN0xHlJ8LlctjYOAGdkcj99hY5bJ3kKiqQMOmZAYtSpxwwCN7BKDTmSimIrbvzuyRI_kP3yjLUu2PskAVQtSrhAZZE/s400/tarladan+087.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5503849345305616146" /><br /></div><div>Çiçekleri sabit pazardaki çiçekçilerde bol bol görme şansımız olduğu gibi, botanik bahçesine giderek; farklı coğrafyalara ait birbirinden oldukça farklı bitkilerin, farklı türde çiçeklerin nem ve ısı dereceleri ayarlanarak; birbirlerinden camekanlarla ayrılmış olan bölümlerde yetiştirildiğini görme şansımız da oldu. Nymphenburg Sarayı'nın bahçesinin bitiminden itibaren başlayan botanik bahçesi, 22 bin hektar alana yayılmaktaymış. Tropik orman bitkileri, sukulentler oldukça egzotik bitkilerdi. Botanik bahçesi sınırları içinde, nilüferlerin yüzdüğü bir de gölet mevcuttu. </div><div><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOF2M8-e-0CmmoHEEgcyEkFbuYVw79ymN2Dy19e65clHpOJENEkgBf9doN5mVewXKcQwA_py6r6pIs9NR5H9hLjIS02rO1X_98eZNiILdAtInOJaELtBWHriDwDsXHFqc5M4STdO3FTx0/s1600/nymphenburg+070.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOF2M8-e-0CmmoHEEgcyEkFbuYVw79ymN2Dy19e65clHpOJENEkgBf9doN5mVewXKcQwA_py6r6pIs9NR5H9hLjIS02rO1X_98eZNiILdAtInOJaELtBWHriDwDsXHFqc5M4STdO3FTx0/s400/nymphenburg+070.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5503832414706897906" /></a><br /></div><div>Çocuklarımızın da iki günlüğüne katıldığı bir etkinlikten bahsetmek istiyordum. Münih Belediyesi tarafından finanse edilen bu çalışmada çocuklar;fuar alanı benzeri geniş bir alanda, reel hayatın örneği bir programı sürdürüp kendi kararlarını vererek;çalışıp-"MiMü"olarak adlandırılan- para kazanıp,bunu diledikleri gibi tasarruf ederek karar verme,insiyatif kullanma becerilerini,herşeyden önemlisi "çalışma"becerilerini geliştiriyorlar. Ancak bu etkinliğin ayrıntıları ve benzeri bir etkinliğin Türkiye'de uygulanılabilirliği üzerinden bir yazı sanırım bir başka yazının konusu olabilecek denli uzun olacak. Etkinlik alanından bir fotoğraf, konu ile ilgili belki bir fikir verebilir.</div></div></div></div><div style="text-align: left;"><br /></div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgx9D3EaeUgIhW2idUOXOuwJLMNrjyZXI4cZjomws0W8hzpGpPutbeaFBqTe_Ki5FR6rrYPmTTClW4CKZNltbfCjEqjb1S9O9s-7h6Xq3MNzDSPonooi6b7UMQOGfDm6q4o6fC8SOOdrus/s1600/mim%C3%BC+161.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgx9D3EaeUgIhW2idUOXOuwJLMNrjyZXI4cZjomws0W8hzpGpPutbeaFBqTe_Ki5FR6rrYPmTTClW4CKZNltbfCjEqjb1S9O9s-7h6Xq3MNzDSPonooi6b7UMQOGfDm6q4o6fC8SOOdrus/s400/mim%C3%BC+161.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5504616774250753986" /></a></div></div>Süt Dilimihttp://www.blogger.com/profile/14534286610062278624noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-8414983267516160054.post-79772610068387208562010-07-06T19:53:00.043+03:002010-07-12T13:02:01.844+03:00Sultan Murat Yaylası'ndan Bir Esinti<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrU4ja96d7DZ5vS8SbqJu-dRehKKJypN3uBGZIrVLnFtEVnNE-ju9enZYnTPQn2EhTbQ15QccX3LUeQVt4zLdF-kBKkWdCvN5vqhg9nrrdMWUZMBjbk1au4Lobf91Wt889ls8sJWcstp0/s1600/yayla+y%C3%BCr%C3%BCy%C3%BC%C5%9Fte+246.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrU4ja96d7DZ5vS8SbqJu-dRehKKJypN3uBGZIrVLnFtEVnNE-ju9enZYnTPQn2EhTbQ15QccX3LUeQVt4zLdF-kBKkWdCvN5vqhg9nrrdMWUZMBjbk1au4Lobf91Wt889ls8sJWcstp0/s400/yayla+y%C3%BCr%C3%BCy%C3%BC%C5%9Fte+246.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5490917172091698978" /></a>Trabzon'un Sultan Murat Yaylası'na bağlı Eğrisu Yaylası'nda bir arkadaşımın ailesine ait yayla evine gitmek üzere bir davet aldığımda hiç tereddütsüz kabul ettim.<div style="text-align: left; "><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhiIMRtf3Ofpn4fhP2A9uODe-qOKXGl513M70DCl84F_q1hIKqUt63JHKlKy8w45JoSdpO2xoAKbQJqBsa_4JEu8w8z3sPJfA6RF1OJ5qc14ULQmtZlcdDnfmERT-buReg9MEahNJwrhK8/s1600/trabzon+121.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhiIMRtf3Ofpn4fhP2A9uODe-qOKXGl513M70DCl84F_q1hIKqUt63JHKlKy8w45JoSdpO2xoAKbQJqBsa_4JEu8w8z3sPJfA6RF1OJ5qc14ULQmtZlcdDnfmERT-buReg9MEahNJwrhK8/s400/trabzon+121.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5490298064163881506" /></a>Yaylaya çıkarken rastladığımız bu çeşmeden buz gibi bir yudum su içmekle başladı bu serüven... Ardından nice güzellikler geldi ardı sıra... Ayşe'nin annesi Şükrüye Hanım Teyze kalmamız için gerekli konforu başlangıçtan itibaren tesis etmişti zaten. Zaman kaybetmeden yayla yollarına çıkabilmemiz için tüm ayrıntıları düşünmüş; buzdolabını -yakınlarından rica ederek- çeşit çeşit yöresel yemeklerle donatmıştı. Adeta gezide her şeyin yolunda gideceğinin ilk işaretlerini almıştık.</div><div style="text-align: left; "><br /></div><div style="text-align: left; "><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5G0Xvtq8e0EsmwR7T2GYf4mFsz9d3eyg3MN5wszi94dqxEXJGHOJzdoEx5xQjn7VEdrdzlhPl-puh95xxH-70T0vyGJSuCNqOjzIUU4U7cRGuQS-5MXAxqZyewe0C5WymFoPGiBKPcTo/s1600/yayla+y%C3%BCr%C3%BCy%C3%BC%C5%9Fte+073.JPG"><img style="text-align: left;display: block; margin-top: 0px; margin-right: auto; margin-bottom: 10px; margin-left: auto; cursor: pointer; width: 300px; height: 400px; " src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5G0Xvtq8e0EsmwR7T2GYf4mFsz9d3eyg3MN5wszi94dqxEXJGHOJzdoEx5xQjn7VEdrdzlhPl-puh95xxH-70T0vyGJSuCNqOjzIUU4U7cRGuQS-5MXAxqZyewe0C5WymFoPGiBKPcTo/s400/yayla+y%C3%BCr%C3%BCy%C3%BC%C5%9Fte+073.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5490296661003758802" /></a></div><div style="text-align: left; ">Zaman kaybetmeden ilk keşif gezimize çıktık; yaylada tanıştığımız ilk insan, çayırda buzağısını otlatırken bir yandan da komşusuyla sohbet eden yaşlı bir teyzeydi. Nasıl olduğunu, ne zaman geldiğini anlayamadan yavaş yavaş etrafımızı sarmaya başlayan bir duman, masalsı bir hava kattı ana ve ardından yavaşça çekilip gitti.</div><div style="text-align: left; "><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPaoLFvqTuP92FAP2LR1HbFX65__KpCP-O8Csm7au-pmr8E04Ox-8XUYgFWaGwi4HN5OtNAHhyphenhyphenpF1wpA_ViNLSBxcTVRr-w3APndsy8TnYdhT_ngOrCMA3z63V54jRI8x_Hb1pNogg-Mc/s1600/%C5%9Ferife+kad%C4%B1n+112.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 274px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPaoLFvqTuP92FAP2LR1HbFX65__KpCP-O8Csm7au-pmr8E04Ox-8XUYgFWaGwi4HN5OtNAHhyphenhyphenpF1wpA_ViNLSBxcTVRr-w3APndsy8TnYdhT_ngOrCMA3z63V54jRI8x_Hb1pNogg-Mc/s400/%C5%9Ferife+kad%C4%B1n+112.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5490563704634854402" /></a>Bu yaylanın dumanıyla ilk yüzyüze gelişimizdi; sarsılıp etkilendiğimiz doğa üstü; adeta masalsı bir an... Biz o masalsı havadan sıyrılıp teyzeyle vedalaşırken; elleriyle bakıp büyüttüğü kıvırcık salata ve taze soğanlarını da ellerimize tutuşturmuştu çoktan... Bizler binbir zorlukla yetiştirdiği ürünleri almamak için ısrar ederken o "Siz istemediniz ki ben kendi rızamla veriyorum" diyerek gezimize bir incelik daha kattı.</div><div style="text-align: left; "><br /></div><div style="text-align: left; "><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqsB_KEjePbaXQSi5MC9J3JGHnqe7ZVp4N-u_gKfxFltYFtmh5rOO-xZ-OzPP91zfEi1tNFrOPzTbZtoTsjrihNyWnotYclbK1CCVyzrhHQqUOQhAUPV3WuORPL-kiOxQins7QuVOgEbc/s1600/%C5%9Ferife+ve+k%C4%B1zlar%C4%B1+032.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 392px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqsB_KEjePbaXQSi5MC9J3JGHnqe7ZVp4N-u_gKfxFltYFtmh5rOO-xZ-OzPP91zfEi1tNFrOPzTbZtoTsjrihNyWnotYclbK1CCVyzrhHQqUOQhAUPV3WuORPL-kiOxQins7QuVOgEbc/s400/%C5%9Ferife+ve+k%C4%B1zlar%C4%B1+032.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5490533762802342402" /></a></div><div style="text-align: left; ">Eve dönüp yemek hazırlığına başladığımızda; kapı önünde, gülen, aydınlık çehresiyle beliriveren Şerife Hanım; elinde, henüz sağdığı süt güğümünü ve dün akşamdan mayaladığını söylediği yoğurt bakracını tutuyordu. Bir gün öncesinden İstanbul'dan arayan Şükriye Hanım Teyze'nin, bizim için süt ve yoğurt sipariş ettiğini söyledi. Peynir yapıp yapmadığını; eğer yapıyorsa kendisinden bilgi alıp alamayacağımızı sorduk. Bugünlerde yoğun olarak süt taleplerine cevap verdiğinden peynir yapmadığını; ama geçen sene yayladan "inimde", peynir yapıp salamuraya bastığını; bu "çıkımda" da o peyniri tüketmeye başladıklarını ve istersek bize yeni yaptığı, yöreye özgü Minzi Peyniri'ni verebileceğini söyledi. Şerife Hanım'a teşekkür edip uğurladık; ertesi gün ziyaretine gitmek üzere sözleştik.</div><div style="text-align: left; "><br /></div><div style="text-align: left; "><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEilA6C67AthnDY9ooB8PhA2siFKsaXRVsbW-b7xsH2YQYzg2a-CEjtCzVDl3K1IpAiOWapY0NDuoZBc23gGqDR8O6kRkqMCm9qJCj2jUO9hYfrkfNMnzcuOV7neB8jA_BLL34RJmbkkCp8/s1600/s%C3%BCmela+120.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEilA6C67AthnDY9ooB8PhA2siFKsaXRVsbW-b7xsH2YQYzg2a-CEjtCzVDl3K1IpAiOWapY0NDuoZBc23gGqDR8O6kRkqMCm9qJCj2jUO9hYfrkfNMnzcuOV7neB8jA_BLL34RJmbkkCp8/s400/s%C3%BCmela+120.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5490793436394062786" /></a><br /></div><div style="text-align: left; ">Ertesi gün erken saatte gittiğimizde, Şerife Hanım'ın kapısı kapalıydı. Kapıyı vurmama rağmen ses çıkmıyordu. Ben kapıyı bir kez daha çalmamız gerektiğini, bizi duymamış olabileceğini söylerken; arkadaşım, yaylada kapıların üzerinde anahtar yoksa bunun evin sahibinin evde olmadığını gösterdiğini; evdeyse anahtarın ya kapının üzerinde olduğunu ya da kapının açık olduğunu söyledi. Bizim tamamiyle unuttuğumuz Anadolu'ya özgü bu incelik, bize yöre insanlarının birbirlerine olan güvenlerinin ne denli güçlü olduğunu gösteriyordu.</div><div style="text-align: left; "><br /></div><div style="text-align: left; "><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1oRcTlWrbpxyP3BjDahqGqv84YOf9VJoPcnFjBndEfae0ZAGzes8yqkD1tcqjvB63QLLiA5CbK8vA8Of6BrjsyTgIYw1ds5WvFvUDX1MapEIoc7Y2QoIiTpH3nWkdc-2ZccO-WRbvqcs/s1600/uzung%C3%B6l+184.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1oRcTlWrbpxyP3BjDahqGqv84YOf9VJoPcnFjBndEfae0ZAGzes8yqkD1tcqjvB63QLLiA5CbK8vA8Of6BrjsyTgIYw1ds5WvFvUDX1MapEIoc7Y2QoIiTpH3nWkdc-2ZccO-WRbvqcs/s400/uzung%C3%B6l+184.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5490793461395465378" /></a> *Fotoğrafa tıklayıp büyütürseniz görünmeyen detayları daha net görebilirsiniz:) </div><div style="text-align: left; "><br /></div><div style="text-align: left; ">Yaylanın esintisini yüzümüzde duyumsamak için kendimizi yine <a href="http://www.tdk.gov.tr/TR/Genel/SozBul.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF4376734BED947CDE&Kelime=kaban">kaban</a>a attığımız günlerden birinde; çayırlarda biten binbir çeşit renk ve kokuya sahip çiçeğin hangi birini koklayıp hangi birini fotoğraflayacağımızı şaşırmıştık. </div><div style="text-align: left; "><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: center;"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhMJuJZX4oolAh4G2YJWJnFbFDqjJVx8-RjCkAPWu51-JfUAL-QkkJuD_8V1Jof_vCfAB2MPq3byJzoRhsB_vH2i0t-qIoy521Wr0BjFfnm2q51t0Mo4SiolOmuVDzJax4Nd3KV0-L7wD0/s1600/yayla+y%C3%BCr%C3%BCy%C3%BC%C5%9Fte+312.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhMJuJZX4oolAh4G2YJWJnFbFDqjJVx8-RjCkAPWu51-JfUAL-QkkJuD_8V1Jof_vCfAB2MPq3byJzoRhsB_vH2i0t-qIoy521Wr0BjFfnm2q51t0Mo4SiolOmuVDzJax4Nd3KV0-L7wD0/s400/yayla+y%C3%BCr%C3%BCy%C3%BC%C5%9Fte+312.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5490923069994302482" /></a><div style="text-align: left;">Bu arada da, eski takvimlerde; Haziran'ın ilk yarısında başlayıp Temmuz'un ilk yarısını da içine alan dönemin "Kiraz Ayı"; Temmuz'un ikinci yarısıyla Ağustos'un ilk yarısının ise "Çürük Ayı " olarak adlandırıldığını öğrendik. Bizim de içinde bulunduğumuz Kiraz Ayı döneminde; doğa, yemyeşil, taptaze ve adeta baharı yeniden yaşıyor iken; ardından gelen Çürük Ayı olarak adlandırılan dönem, her şeyin usul usul bozulup kurumaya başladığı dönem olarak bilinmekteymiş. Arkadaşım daha önce Çürük Ayı'nda yaylada bulunmuş biri olarak; diğer döneme nazaran Kiraz Ayı olarak adlandırılan bu dönemde yaylada bulunmamızdan daha fazla memnundu.</div></div><div style="text-align: left; "><br /></div><div style="text-align: left; "><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEikQMIC2ik3Ev4pvtItJKdfqKeGpuJ7HwxxR45K2HU-4e_RQmGQk0jGqJA3GNc5dSdY2yK1mDy-0_BezZEpoPmnOYQvFa4z1xOsX88SYi87_dv1FrmMRSH8E91mBP9Mbqezeso_JvGmTpg/s1600/yayla+y%C3%BCr%C3%BCy%C3%BC%C5%9Fte+202.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEikQMIC2ik3Ev4pvtItJKdfqKeGpuJ7HwxxR45K2HU-4e_RQmGQk0jGqJA3GNc5dSdY2yK1mDy-0_BezZEpoPmnOYQvFa4z1xOsX88SYi87_dv1FrmMRSH8E91mBP9Mbqezeso_JvGmTpg/s400/yayla+y%C3%BCr%C3%BCy%C3%BC%C5%9Fte+202.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5490923055391184850" /></a></div><div style="text-align: left; ">Hava zaman zaman dumanlıydı; zaman zaman çise düştü; zaman zaman soğuk esti, zaman zaman da güneş yaktı; ama her daim keyifliydi. Yazın ortasında tatlı bir ürperme ile hırka giyme arzusu duymak muhteşemdi. Bundan sonraki dönemde "çayır kaldırılıp"; kış için kurutulup deste yapılarak bundan " horom"yapılırmış; Karadeniz Bölgesi'nin yöresel dansı olan "horon" da adını buradan almış.</div><div style="text-align: left; "><br /></div><div style="text-align: left; "><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9vx-xM5JpruDwc8-v4nSeDLgtg5pZYrriVm9rt6KftZGNtFCSVvWP0fxoPYbjIvqOqWRC_h8trRNvplLzryYp4uMAL31ao76MQJ5aP6YgcH-L31PGdYuvDljd0CQQdi4urTL5oQj4wd4/s1600/limon+suyu+ve+ogena+yolu+276.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9vx-xM5JpruDwc8-v4nSeDLgtg5pZYrriVm9rt6KftZGNtFCSVvWP0fxoPYbjIvqOqWRC_h8trRNvplLzryYp4uMAL31ao76MQJ5aP6YgcH-L31PGdYuvDljd0CQQdi4urTL5oQj4wd4/s400/limon+suyu+ve+ogena+yolu+276.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5490793444771520594" /></a></div><div style="text-align: left; ">Gitmeden önce; yaylaya çıkıldığında yaşanabilecek sağlık problemleri hakkında bir miktar bilgi sahibi olmuştum gerçi; ama problem yaşanabileceği nedense hiç aklına gelmiyor insanın... Bir süre sonra, gruptaki arkadaşlarımızdan biri nefes darlığı ve sindirim problemleri çekmeye başladı. Neyse ki hastalanan bu arkadaşın doktor olması; kendi kendine yatak istirahati ve sade bir beslenme diyeti uygulamasıyla hızla iyileşti. "Beni yaylanın güzelliği kadar, 2300 metre rakım da çarptı" deyip durdu gezi boyunca.</div><div style="text-align: left; "><br /></div><div style="text-align: left; "><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhxCviTbutcdgYr-s5qxcFcEsVr666jLVtv8QTH8rUT7_rDXyUOpcUDzrsajB-6XoIlj-xpdmh6strbVuzMuXeE1zaMnEwqv8ye8boTgTlkyR8pHlYDs_mrzwpn2K5VM4dtZXMV7dxz8wI/s1600/%C5%9Ferife+ve+k%C4%B1zlar%C4%B1+102.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhxCviTbutcdgYr-s5qxcFcEsVr666jLVtv8QTH8rUT7_rDXyUOpcUDzrsajB-6XoIlj-xpdmh6strbVuzMuXeE1zaMnEwqv8ye8boTgTlkyR8pHlYDs_mrzwpn2K5VM4dtZXMV7dxz8wI/s400/%C5%9Ferife+ve+k%C4%B1zlar%C4%B1+102.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5490554507154330338" /></a>Ogene'nin eteklerine doğru çıktığımız bir gezi sırasında; kuş gözleme sevdasına düştüğümüz bir anda, karşımıza aniden çıkıveren oğluğunu -önlüğünü- beline takmış Kutsungalı Teyze, kameramıza keyifle poz vermekle kalmadı; fotoğraf makinemizi eline alıp hayatında belki ilk kez fotoğraf çekti; bundan büyük bir keyif aldığı her halinden belliydi. Yalnız bir ara fotoğraf makinesini oynatıp ekrana düşen görüntüyü kaybedince "Ha nereye gittu bunlar?" deyişiyle kahkahayı koyvermesi bir oldu. Son derece özgüvenli, kendiyle barışık bir insan olan Kustungalı Teyze'den ayrılırken ardımızdan "Geçen sene gelen turistler fotoğrafımı postayla gönderdiler; ona göre" diye sesleniyordu.</div><div style="text-align: left; "><br /></div><div style="text-align: left; "><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgStWogpv6RfX2k6B1sFnbkuuYDxL2FQ6v8xbkqsvsSoeT9xAJA-holMJXjkrxlzzcy2XzdJ8ChPrudxWn57ksLyGAr8OPN5vVTz9J8f5rtHDOe2e0seqCB50xjnKI4WQIKRK5F8sGVpQQ/s1600/kutsungal%C4%B1+teyze+073.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgStWogpv6RfX2k6B1sFnbkuuYDxL2FQ6v8xbkqsvsSoeT9xAJA-holMJXjkrxlzzcy2XzdJ8ChPrudxWn57ksLyGAr8OPN5vVTz9J8f5rtHDOe2e0seqCB50xjnKI4WQIKRK5F8sGVpQQ/s400/kutsungal%C4%B1+teyze+073.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5490563718234040114" /></a></div><div style="text-align: left; ">Eskiden ilkbaharda yaylaya çıkmadan önce mezirelere -köyaltı geçici yerleşim merkezlerine- yerleşilir; küçük tarlalara kara lahana, fasulye ve patates dikilir; yayladan inişte, Sonbahar'da, önce mezirelere inilir; ürünler toplanır; böylelikle ekonomik kaynakların en verimli şekilde kullanılması planlanırmış. Çıkışta ve inişte mezire, insanlar için olduğu kadar, hayvanlar için de yayla iklimine alışmanın bir basamağı olarak, son derece önemli bir işlev görürmüş. Ama bugünlerde çoğu aile, doğrudan yaylaya çıkıyormuş. Erken gelenler veya yayladan geç inenler, evlerin bile üzerini örtecek denli çok karın varlığına tanık olmuşlar. "Birinci veya ikinci kar neyse de, üçüncü karda daha fazla durulmaz buralarda" diyor, yöreyi yakından tanıyan, arkadaşımın kuzeni Ahmet Muhtar Bey...</div><div style="text-align: left; "><br /></div><div style="text-align: left; "><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfDsY7Xw39CAWBWen6gy30F9d9w7O9KBEi4XC-Fsha_MirpmSrLEsLLUvJn1LzwofL8SBJwp63e4xVkFzZjCDwk-b6xECMb2amF1qc8csahoDmmktvMIHkNg6rPC0t0_-8tSqHgE_kVy4/s1600/uzung%C3%B6l+060.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfDsY7Xw39CAWBWen6gy30F9d9w7O9KBEi4XC-Fsha_MirpmSrLEsLLUvJn1LzwofL8SBJwp63e4xVkFzZjCDwk-b6xECMb2amF1qc8csahoDmmktvMIHkNg6rPC0t0_-8tSqHgE_kVy4/s400/uzung%C3%B6l+060.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5490820280395472786" /></a></div><div style="text-align: left; ">Yaylada kaldığımız süre boyunca yakın yerleşim bölgelerine gitme şansımız da oldu.Bunlardan biri de arkadaşımın dedesine ait, geçmişi en azından yüz yıl öncesine dayanan, şu an kullanılmayan ev... Ayrıntıları bugün bile benzerlerini aşacak denli zarif...</div><div style="text-align: left; "><br /></div><div><div><div><div><div style="text-align: left; "><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhayLL5N2w6BjjMKwkSoSqS6mDnLOl95c7jDkvWV-bHtxL-b9p2iS_n0m3V16snxaq1kY2ZSrpNhaknoC805cASnbeCK5Icq1NR0l0JozbqUqDYHiRDghRJkLV1zkrx-c2PXmNRqI2WBRw/s1600/uzung%C3%B6l+084.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhayLL5N2w6BjjMKwkSoSqS6mDnLOl95c7jDkvWV-bHtxL-b9p2iS_n0m3V16snxaq1kY2ZSrpNhaknoC805cASnbeCK5Icq1NR0l0JozbqUqDYHiRDghRJkLV1zkrx-c2PXmNRqI2WBRw/s400/uzung%C3%B6l+084.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5490824026311855842" /></a></div><div style="text-align: left; ">Ertesi gün, kahvaltımızı edip kendimizi yine yayla yollarına vurduğumuz sabah saatlerinde,"<a href="http://www.tdk.gov.tr/TR/Genel/SozBul.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF4376734BED947CDE&Kelime=k%C4%B1ran">kıran</a>"ı aşıp bize doğru gelen karaltıya dikkatle baktığımızda, bunun Şerife Hanım olduğunu gördük. </div><div style="text-align: left; "><br /></div><div style="text-align: left; "><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhKRrYyuxKMQ27MQycGbfT6ZEcZmjtmgt5UW_erQn6FIxam9NzpkgvPtxAVoKCX7M6_CSXSCsDiTtuUn8qh-yTTsVn6fP0LaZeQ-aqnax4kMVDJ35gn1cgH1zz2EyTTmndq8AyAej3r2lw/s1600/%C5%9Ferife+kad%C4%B1n+064.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhKRrYyuxKMQ27MQycGbfT6ZEcZmjtmgt5UW_erQn6FIxam9NzpkgvPtxAVoKCX7M6_CSXSCsDiTtuUn8qh-yTTsVn6fP0LaZeQ-aqnax4kMVDJ35gn1cgH1zz2EyTTmndq8AyAej3r2lw/s400/%C5%9Ferife+kad%C4%B1n+064.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5490563689822440594" /></a></div><div style="text-align: left; ">Yanına gittiğimizde, sabah hayvanlarını çayıra götürüp onları bırakıp geleceği sırada, hayvanların otlamayı kesip onun ardı sıra geldiklerini; bu yüzden onların yanında durmaya karar verdiğini ; boş durmamak için de otları kerendi -tırpan- ile kesip balya yaparak eve getirdiğini söyledi. Artık epeyce otladıklarını bundan sonra gelseler de zarar etmeyeceğini; evdeki işlerini yapmak üzere döndüğünü söyleyip; bizi ertesi günü için sabah kahvaltısına davet etti. Onu işinden etmemek için teklifini geri çevirmek istesek de; teklifini yineleyip ısrar edince davetini kabul ettik.</div><div style="text-align: left; "><br /></div><div style="text-align: left; "><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqHrdLvlnnLNR2puTqzj-GiSAFSQah4I_DD758hyF90UPr_Y9JN9KWWr14pMsI357ZjpWrEc_SUSf5hyphenhyphen38i1su1aQKES0rk-KBMvHjdR3VvtzL_V6Il9vuuhe9RIawCR4uD7oMfcQg5JE/s1600/eller+010.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 278px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqHrdLvlnnLNR2puTqzj-GiSAFSQah4I_DD758hyF90UPr_Y9JN9KWWr14pMsI357ZjpWrEc_SUSf5hyphenhyphen38i1su1aQKES0rk-KBMvHjdR3VvtzL_V6Il9vuuhe9RIawCR4uD7oMfcQg5JE/s400/eller+010.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5490789923727054242" /></a></div><div style="text-align: left; ">Ertesi günü Şerife Hanım'ın kapısını çaldığımızda; bizi her zamanki gibi sıradışı enerjisi ve güler yüzüyle karşıladı. Camın önündeki <a href="http://tr.wiktionary.org/wiki/peyke">peyke</a>ye geçip oturduk.Tüm yayla evlerinde olduğu gibi; kuzinenin üzerinden hiç eksik olmayan kafeka -küçük güğüm- odun ateşinin buğusunda kaynıyordu. Şerife Hanım, elindeki mayalı hamurunu ateşe atıp yanımıza geldi. Son derece özenle hazırlanmış bu sofrada; kendisinin geçen sene "yayladan inimde yapıp bırakır; çıkımda bulurum"diye ifade ettiği peynir ile bu sene yaptığı yöreye özgü kimi zaman "memleket peyniri", kimi zaman da "yayla peyniri" olarak isimlendirilen; yağı alınmış sütle yapılan"minci"/"minzi" peyniri de sofrada yerini almıştı. </div><div style="text-align: left; "><br /></div><div style="text-align: left; "><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5-Pu2cETOBzRt6dG3N6kxQh0OfcEQ-UH8Nf5_fHFJuk7RmU69UmK2dtmwVpLv-xm_psC6Lnuwv0yxOYpbvFuSDml6t1wGkr-NU22IZfAyLbXrYPpeSpfFCmyoix1NKSDCfHIxm1sGrZU/s1600/limon+suyu+ve+ogena+yolu+058.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5-Pu2cETOBzRt6dG3N6kxQh0OfcEQ-UH8Nf5_fHFJuk7RmU69UmK2dtmwVpLv-xm_psC6Lnuwv0yxOYpbvFuSDml6t1wGkr-NU22IZfAyLbXrYPpeSpfFCmyoix1NKSDCfHIxm1sGrZU/s400/limon+suyu+ve+ogena+yolu+058.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5490570634090583490" /></a></div><div style="text-align: left; ">Bundan başka Karadeniz mutfağının olmazsa olmazı <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Kuymak">kuymak</a>, yayla havasında otlayan hayvanların sütünde taşıdığı binbir rayihadan olsa gerek, olağanüstü bir lezzete sahipti. </div><div style="text-align: left; "><br /></div><div style="text-align: left; "><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTNEbjexBtd-GQ33bWJH6r2kgjhjPMLVje-XNdMjNlguw843V9R-IwJIDumz6mrRddTEPQiAVvyHNDVmy9ooo0jrZ0hOgC1j8rmKRaWlyXOwzhJTPixwfBzMWRntNt_cwonIhcvwx4BTw/s1600/limon+suyu+ve+ogena+yolu+029.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 267px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTNEbjexBtd-GQ33bWJH6r2kgjhjPMLVje-XNdMjNlguw843V9R-IwJIDumz6mrRddTEPQiAVvyHNDVmy9ooo0jrZ0hOgC1j8rmKRaWlyXOwzhJTPixwfBzMWRntNt_cwonIhcvwx4BTw/s400/limon+suyu+ve+ogena+yolu+029.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5490570601624975234" /></a></div><div style="text-align: left; ">İstanbul'da göremediğimiz kadar farklı çeşitte kuş görüp; inanılmaz seslerine tanık olduk yaylada... Arkadaşıma gitmeden önce ne tür kuşlar olduğunu sorduğumda "Pek fazla kuş olmaz yaylada"demişti. Bir süre kuşların sesine birlikte kulak vermeye başladıktan sonra, "İnsanın farkındalığı artıyor galiba... Artık ne kadar çok kuş sesi duyuyorum; hayret!.." demeye başladı. Özellikle sabahın ilk ışıklarıyla birlikte, inanılmaz bir senfoni kaplıyordu gökyüzünü... Sonra bir süre dinginlik dönemi geliyordu ardından ve tekrar cıvıltılar...</div><div style="text-align: left; "><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhirsm2c_gmWc4_CPT-MW95CZOgAmBdV7LGd0XntIj41INS_9N0Jy7_9U1BIe0AcBAKmCsIxdTp1Cyhpqlu3nyjT2Lbc5Q_TeGkbJLjv0f-thPPDjZKIcZUmp7GNBkhzdNlpKsqf-CsrFQ/s1600/ku%C5%9F+g%C3%B6zlem+422.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 267px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhirsm2c_gmWc4_CPT-MW95CZOgAmBdV7LGd0XntIj41INS_9N0Jy7_9U1BIe0AcBAKmCsIxdTp1Cyhpqlu3nyjT2Lbc5Q_TeGkbJLjv0f-thPPDjZKIcZUmp7GNBkhzdNlpKsqf-CsrFQ/s400/ku%C5%9F+g%C3%B6zlem+422.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5490970744074595954" /></a></div><div style="text-align: left; "> Günler son derece yoğun geçerken, akşamları yattığımız uykudan tazelenerek uyanıyorduk adeta... Uykular nasıl da dinlendirirmiş insanı; unutmuşuz... Erken saatlerde, öncelikle havayı gözeterek nasıl bir programın uygun olacağına karar veriyorduk. Doğayla hiç zıtlaşmadan yaptık programlarımızı... Onun sesine kulak verdik ve en güzel, en uygun programlar gerçekleşti hep... </div><div style="text-align: left; "><br /></div><div style="text-align: left; "><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgxao4mTZdjTd4c-NeSuPYQqpl7_xPHhcLKgLBRFRcTlaJjKWlwo2pzzNz6nDEmQ3DT7vrDBfXi0qhqMzjfP6k4Qt9kE8GJGKZKFBVJsBBLyv5Wh8dZaHNl1vryGkFb6Q5ON0rXOhakAHU/s1600/ku%C5%9F+g%C3%B6zlem+554.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 267px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgxao4mTZdjTd4c-NeSuPYQqpl7_xPHhcLKgLBRFRcTlaJjKWlwo2pzzNz6nDEmQ3DT7vrDBfXi0qhqMzjfP6k4Qt9kE8GJGKZKFBVJsBBLyv5Wh8dZaHNl1vryGkFb6Q5ON0rXOhakAHU/s400/ku%C5%9F+g%C3%B6zlem+554.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5490789938940687698" /></a></div><div style="text-align: left; ">Peynir yapımıyla ilgili Şerife Hanım'a sorduğumuz sorulara aldığımız cevaplardan; peynir yapmak için; bir kazan kaynar sütü, yarım kazan mayaladığı yoğurtla karıştırdığını; sütün yoğurdun etkisiyle bir süre sonra kesilmeye başladığını; bir süre dinlenen bu karışımı daha sonra temiz bir tülbent ile süzerek yassı bir taşın altına koyduğunu; bir süre sonunda elde edilen peyniri keserek tüketmeye başladıklarını öğreniyoruz. Kaynamış süt kullandığı için bu tür peynirde salamuraya ihtiyaç olmadığını ama çiğ süt ile yaptığı peyniri mutlaka salamuraya yatırdığını da ekliyor Şerife Hanım.</div><div style="text-align: left; "><br /></div><div style="text-align: left; "><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDTKGafltJBx5FNYDqobqAVYeg0F4zK3JciZhh5xkr08YRsO_b5LClLFX3pJaw0X_WVWdD9Zgu3nzWfDUSmH4DOM8aAuYihur5oNEXHi_fNer5t0cE9yIdtBYEDYcsEq9ZYj5qYYNqtHk/s1600/s%C3%BCt+sa%C4%9Farken+073.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDTKGafltJBx5FNYDqobqAVYeg0F4zK3JciZhh5xkr08YRsO_b5LClLFX3pJaw0X_WVWdD9Zgu3nzWfDUSmH4DOM8aAuYihur5oNEXHi_fNer5t0cE9yIdtBYEDYcsEq9ZYj5qYYNqtHk/s400/s%C3%BCt+sa%C4%9Farken+073.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5490566586613436082" /></a></div><div style="text-align: left; ">Şerife Hanım,sütten kaymak elde etmek için sütü "makineye vurduğunu"; bir taraftan kaymağı alırken, diğer yandan da yağı alınmış sütün ayrıldığını söylüyor. "Kimi kaymağı pişirir" diyor ve lezzetinin çok da farklı olmadığını söylüyor. Minci de yağı alınmış sütle yapılıyormuş. Şerife Hanım'ın söylediğine göre, minci; çökelek ve kurç adı verilen peynirlerin karışımından oluşuyormuş.</div><div style="text-align: left; "><br /></div><div style="text-align: left; "><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgy3Nfr7TGcUCXXvoLJwFrEXSXEz2VyREU0L5_qaAqyJa2JYJQiv0rprP8pyYzWa8nrkEUE-eqmqaKBffxVjq-7ztwFXsW0nAFtRasqb2RcuKOMTPbSIdau-nFyqV2QuE1pScv3Aal5Oew/s1600/limon+suyu+ve+ogena+yolu+084.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgy3Nfr7TGcUCXXvoLJwFrEXSXEz2VyREU0L5_qaAqyJa2JYJQiv0rprP8pyYzWa8nrkEUE-eqmqaKBffxVjq-7ztwFXsW0nAFtRasqb2RcuKOMTPbSIdau-nFyqV2QuE1pScv3Aal5Oew/s400/limon+suyu+ve+ogena+yolu+084.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5490570641786292530" /></a></div><div style="text-align: left; "> Kurç elde etmek içinse, bir süre kilerde bekletilerek; kendinden maya tutan süte, bir o kadar süt ilave ederek; ateşte 1-2 kez karıştırarak kesilmesini beklediğini; zaten kurcun üste çıktığını söylüyor Şerife Hanım. Torbaya koyduğu kurcu, taşın altına koyup suyunun süzülmesini bekliyor. Ardından kurcu bıçakla kesip; çökelekle karıştırarak minciyi elde ediyor. Çökeleği de, sütün kaymağını alıp; yayığa koyup yaydıktan sonra, arta kalan ayranı sobanın üzerinde kaynattığını ve ardından da torbaya döküp suyunu süzdüğünü söylüyor. Sonrasında bıçakla kestiği kurca katıyor ve minci hazır oluyor.</div><div style="text-align: left; "><br /></div><div style="text-align: left; "><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgkO21v6cLEzTPqyKwtYK43JFWG9MfH4pzJ6l15fWM9T37O3a2_i9NjJcfm8R_fZ8QVuSsy9I0AczNeuPHaZJq7Kds45WIwnFOBbatsKpu3iKph37K1HpYX-b0UyrNTvASwSdtcwB2R-28/s1600/s%C3%BCt+sa%C4%9Farken+021.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgkO21v6cLEzTPqyKwtYK43JFWG9MfH4pzJ6l15fWM9T37O3a2_i9NjJcfm8R_fZ8QVuSsy9I0AczNeuPHaZJq7Kds45WIwnFOBbatsKpu3iKph37K1HpYX-b0UyrNTvASwSdtcwB2R-28/s400/s%C3%BCt+sa%C4%9Farken+021.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5490566561073755442" /></a></div><div style="text-align: left; ">Emekli bir öğretmen olan eşi ile birlikte çocuklarını okutup evlendirdiklerini; her birinin de birer meslek sahibi olduğunu öğreniyoruz. Yaptığı işin bilincinde; son derece çalışkan, becerikli bir insan Şerife Hanım... Yaptığı işlerin tümünü önemsiyor, seviyor ve her bir aşamasını keyifle yapıyor. </div><div style="text-align: left; "><br /></div><div style="text-align: left; "><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEinUKvP2g6ZZBMWwdKylBViM1WK4BRS0KYStkVwh3WkpFXj49OMZcX0lUDbkHmQerQMWYcsvUB-00rLHokXQ3zqdNvAl3y1KrD3fxIBQ8wOV46J2pcsCDat-1oUEiBjEfCBIYm2wThLCZo/s1600/%C5%9Ferife+ve+k%C4%B1zlar%C4%B1+247.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEinUKvP2g6ZZBMWwdKylBViM1WK4BRS0KYStkVwh3WkpFXj49OMZcX0lUDbkHmQerQMWYcsvUB-00rLHokXQ3zqdNvAl3y1KrD3fxIBQ8wOV46J2pcsCDat-1oUEiBjEfCBIYm2wThLCZo/s400/%C5%9Ferife+ve+k%C4%B1zlar%C4%B1+247.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5490554547317195906" /></a></div><div style="text-align: left; ">Hayvanları da son derece bakımlı ve sevimliler. Şerife Hanım'a hayvanlarının isimlerini sorduğumuzda; isimlerinin Altın Kız, Yıldız ve Güldal olduğunu öğreniyoruz. "Güldal kızkardeşimin ismi" diye de ekliyor. Hayvanları onun için candan öte can... Öylesine değer verip benimsiyor onları...</div><div style="text-align: left; "><br /></div><div style="text-align: left; "><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNqoGMEW64O-dBf4O2wzhju_EM3lGh3pO4OvocYkCbiAyhvc6T2uXRDSxDVpWyBSimOkrp4IaexJgRLkramWph_tXf6DhpTdLfJFxP3Gp1aT_Y6sJOaWlaXijfY_TiVDpgA2m7YKXzaDM/s1600/%C5%9Ferife+ve+k%C4%B1zlar%C4%B1+237.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNqoGMEW64O-dBf4O2wzhju_EM3lGh3pO4OvocYkCbiAyhvc6T2uXRDSxDVpWyBSimOkrp4IaexJgRLkramWph_tXf6DhpTdLfJFxP3Gp1aT_Y6sJOaWlaXijfY_TiVDpgA2m7YKXzaDM/s400/%C5%9Ferife+ve+k%C4%B1zlar%C4%B1+237.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5490554541793751698" /></a></div><div style="text-align: left; ">"Bazıları saman verir hayvanına; sütü yavan olur" diyor. O mısır unu, arpa, tuz ve kepeğe kara lahana ekleyip veriyor. "Yaylanın yüz çeşit otuyla otlayan hayvanın sütü tabii lezzetli olur" diye de ekliyor. Şerife Hanım, yaylaya çıkarken hayvanını satın alıp geldiğini; sütünü, yoğurdunu, peynirini yapıp sattığını ve elde ettiği bu gelirden başka, inimde hayvanını yine iyi bir karşılıkla sattığını; yayla döneminin onun için son derece bereketli geçtiğini söylüyor gururla... </div><div style="text-align: left; "><br /></div><div style="text-align: left; "><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiOdNcTjXVW8-itfJRtXP6z8bibvzt4b_0imJ6QjWsQh_6hDGarfvTJIvgiX2DOBdUa69ziobYKJVcfKA171FNs5XvZS4h7st_nMKk66TxdRE816NlEMkzIbu_aZJ6uGgRuHKWEGhdNq_o/s1600/uzung%C3%B6l+nuray+318.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 267px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiOdNcTjXVW8-itfJRtXP6z8bibvzt4b_0imJ6QjWsQh_6hDGarfvTJIvgiX2DOBdUa69ziobYKJVcfKA171FNs5XvZS4h7st_nMKk66TxdRE816NlEMkzIbu_aZJ6uGgRuHKWEGhdNq_o/s400/uzung%C3%B6l+nuray+318.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5491069527947455986" /></a></div><div style="text-align: left; ">Artık yayladan ayrılmak zamanı gelip çatmıştı. Yaylaya "çıkım"ımızdan önce, bizi Trabzon'da karşılayarak ağırlayan ve" inim"imizi gerçekleştirmemiz sırasında yine işini bir yana bırakıp; 2 şirin kızıyla yaylaya gelip bizi alıp; rahat etmemiz için kelimenin tam anlamıyla çırpınan Ayşe Hanım; bizi eller üzerinde tuttu eksik olmasın! </div><div style="text-align: left; "><br /></div><div style="text-align: left; "> <a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjptCa1K3nX0GbcubfUvAHr_8IlIYZqyCOAZzYxbYEzGLOY8pqV0pNZDBRZL9O8e8ha7EiD-U9m3Fn_joiy4ZbAzXE8FQNnCnYEQxppBhac6wEOfvZsmh_IJQa7UnAsLE3juh3Eqo6xmA/s1600/ku%C5%9F+g%C3%B6zlem+533.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 266px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjptCa1K3nX0GbcubfUvAHr_8IlIYZqyCOAZzYxbYEzGLOY8pqV0pNZDBRZL9O8e8ha7EiD-U9m3Fn_joiy4ZbAzXE8FQNnCnYEQxppBhac6wEOfvZsmh_IJQa7UnAsLE3juh3Eqo6xmA/s400/ku%C5%9F+g%C3%B6zlem+533.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5490824051906860370" /></a></div><div style="text-align: left; ">Yaylanın yüreğinin atışlarına kulak vermeye çalıştık orada kaldığımız süre boyunca... Yazılanlar, sadece bizim duyabildiklerimizdi... Bir başka sefer duyumsayabildiklerimizin artmasını dileyerek İstanbul'a doğru seferimize koyulduk. Masal "bu seferlik" buraya kadardı...</div></div></div></div></div><div style="text-align: center;"><br /></div></div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEioVv7_GzNDPghTE_4rJfhFM2yOj9ZbYcFQ1r3D8XtdHWRzntfnlxesDEivLOmj69Y_gTrdYne5aq4wgs5J6fFEIoHPav4w3gqNrlTWtR4-BWjjj_WyCD4zCmrWQDZC64WjDbBQuocflGs/s1600/uzung%C3%B6l+034.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 296px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEioVv7_GzNDPghTE_4rJfhFM2yOj9ZbYcFQ1r3D8XtdHWRzntfnlxesDEivLOmj69Y_gTrdYne5aq4wgs5J6fFEIoHPav4w3gqNrlTWtR4-BWjjj_WyCD4zCmrWQDZC64WjDbBQuocflGs/s400/uzung%C3%B6l+034.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5490972357557813106" /></a>Süt Dilimihttp://www.blogger.com/profile/14534286610062278624noreply@blogger.com17tag:blogger.com,1999:blog-8414983267516160054.post-43503141750432825512010-06-24T23:32:00.039+03:002010-08-01T12:57:57.456+03:00Keçi Peyniri Yapımı<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJ9WwrtFYKrqDcLlL_iLVd5kYXC-AjHQ29WTsBRgYbdPSDoOA5c0jWoX7e2nI9HT1rKEh9GxEt_VrK2NrsPOVsT_iEgsNUuTD7L4v_5cIn_QU8S8rs_50yxbOJJUGS8-Y1DLgVYV8vUGk/s1600/yasemin+162.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJ9WwrtFYKrqDcLlL_iLVd5kYXC-AjHQ29WTsBRgYbdPSDoOA5c0jWoX7e2nI9HT1rKEh9GxEt_VrK2NrsPOVsT_iEgsNUuTD7L4v_5cIn_QU8S8rs_50yxbOJJUGS8-Y1DLgVYV8vUGk/s400/yasemin+162.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5486698566544090402" /></a>Bloğun başladığı ilk günden beri yazmayı planladığım ama çeşitli gerekçelerle hep ertelediğim " peynir yapım süreci"ni yansıtacak bu yazı... <div><br /></div><div>Çiftlikten gelen keçi sütü miktarının çokluğu, sütün dayanıklılığını ve katma değerini arttıracak bir yöntem olarak peynir yapımının devreye girmesini gerekli kıldı. Çeşitli okumalar, araştırmalarla başladı her şey... İlk bir kaç deneme, sıradan bir lezzeti yakalayan ürünlerle sonuçlandı. Ama aradığım bu değildi. Böylesine özel bir malzeme ile daha farklı bir lezzeti yakalayabilmem gerektiğini düşünüyordum. Yeni okumalar daha önce de belirttiğim gibi beni <a href="http://artizanpeynirci.blogspot.com/">Artizan Peynirci</a>'nin "ders notlarını" okumaya yöneltti. </div><div><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEju1K5V1upJcceu1qe8QmZ6slcceYZljeuUPWKd3zlzAKtgg-bvLYXx7v8-tVbJ8xw0BuPWamE_G_nNbIrRoTc_WwG36bg2NBOtuu_Mh5BUJ-20OP1iNwnbfPRJFG96UaPCbnv32M8oI68/s1600/lavanta+148.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEju1K5V1upJcceu1qe8QmZ6slcceYZljeuUPWKd3zlzAKtgg-bvLYXx7v8-tVbJ8xw0BuPWamE_G_nNbIrRoTc_WwG36bg2NBOtuu_Mh5BUJ-20OP1iNwnbfPRJFG96UaPCbnv32M8oI68/s400/lavanta+148.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5486632463969674578" /></a></div><div>Kültür elde etmeye başlamamla birlikte keçi sütünün o eşsiz aroması daha belirgin bir biçimde hissedilmeye başladı. Bir noktadan sonra "niye ben bir türlü peynir yapımı ile ilgili düzenli bir akış şemasını yaz(a)madım?" sorusunu sormaya başladım kendime... Geriye dönüp baktığımda aslında bunun bilinçli bir erteleme olduğunu düşünüyorum. Başlangıçtan beri, peynir yapım süreci hakkında bilgi vermek; kendimce tüm ayrıntılarına vakıf olmadığımı düşündüğüm bir konuda ahkam kesmek gibiydi... Kimbilir, belki bir süreden beri düşündüğümü gerçekleştirip; mühendislik eğitiminin üzerine süt endüstrisi alanında uzmanlaşabilsem; her şey daha yerli yerine oturacak belki de... Bundandı sanırım peynir yapımını bir şema halinde serd etmekten kaçınmam...</div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZ3rq3cuQn3ljrbviTPXmwM9vo-waY7zCwPVrcQr2hNJST0HqXC2LGuJlKjO9qFjyU8Ie8gd59HrWr5IdFQwic3lz9PCZ1xyBSW1N4aoY4_Aw6NZw6mbqisT06uO1Lzd_crbd7az5w6lI/s1600/page3.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZ3rq3cuQn3ljrbviTPXmwM9vo-waY7zCwPVrcQr2hNJST0HqXC2LGuJlKjO9qFjyU8Ie8gd59HrWr5IdFQwic3lz9PCZ1xyBSW1N4aoY4_Aw6NZw6mbqisT06uO1Lzd_crbd7az5w6lI/s400/page3.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5486532517019253378" /></a></div><div>Gelen bazı sorular beni nihayet, peynir yapımında izlediğim yolu ifade etmeye yöneltti. Keçi sütünün, sterilize edilmiş tülbentten süzülmesiyle başlamakta süreç... Ardından içiçe geçmiş iki derin tencereden dışta kalan büyük tencerenin -18 lt- içine kaynamakta olan suyu koyarken; içte kalan daha küçük tencereye -12 lt- <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Past%C3%B6rizasyon">pastörize</a> edilmek istenen süt konuyor. Peynir yapımı boyunca, neredeyse elinizden hiç düşmeyecek olan termometre ile, sütün sıcaklığının kaynamakta olan su içinde yavaş yavaş 63 dereceye yükselmesini bekliyorsunuz. 63 dereceye yükseldiği zamanı başlangıç olarak kabul edip; sütün sıcaklığını 25-30 dakika boyunca 63-65 derecede sabit kalmasını sağlamanız gerekiyor. Bu sürenin sonunda daha önceden hazırlayıp dondurduğunuz minik su şişelerinin derin bir kap içinde erimesini sağlayarak; oluşturduğunuz şok havuzunda -olabilecek en kısa sürede- 30 dereceye soğutulmasını sağlayarak pastörizasyon işlemini tamamlıyorsunuz. Bu sürecin hızlı ve etkin bir şekilde tamamlanmasında; çok sayıda donmuş su şişesi hazırlamış olmak ve şok havuzunun suyu ile tencerenin birkaç kez değiştirilmesinin de yararı oluyor.</div><div><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHzfJL8Txym78kXcvMebeSfgBn98F8gxh5bTlwHzgRLjhd1vgB4yCOecYqpNPb8Ny4J5wGhuiTpV3A9JD4Q5vy-pvtEig42TaJfxuScqj2bYuKYy6gTasXeDoZP5vauARdLmGZAAnE3o8/s400/page17.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5486532524538550770" /></div><div>Bu aşamada süt dolu tencereye daha önceden hazırlamış olduğunuz kültürleri ilave edip yaklaşık 1 saat ön mayalamaya tâbi tutarak sütün olgunlaşmasını sağlıyorsunuz. -Eklediğiniz <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Starter_k%C3%BClt%C3%BCr">starter kültür</a>ler, sütteki laktozun laktik aside dönüşmesine yardım ederek; sütün asitliğini arttırırlar.- </div><div><br /></div><div>Burada bir parantez açıp kültürü nasıl hazırladığımız konusuna açıklık getirmemiz lazım: Kültürünü hazırlamak istediğiniz peynirlerin* bir miktarının, 2 bardak kadar süt içine rendelenerek; oda ısısında 6-8 saat kadar bir örtüyle kundaklanarak bekletilmesi sonucu -sütün kıvamının bir miktar koyulaştığını hissediyorsunuz zaten- oluşan kültür, önceden sterilize edip hazırladığınız küçük kapaklı kaplara paylaştırılarak donduruluyor. Kültür ilavesinin, süt miktarının %0.25-2 oranında olması gerekliliğini de belirtelim. Ben birçok farklı türde kültür hazırladığım için peynir yapım gününden önceki bir günü kültür hazırlama günü olarak kabul edip çalışmalarımı önceden tamamlamış oluyorum.</div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh3EECOO24Gs5wv7vx3NjPA7IvlWqyYTIv1sysTWRvYHnT8b9IHXeBz10e-lutYoPt-YaDA9C2RwzrwHh5Ce9zwUl5FpCCvwINk_cwgw8I4I83odzuWMcWNLJZtyCxC6dk-Rn36Hr40ETE/s1600/starter+012.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh3EECOO24Gs5wv7vx3NjPA7IvlWqyYTIv1sysTWRvYHnT8b9IHXeBz10e-lutYoPt-YaDA9C2RwzrwHh5Ce9zwUl5FpCCvwINk_cwgw8I4I83odzuWMcWNLJZtyCxC6dk-Rn36Hr40ETE/s400/starter+012.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5486746231104367074" /></a></div><div>Ağızlarını sıkıca kapadığım kapların her birinin üzerine hangi peynir türüyle hazırlanmış kültürler olduğunu, hazırlanma tarihini yazıp etiketliyorum. Ayrıca kilitli mutfak poşetlerine koyup hava ile temasını engelleyip derin dondurucuya yerleştiriyorum. Peynir yapım gününde de, hazırlamış olduğum bu kültürleri ilave ederek ön mayalamayı başlatıyorum.</div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgl2M0hVOxOwDAjfVO7ftoD_gxHATkAJqGQ1OTscFvIurIeoofzP77c7TlVkdzq359LYi5AP0N9crjkL9hIxEh1ZRZlTMPLf_pX9UaQrNH-415K0UbMxUKUs-PhgzjVsw86PWU1wVaOQks/s1600/16.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 202px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgl2M0hVOxOwDAjfVO7ftoD_gxHATkAJqGQ1OTscFvIurIeoofzP77c7TlVkdzq359LYi5AP0N9crjkL9hIxEh1ZRZlTMPLf_pX9UaQrNH-415K0UbMxUKUs-PhgzjVsw86PWU1wVaOQks/s400/16.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5486532498956106322" /></a></div><div>Bu aşamada tencerenin üzerinin bir örtüyle örtülmesi mayalama sürecini hızlandırıyor. Bir saatin sonunda <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Mikroorganizma">mikroorganizma</a>ların çalışmaya başladığını, sütün kıvamının bir miktar artmaya başlamasından anlayarak bir sonraki mayalama-sütün pıhtılaştırılması- aşamasına geçiyoruz.Yaklaşık 30 derece olan sütün içine sıvı maya katma aşamasına geliyoruz. </div><div><br /></div><div>Bu aşamada çay bardağına koyduğumuz bir miktar içme suyunun içine sıvı peynir mayası ekleyerek bir kaşık yardımıyla bu karışımı homojen hale getiriyoruz. -Keçi sütü kullandığım için diğer süt çeşitlerinden biraz daha fazla -örneğin, 12 lt süt için 3 mlt kadar- sıvı maya kullanıyorum. 3-5 dakika kadar, uzun bir tahta kaşık ile çapraz hareketlerle karıştırarak; mayanın süt içinde homojen bir şekilde dağılmasını sağlıyoruz. Ardından mayalanma sürecini hızlandırmak için, tencerenin üzerinin yine bir örtü ile örtülmesi gerekiyor. -Her aşamada başlangıç süresini, kültür veya peynir mayası ilave ettiğim süredeki sütün sıcaklığını ve bitmesi planlanan süreyi not alıp; örtünün üzerine iliştiriyorum.-</div><div><br /></div><div>Mayalama işlemi sonunda pıhtı oluşumunun tamamlanıp tamamlanmadığını kontrol etmek için şöyle bir yöntem uygulanır:İşaret parmağı pıhtıya batırılır,pıhtı içinde parmak ucu bükülür ve dışarı çıkarılır. Pıhtı yeri pürüzsüz ayrılıyor ve buraya yeşilimsi-sarı bir su sızmaya başlamışsa pıhtılaşmanın tamamlandığına karar verilir. -Ki bu süre keçi sütü için yaklaşık 2 saatte tamamlanıyor-</div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEixqhL9ZF4KT6sVnmClheJAbS0dMVKpqrP28AjImc2xluj9aJXf-Y_x3YXxrD7bHiR1lUVBCphIZyjFPqiJih5Pyl_jma1Dwkb10SMJdnLGV5EhyW9QWjsPmEMqHmCiUXQBvwz-tjy_juc/s1600/son+110.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEixqhL9ZF4KT6sVnmClheJAbS0dMVKpqrP28AjImc2xluj9aJXf-Y_x3YXxrD7bHiR1lUVBCphIZyjFPqiJih5Pyl_jma1Dwkb10SMJdnLGV5EhyW9QWjsPmEMqHmCiUXQBvwz-tjy_juc/s400/son+110.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5486527347516844082" /></a></div><div>Keçi sütünden farklı bir sütle çalışıldığında teleme kesilirken; keçi sütüyle peynir yapımında teleme, kepçeyle alınarak; cendere bezine dökülerek süzgeçlere aktarılıp kendiliğinden bir ön süzülmeye tâbi tutulur. Süzülme sonucu elde edilen bu yeşilimsi sarı sıvı -<a href="http://www.itusozluk.com/goster.php/peynir+alt%FD+suyu">peynir altı suyu</a>- protein açısından son derece değerli olup; daha sonraki aşamada<a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Lor"> lor</a> elde edilmek üzere muhafaza edilir. -Örneğin; ben ilk peynir yapımında, peynire odaklanmış olduğum için peynir altı suyunu döküp ziyan etmiştim-</div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQ5oiMlZwi5jZiqWfqcJbu0hhGko_bKAIULJHScXbwIuok22WtItjBvJ0Gs1kFqfIwdtfUszIdpEc_r1dHFa7pU0wT3x3F7ggVzVhahiq-LNxScwoKg2fpK3aDj11_9iMue2RBEEWk9EI/s1600/son+126.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 340px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQ5oiMlZwi5jZiqWfqcJbu0hhGko_bKAIULJHScXbwIuok22WtItjBvJ0Gs1kFqfIwdtfUszIdpEc_r1dHFa7pU0wT3x3F7ggVzVhahiq-LNxScwoKg2fpK3aDj11_9iMue2RBEEWk9EI/s400/son+126.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5486520143729561058" /></a></div><div>Kendiliğinden süzülme işlemi tamamlandıktan sonra, yine sterilize edip hazırladığımız kalıpların içine daha küçük kalıp bezleri yerleştirerek adım adım son şekli elde etmek üzere devam ediyoruz. -Ben ilk peynir denemelerimde büyük ebatlı kalıp bezleri kullandığım için, peynir kalıplarımın formları bozuk oluyordu. Zamanla kalıp bez ebatlarını küçülterek çok daha muntazam şekiller elde etmeye başladım.-</div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgu3VWjgAYEHf1lNB6daIv_FCUrpRV07gLURIN03hNluPLdWMYOPXS32ga8PcVDdE5kIU3HtNYwMFVoqXZlAimJRViKBLoeqMGuG5tsLBDXvdopmIlWgEIY3JsCTl9YrXhhBS96GY19p3Q/s1600/mak+001.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgu3VWjgAYEHf1lNB6daIv_FCUrpRV07gLURIN03hNluPLdWMYOPXS32ga8PcVDdE5kIU3HtNYwMFVoqXZlAimJRViKBLoeqMGuG5tsLBDXvdopmIlWgEIY3JsCTl9YrXhhBS96GY19p3Q/s400/mak+001.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5486530366725653650" /></a></div><div><div>Bu aşamada telemeye bir miktar tuz ekliyoruz. Saatte 1, peynir kalıpları ters çevrilip; önce hafif ağırlıklarla, ardından yavaş yavaş tencere içine yerleştirilen su dolu şişelerle devam ederek, son olarak da 2.5kg ve 5kglık dambıllarla sürece devam ediyoruz. -İlk peynir denemelerimde yeterince baskı uygulayamamış olmaktan dolayı, peynirler içlerinde olması gerekenden çok daha fazla nem barındırıyor; bu da peynirin tadını, formunu ve dayanıklılığını olumsuz yönde etkiliyordu.- Altlarına süzülen peynir altı suyunu sürekli boşaltarak sürecin ne denli sonuna yaklaştığımı gözlemlemeye çalışıyoruz. Ardından 10 kglık ağırlıklar giriyor devreye. Eğer büyük boyutlu peynirlerle çalışıyorsak; ağırlıklar 15-20 kga kadar çıkıyor. -En az 6 saat kadar sürüyor ağırlıklarla çalışılması işlemi-</div></div><div><br /></div><div></div><div>Artık suyun süzülmediğinden emin olunduğu noktada; kalıp bezlerinden çıkarılan peynirler, tuzlu su banyosunda 1-2 saat kadar bekletiliyorlar. -Peynirin her 500 gramı için 1 saat salamuranın yeterli olduğunu söyleyebiliriz- Bu sürenin sonunda ayaklı ızgara telleri üzerine yerleştirilen peynir kalıpları hafif hafif kurutulmaya bırakılıyorlar. Oda ısısında 5-6 saat kadar kalıp; bir miktar kurumaya başlayan peynir kalıplarını, kapaklı kaplar içine konan delikli ızgaralar üzerinde buzdolabına yerleştirmeniz gerekiyor. Peynir bu nem ve bakteri ortamında olgunlaşmasına devam ediyor.</div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDCmBH8ZsgDSrzRZLlT11wCU2oJDAvVLz4nLQxAg5QimN7QhbpxxULh3846eEpQ8cMJ4U5S4CD_1JroRw1bMME4oYsuSA8doDdLOd3KyqtbAlHcbGAH8dGfWH5V3OOtPcwyHGZ6cBIkS0/s1600/d%C4%B1%C5%9Farda+059.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDCmBH8ZsgDSrzRZLlT11wCU2oJDAvVLz4nLQxAg5QimN7QhbpxxULh3846eEpQ8cMJ4U5S4CD_1JroRw1bMME4oYsuSA8doDdLOd3KyqtbAlHcbGAH8dGfWH5V3OOtPcwyHGZ6cBIkS0/s400/d%C4%B1%C5%9Farda+059.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5486530347096924914" /></a></div><div>Birkaç kez kontrol ederek; dış yüzeylerinin tuzlanması işlemine ihtiyaç duyulup duyulmadığının gözlemlenmesi gerekiyor. Tuz ile ovma işlemi, peynirin içinde halen varolan ve giderilmesi gereken nemin atılmasına yardımcı olan bir işlem... Cendereye konma aşamasında son derece az tuz koymayı tercih ettiğim için -bu benim keçi sütünün aromasını daha net hissetmemi sağlıyor-; başlangıçta sabah akşam yaptığım kalıpların tuzlanması işleminin, daha sonra 2 günde bir yapılması yeterli oluyor. -Fazla tuzlama, kabukta sertleşmeye sebebiyet veriyor- </div><div><br /></div><div>Kurumaya başlayan peynirlerin tartılması işleminde, yaklaşık 12 lt sütten 1300-1400 gram keçi peyniri elde edilebildiği görülüyor. Buzdolabında bekleyen keçi peynirleri taze olarak tüketilebileceği gibi 6-7 gün sonra salamuraya konularak da tüketilebilir.</div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhjsWr-7mQZ-c8FdVEYa87huXv3nVMi5KXLLCP-Dsj4Oi1iRtxLxLMwVQKJAwYFPPDRvwT_BpVmTRkYV3jywV3eOxzxS8orR9t4HlRUWRB42gy_IBo9_qL2_HBqTPNScKNIJfa3qyyRD5g/s1600/lavanta+197.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhjsWr-7mQZ-c8FdVEYa87huXv3nVMi5KXLLCP-Dsj4Oi1iRtxLxLMwVQKJAwYFPPDRvwT_BpVmTRkYV3jywV3eOxzxS8orR9t4HlRUWRB42gy_IBo9_qL2_HBqTPNScKNIJfa3qyyRD5g/s400/lavanta+197.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5486697615369161794" /></a></div><div>Salamura içinse, peynir altı suyuna bir miktar su ve bir miktar tuz atıp eritmek gerekiyor. Hafif salamura isteniyorsa; 4 lt su için 400 gram tuz kafi iken; normal yoğunlukta salamura isteniyorsa 4 lt suya 600 gram tuz gerekli oluyor. -Bundan başka, mikroorganizmaların çalışmasına yardım etmek üzere bir miktar beyaz sirkenin de salamura suyuna katılması öneriliyor.-</div><div><br /></div><div>Bir de geleneksel usülde kullanılan son derece kolay ve akılda kalacak olan bir yoğunluk ölçme testi var: Suya atılan tuzun erimesini sağlarken; bir yandan da temiz yıkanmış taze bir yumurta salamura suyuna atılıyor. Yumurtanın su yüzüne çıkıp yüzmeye başladığı an, suyun tuza doyduğu andır... Dilimleyerek kavanozlara özenle, sıkıca yerleştirdiğiniz peynir kalıplarının üzerine bu salamurayı dökerek kapaklarını sıkıca kapayıp buzdolabına yerleştirebilirsiniz...</div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0xvIYV3gTBSFhGZHSF8UAslT3rdKIlIYPlLYryB2ihaeIw9Ha_pHitbJ67Td42QvXzXBTRS-5auw9ftzhkmrJpNtwLYWEn3qzbEl84PJ6NhUWO8WiAMRA5b8fUKR7p-PcJxtgQkDBDgk/s1600/page.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0xvIYV3gTBSFhGZHSF8UAslT3rdKIlIYPlLYryB2ihaeIw9Ha_pHitbJ67Td42QvXzXBTRS-5auw9ftzhkmrJpNtwLYWEn3qzbEl84PJ6NhUWO8WiAMRA5b8fUKR7p-PcJxtgQkDBDgk/s400/page.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5486532491471769634" /></a>Peynir salamurada kaldığı süre boyunca da, içinde ve ortamda varolan ve peyniri peynir yapan tüm bakteriler çalışıyor; canlılığını sürdürüyor. Peynirinizin yeterince olgunlaştığına kanaat getirince- ki bu süre 3 ay gibi bir süre olarak düşünülebilir-peynirinizi tüketebilirsiniz. -Ancak bu süre pastörize edilmemiş sütler için geçerli-</div><div><br /></div><div>Sütünüzü pastörize ettiğiniz durumda -hele benim gibi taze keçi peynirine dayanamıyorsanız-hemen tüketmeye başlayabilirsiniz... 2-3 gün sonrası ise peynirinizi tüketmeye başlamak için ideal; peynirin usul usul olgunlaşmaya başladığı ve tazeliğini ve aromasını buram buram üzerinde taşıdığı süre...</div><div><br /></div><div>*Benim bugüne kadar kullandığım ve tercih ettiğim peynirler: Eski kaşar, ithal keçi peyniri -birkaç marka ve tür-, probiyotik yoğurt, maasdam ve emmantel peynirleri ile manda tereyağından elde ettiğim mezofilik starter... Bunların içindeyse; ben keçi sütüne en çok, eski kaşarın etkisi ile ithal keçi peynirinin katkısını yakıştırdım.</div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZLGLZOoqboMfiIJF4GeB6FFTfmsLz5VRiyjwHsRrgzI26Tfc_dxEr5TkYwrfw8xP14sLuKRCJhSYKSPMPq72NmP_9g8Px77gelkp64M8krkWb0aWS59Trmul-XV4P7dtck6fcILapb3o/s1600/menek%C5%9Fe+066.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZLGLZOoqboMfiIJF4GeB6FFTfmsLz5VRiyjwHsRrgzI26Tfc_dxEr5TkYwrfw8xP14sLuKRCJhSYKSPMPq72NmP_9g8Px77gelkp64M8krkWb0aWS59Trmul-XV4P7dtck6fcILapb3o/s400/menek%C5%9Fe+066.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5486813436292639554" /></a><br /></div><div>Kaynaklar:</div><div>Yrd. Doç. Dr. Ufuk Kamber: Geleneksel Anadolu Peynirleri,</div><div>Artun Ünsal: Süt Uyuyunca -YKY</div>Süt Dilimihttp://www.blogger.com/profile/14534286610062278624noreply@blogger.com11tag:blogger.com,1999:blog-8414983267516160054.post-74263016982034809092010-06-16T11:19:00.031+03:002010-06-18T00:08:46.250+03:00Saanenler, Kırlangıçlar ve Tırtıllar<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhMJz7Xp2XUqRJ_t6bvEiVCRkjMqwONe_MbkFe3bW1hwNglXgJHhTfFVaIwof6nMrgAkZmrW8iK50ntCjjTfBgBkPu5XKeNkKQQPvKFQgdXuXiFNL2SLBEDbQw-7FVqy7t9B_Zj7ogOLC0/s1600/14062010%C3%A7iftlikte+151.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhMJz7Xp2XUqRJ_t6bvEiVCRkjMqwONe_MbkFe3bW1hwNglXgJHhTfFVaIwof6nMrgAkZmrW8iK50ntCjjTfBgBkPu5XKeNkKQQPvKFQgdXuXiFNL2SLBEDbQw-7FVqy7t9B_Zj7ogOLC0/s400/14062010%C3%A7iftlikte+151.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5483366608532075570" /></a><br />Meşhur bir mesel vardır; bilirsiniz: Bir çocuk koşarak tarlaya gelir soluk soluğa... "Tarlaya bir keçiyle bir Giritli girmiş. Ne yapayım baba?" diye sorar teleşla... Baba, "Keçiye dokunma, karnı doyunca çıkar; ama Giritliyi hemen çıkar. O ne var ne yok toparlamadan çıkmaz" der. Gerçekten de hepimiz tanıdığımız Giritli arkadaşlarımız dolayısıyla Giritlilerin leziz otları bir görüşte tanıyıp seçme becerisine sahip olduklarını ve asla affetmediklerini yakinen biliriz.<div><br /></div><div>Giritliler keçilerin yiyebildikleri her türlü otu yiyebildiklerini söyleyerek övünürler. Bu keçiye bir güzellemedir aslında; keçinin seçmeyi ve ağzının tadını bilen titiz ve latif bir hayvan olduğunun ikrarı ve otlara düşkünlüğünün tescillenmesidir. Gerçekten de Saanenler -tüm mahlukatta olduğu gibi- binlerce yıldır zihinlerine nakşedilmiş gizli yönergeyle en leziz otlara son derece titiz bir seçicilikle erişiyor; eriştikten sonra da gözünün yaşına bakmıyorlar. Filizlerin en güzeline, çalıların en tazesine uzanıyor her daim başları... Bu uzanışta başların bir zürafa misali salınımı ise görülmeye değer...</div><div><br /></div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJzYfA1SyUYBOuwUOj3kMFYLa9-h5Au7gctM-qFPTs14n9Xom-_12kaN8pjSb0qL6HI6jjUq8Z5gViIXVLNtzEj3PY7pFAzk6n9bKuogrmHwT-TNJCWyhSIkOgsG5DZO7mlD2yjaljdTg/s1600/14062010%C3%A7iftlikte+135.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJzYfA1SyUYBOuwUOj3kMFYLa9-h5Au7gctM-qFPTs14n9Xom-_12kaN8pjSb0qL6HI6jjUq8Z5gViIXVLNtzEj3PY7pFAzk6n9bKuogrmHwT-TNJCWyhSIkOgsG5DZO7mlD2yjaljdTg/s400/14062010%C3%A7iftlikte+135.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5483354241006639570" /></a><br /></div><div>Çiftliğin müdavimleri sadece Saanenler, kaz, ördek ve tavuklar değil elbette. Doğal hayatın içinde varolduğu halde göremediklerimiz, görüp ismini bilemediklerimiz ve zaman zaman uğrayıp geçenler de var tabii ki... Elektrik tellerine konmuş kırlangıç gibi: sakin sakin izlemede yaşananları... Bir dinlenme anında belli ki.</div><div><br /></div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgL2V1ZMAeMqLHc3QvfM5-sB_i5z8z2Yr18PeQyXJDandMGziSigrrZoI282PHF0mbijlMTcedScKOQOkRNIw6ngZNs98Hsat7rAlR_334Zx7mtjzMjOQBhQaBeQP229DKe2gnoXMtE7n4/s1600/14062010%C3%A7iftlikte+138.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgL2V1ZMAeMqLHc3QvfM5-sB_i5z8z2Yr18PeQyXJDandMGziSigrrZoI282PHF0mbijlMTcedScKOQOkRNIw6ngZNs98Hsat7rAlR_334Zx7mtjzMjOQBhQaBeQP229DKe2gnoXMtE7n4/s400/14062010%C3%A7iftlikte+138.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5483357077360874674" /></a><br /></div><div>Sürüler halinde uçarken siyah bir karaltı şeklinde algılanan kırlangıçların aslında beyaz karınları ve siyah baş, kanat ve kuyruklarıyla ayrı bir albenisi var. Eski takvimlere "Kırlangıç fırtınası"olarak geçen 14 Mart'tan sonra çiftlikte boy göstermeye başladı kırlangıçlar... Fırtınanın bu şekilde adlandırılması, kırlangıçların narin kanatlarının, esen fırtınaya ve yağan yağmura direnemeyip kırılmasındanmış. Ancak bu fırtına dönemini atlatınca yola koyulurmuş kırlangıçlar... Geldikleri bu iklimden havalar soğuyup günler kısalmaya başlayınca ayrılarak anavatanları Afrika'ya doğru yola koyulurlarmış güz sonunda. Ta ki gelecek bahara kadar... Enteresandır; ertesi yıl geldiklerinde bir önceki yuvalarını bulur ve yerleşirlermiş yeniden. Üreme dönemlerinde ise, son derece medeni ve paylaşımcı bir yol izleyerek nöbetleşe kuluçkaya yatarmış kırlangıçlar eşler...</div><div><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiDyv26s6RgKOzpMiRS7Dl2h0yXF9T_SFH5fWDAIWOFqnx8DO07yfQAzpPiVKYQ70TBdgc1S386wqax6MVJEBJ6H5rsbhtMzJULGUAsokpD210BfoHpxpTzJ6-LtvfAVi994msCAC9g8H4/s1600/14062010%C3%A7iftlikte+316.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiDyv26s6RgKOzpMiRS7Dl2h0yXF9T_SFH5fWDAIWOFqnx8DO07yfQAzpPiVKYQ70TBdgc1S386wqax6MVJEBJ6H5rsbhtMzJULGUAsokpD210BfoHpxpTzJ6-LtvfAVi994msCAC9g8H4/s400/14062010%C3%A7iftlikte+316.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5483305822446361938" /></a></div><div><br /></div><div><div>Gün boyunca vadide <a href="http://www.trakus.org/kods_bird/uye/?fsx=2fsdl17@d&tur=K%FDr%20k%FDrlang%FDc%FD#">cıvıltıları</a> yankılanan kırlangıçlar uzun çatallı kuyruklarını bir dümen gibi kullanarak manevralarla uçarken; sivrisinek ve diğer böcekleri, üçgen şeklindeki açık ağızlarını avlayarak yaşamlarını sürdürürlermiş. Bunu yaparken bizim hayatımızı daha yaşanılır kıldıkların biliyorlar mı acaba?.. Neyse ki, bizim kontrolü elimize almayı unuttuğumuz yorgun ve yoğun anlarımızda bile sürdürülebilirliği kontrol eden bir güç var. Aslına bakarsanız, bunun bilgisinin binlerce yıldır tüm canlıların zihinlerine kazındığına; hiç bir hareketlerinin tesadüfi olmadığına inanıyorum.</div><div><div><br /></div><div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjtP4mzIBKOQvLEXsXjKBsixEdOVQZdGGDU6_OsZZhXGZcILnuF0W1NBYZlfV-7oOk-XVFa5Uvdy92uAhzPI3zhJtj9iOn-XmQ7lap9aJ1uL0Xx11UxZ9xrY2YvqjxO3NDogbKCkjJBCc4/s1600/14062010%C3%A7iftlikte+467.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 359px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjtP4mzIBKOQvLEXsXjKBsixEdOVQZdGGDU6_OsZZhXGZcILnuF0W1NBYZlfV-7oOk-XVFa5Uvdy92uAhzPI3zhJtj9iOn-XmQ7lap9aJ1uL0Xx11UxZ9xrY2YvqjxO3NDogbKCkjJBCc4/s400/14062010%C3%A7iftlikte+467.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5483358652483620514" /></a><br /></div><div>Sadece kırlangıçlar da değil elbet faunada yerlerini alan, insan eliyle yaşatılmaya çalışılanlardan -Saanenler, ördekler, kazlar, tavuk ve horozlar- başka varlıklar da biz görüp haberdar olmasak bile yaşamlarını sürdürmeye devam ediyorlar. Örneğin şu <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C4%B1rt%C4%B1l">tırtıl</a>ın bir kaç güne kalmadan son derece cazip bir<a href="http://spidervis.wordpress.com/2008/09/06/kelebekler-ve-tirtil-halleri/"> kelebek</a> halini alacağını kim inanabilir? Peki, onun yaşam hakkını daha sağlıklı meyve elde etme adına elinden alma hakkına sahip miyiz? Biyolojik çeşitliliğin <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/S%C3%BCrd%C3%BCr%C3%BClebilirlik">sürdürülebilirliği</a> ve üretkenliğin devamı ancak yaşayan tüm türlerin korunmasıyla mümkün olabilecek. Ancak bunun nereye kadar uygulanabilir olduğunu bilemiyorum.</div><div><br /></div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPfljqDVuictjr4R4F8qTacKX-mfEHOUzJcXYl0wrNUwrKHx2wB-sxFDxLzc3D4-tZ22cSTcifV5k8l-95alYn1AtlcUHIH-WjadLccw2Hfq1yDhW5G082gF5DFKu8iYHY9b-pc9i9I7A/s1600/14062010%C3%A7iftlikte+006.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPfljqDVuictjr4R4F8qTacKX-mfEHOUzJcXYl0wrNUwrKHx2wB-sxFDxLzc3D4-tZ22cSTcifV5k8l-95alYn1AtlcUHIH-WjadLccw2Hfq1yDhW5G082gF5DFKu8iYHY9b-pc9i9I7A/s400/14062010%C3%A7iftlikte+006.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5483306511872668994" /></a>Bu satırlar belki sadece yüksek sesle sizinle birlikte düşünme çabası... Sözgelimi yılanların sayısının hızla arttığı ve yaşayanlar için bir tehlike arzettiği florada, nereye kadar bir müdahale hoş görülebilir? Binbir çeşit çiçeğin, çalının, ağacın, börtü böceğin, yılanın, tırtılın ya da bir sürü canlının yaşam hakkını biz mi belirleyeceğiz? Ya da diğer türlerin varlığının sürdürülebilirliği için verilecek kararda kriterler ne olabilir? Adım adım yürüyerek ilerlediğimiz bu yolda üzerinde düşünülüp konuşulması gereken bir çok konu belirmekte ufukta... Sizce de söylenecek söz yok mu?</div></div></div></div><div><br /></div><div>*Sağ üst taraftaki anketi yanıtlarsanız sevinirim.</div><div></div>Süt Dilimihttp://www.blogger.com/profile/14534286610062278624noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-8414983267516160054.post-21461978468997359232010-06-09T10:59:00.020+03:002010-06-10T21:10:23.601+03:00Yağmurun Ardından...<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiwZRozwVI5eTSkhIu641sbb8NmFrOnV-po6q-P6izAxfmO2AY9gIG6kgYT-9NXryF854wM-K6y8YjiZSWEdHjbD4BS5LlgycfYoFTETdNeJdt5cXgDAQhFi0Pcij9uXf-x9iZLogkjQcA/s1600/06062010%C3%A7iftlk+143.JPG"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 240px; height: 320px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiwZRozwVI5eTSkhIu641sbb8NmFrOnV-po6q-P6izAxfmO2AY9gIG6kgYT-9NXryF854wM-K6y8YjiZSWEdHjbD4BS5LlgycfYoFTETdNeJdt5cXgDAQhFi0Pcij9uXf-x9iZLogkjQcA/s320/06062010%C3%A7iftlk+143.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5480876578398398146" /></a>Günlerdir şehri etkisi altına alıp, nefes almamacasına yağan deli yağmur ve yoğun sis, birkaç gündür çiftliği de yoğun şekilde etkiledi. İlk andaki şaşkınlık ve telaş atlatılıp yaşayanları ve hayvanları etkileyebilecek ne varsa kontrol altına alındıktan sonra yağmurun keyfi hissedilmeye başlandı. Şehirdekinin aksine çiftlikte sisin ve yağmurun yansıması öylesine farklı ki... Her daim gizleyen bir etkiye sahip; gizliyor ve o büyülü tülün ardından karşı yamaçtaki evler gerçekten var mı; yoksa bu bir yanılsama mı ayırt edemiyor insan!.. Bu pitoresk yapı, gerçekten de görülüp yaşanmaya değer; yağmur ise inanılmaz yakışıyor çiftliğe... İnsanı da doğayı da arındırıyor su... Yağmurun, yaprakları yunup arındırdığını görmek iyi geliyor ruhuma.Tazelenişi hissetmek...Olgunlaşması için gözünün içine baktığımız eriğin üzerindeki buğu...<div><br /></div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjnVDOIi3uXsbdomr6p1e4Wni-i4R9ILwoki0QdikkCJefJKl_3A_krKec21U-UT4lzH9_M6lwNlJS9RsBsoFDmApDUHpTAJPFZGlsqJPgMVIpR2bJeb6JQrl1_3rYwAJzsKPCO7roPi9o/s1600/06062010%C3%A7iftlk+040.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 240px; height: 320px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjnVDOIi3uXsbdomr6p1e4Wni-i4R9ILwoki0QdikkCJefJKl_3A_krKec21U-UT4lzH9_M6lwNlJS9RsBsoFDmApDUHpTAJPFZGlsqJPgMVIpR2bJeb6JQrl1_3rYwAJzsKPCO7roPi9o/s320/06062010%C3%A7iftlk+040.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5480878272795185954" /></a>Bulutlarların tekrar gökyüzüne doluşmaya başlaması, gezintiden dönen kazların su birikintilerindeki suya dalıp çıkışları, tavuk ve horozların ise iç mekanın loşluğunda kalmayı yeğlemeleri... Çiftliğe geçen hafta hediye olarak gelen iki ördek yavrusunun rüştlerini ispat edip komüne katılma hakkı elde etmek için bekleme döneminde oluşları... Toprağın kokusu... Kuşların vadinin derin sessizliğine inat, durmayan cıvıltıları... Puhu kuşu*nun ağaçlara çarpıp yankılanan sesi... Hepsi öylesine dinlendiriyor ki insanı...</div><div><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWPen2ovBsMu1iAxYcZBReioyKKQM4gQ8zOvVITIEXU1amxf2Clln1tThMM3qZzug18B2rUAo-x4GLvQnCac9Nj-ug8VF9suVEq3bEqdoiMl_67Ic_xVwSD4ygIDylUe4F-u0ghzvp97c/s1600/06062010%C3%A7iftlk+169.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 240px; height: 320px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWPen2ovBsMu1iAxYcZBReioyKKQM4gQ8zOvVITIEXU1amxf2Clln1tThMM3qZzug18B2rUAo-x4GLvQnCac9Nj-ug8VF9suVEq3bEqdoiMl_67Ic_xVwSD4ygIDylUe4F-u0ghzvp97c/s320/06062010%C3%A7iftlk+169.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5480875546559539138" /></a><br /></div><div>Saanen keçileri ise- kazların aksine- meraya çıkarılmayıp ağılda kaldılar yağış boyunca... Yağmurun dindiği zaman dilimlerinde kısa süreli havalandırma periyotları yetti Saanenlere... Güneşin yüzünü göstermesiyle yine o yemyeşil meraya karışacaklar nasılsa... Bir süreliğine taze otun yerini kuru ot ve kesif yem alacak; ne gam!.. Ardından güneşin yeniden ışıldamasıyla, taze filizlerden ve çalılardan nasiplerini alarak sütleri kıvamını bulacak yeniden...</div><div><br /></div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVE9SZhd9Lna3IL_cRy_0hcPGYTBrnDM7eIt5m3Tfuvzrr6VgRnsV5WOndM3aOGFYyMal7vBFhUznBCX0CmDsT6Y5y0h2vgJHsFU65z-QIWOS2qKAOxNVM69LwPebpipffSImEpiwfx7c/s1600/06062010%C3%A7iftlk+134.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVE9SZhd9Lna3IL_cRy_0hcPGYTBrnDM7eIt5m3Tfuvzrr6VgRnsV5WOndM3aOGFYyMal7vBFhUznBCX0CmDsT6Y5y0h2vgJHsFU65z-QIWOS2qKAOxNVM69LwPebpipffSImEpiwfx7c/s400/06062010%C3%A7iftlk+134.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5480697386846935106" /></a></div><div><br /></div>Keçi peyniri yapımı ise yağmur çamur dinlemiyor; sürüp gidiyor. Son peynir çalışmamda, bugüne kadar kullanmadığım farklı bir tür peynir denedim. <a href="http://en.wikipedia.org/wiki/Maasdam_cheese">Maasdam peyniri</a>ni rendeleyerek elde ettiğim kültürle ön mayalama yaptıktan sonra klasik peynir mayasını ekleyip mayalamayı sürdürdüm. Elde ettiğim peynirin olgunlaşma sürecinden sonra, lezzeti ve görünümü hakkında yorumlarımı ekleyip sizinle paylaşmayı düşünüyorum. <div><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhMc2W3u25EJo0Gj2z8F3GRR6XP9zK5kWw4HN4vQgVFvP99m8GyVloQn82v00VLgMGsV4_qSJy0BL79EikOVbD59_aOEhyZY1g3BPWXHD3yXUlvR9O0H6vPWhJuL19doNN405mbOvErqLk/s1600/yeni+mnk%C5%9Fe+026.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhMc2W3u25EJo0Gj2z8F3GRR6XP9zK5kWw4HN4vQgVFvP99m8GyVloQn82v00VLgMGsV4_qSJy0BL79EikOVbD59_aOEhyZY1g3BPWXHD3yXUlvR9O0H6vPWhJuL19doNN405mbOvErqLk/s400/yeni+mnk%C5%9Fe+026.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5480697347701785618" /></a><br />Bir diğer çalışmada ise, ithal keçi peyniri ve yerli eski kaşar peynirinden elde ettiğim kültür ile ayrı ayrı ön mayalamaya tâbi tuttuğum sütleri; ön mayalama süresi sonunda biraraya getirip birlikte mayaladım. Sonucu ben de merak ediyorum. Bakalım lezzeti diğer peynirlerin lezzetini aşabilecek mi?..</div>*Puhu kuşu sesi için link vermeye çalıştım; fakat site direkt yönlendirme yapmıyor.<div><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhKRErzrgIcNL4tgARNWKTMDMhSo6R2vwT_VNtjDzDOdlbDlaFvuaX7NvyCMOJ21O9B61HsRbCjEN2UJuNbw6Xe5ZtPPhyphenhyphenIUYPP7SZ7Jty0S5FwEP9vL-wkA1eWxPWeaRkEe4jN9gsUyTQ/s1600/menek%C5%9Fe2+038.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 306px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhKRErzrgIcNL4tgARNWKTMDMhSo6R2vwT_VNtjDzDOdlbDlaFvuaX7NvyCMOJ21O9B61HsRbCjEN2UJuNbw6Xe5ZtPPhyphenhyphenIUYPP7SZ7Jty0S5FwEP9vL-wkA1eWxPWeaRkEe4jN9gsUyTQ/s400/menek%C5%9Fe2+038.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5481208846840533730" /></a><br /><div>İlgilenenler için: <a href="http://www.owlpages.com/sounds/Ninox-strenua-1.mp3">http://www.owlpages.com/sounds/Ninox-strenua-1.mp3</a></div></div>Süt Dilimihttp://www.blogger.com/profile/14534286610062278624noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-8414983267516160054.post-31044344949591022122010-06-04T18:29:00.043+03:002010-06-05T23:35:12.134+03:00Keçi Sütü: Ab-ı Hayat<div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_eRSMR_2sxorBxJaE-BFY7k6oPCD8L558rsyxD6K0M89IYdxPTiApAVsFt5-OXjftueZ49E1nSjR9YzFKvGYRPAH7m_8SXn27Jgv5hlyctHTfDDgGGsmsUVP1S_a528Sbr6YOUEmmQCU/s1600/%C3%A7iftlikte+539.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_eRSMR_2sxorBxJaE-BFY7k6oPCD8L558rsyxD6K0M89IYdxPTiApAVsFt5-OXjftueZ49E1nSjR9YzFKvGYRPAH7m_8SXn27Jgv5hlyctHTfDDgGGsmsUVP1S_a528Sbr6YOUEmmQCU/s400/%C3%A7iftlikte+539.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5479382073065119122" /></a></div><div><div style="text-align: left;"><br /></div><div style="text-align: left;">Meranın kapısında meraklı gözler karşılıyor sizi ilkin; biraz tedirgin...Saanen keçilerin büyük bir kısmı meranın farklı yerlerinde otlamakta... Dikenler ve çalılar en fazla rağbet gören gıdalar Saanenlerin nezdinde...Arada bir boğazlarına takılan dikenlere hiç aldırmadan; ufak bir öksürük refleksiyle diken problemini halledip yeme eylemlerine devam ediyorlar keyifle...</div><div><div style="text-align: center;"><div style="text-align: left;"><br /></div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7oTiu_fLbFoy9FwpG5MPRvOo_hLLiTGDxNn5NXTy3hyphenhyphenoIfbiU00MhAACKc1HgOCxe87nTuAvcti1LKZ9TKePrt-oq-hUrY9SC44yLPAvdFtF7nvOI0D548eHcaEeEX5HET-6y6DMaZdg/s1600/%C3%A7iftlikte+338.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7oTiu_fLbFoy9FwpG5MPRvOo_hLLiTGDxNn5NXTy3hyphenhyphenoIfbiU00MhAACKc1HgOCxe87nTuAvcti1LKZ9TKePrt-oq-hUrY9SC44yLPAvdFtF7nvOI0D548eHcaEeEX5HET-6y6DMaZdg/s400/%C3%A7iftlikte+338.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5479198630073087874" /></a><br /></div></div><div>Saanen keçiler sakin, insan canlısı hayvanlar... Varlığınızdan hiç bir şekilde olumsuz etkilenmeden günlük rutinlerini sürdürüyorlar. Arada sizinle hasbihal etmek istercesine yanınıza sokulmayı da ihmal etmiyorlar. </div><div><br /></div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjaocFuxAYXgdvoKCSHiFA-27Uong7HB36FL9J6W_WvihaVm81fRlLcQoJDXI5uGn7jK8ZlJgdySQ3YvAEdPAStsFPmL4HM7jHew09eAKQ_UcPffLZHwD8VaocTBWhJQw7l_B0VQfmTW_E/s1600/%C3%A7iftlikte+341.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjaocFuxAYXgdvoKCSHiFA-27Uong7HB36FL9J6W_WvihaVm81fRlLcQoJDXI5uGn7jK8ZlJgdySQ3YvAEdPAStsFPmL4HM7jHew09eAKQ_UcPffLZHwD8VaocTBWhJQw7l_B0VQfmTW_E/s400/%C3%A7iftlikte+341.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5479198636514432002" /></a><br /></div><div>Sadace Saanenler değil çiftliğin müdavimleri... Kazlar, tavuk ve horozlar da meradaki salınımlarına devam ediyorlar... Kazları biraz uzaktan seyretmekle yetiniyorum; çığlıkları beni uzak tutmaya yetiyor. </div><div><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHxeA-pTctwu0g8DvemnVUkHIh3U7r9esNCqzEwZCcs8SeE0YspH6VXag87TL4A17BS7zFJJm1nNA6ZKau4QHMtn3aa7eGjSg0DkJ6qzhMD2flZZpOtmGPvHOqJ4NLr4LdUNC2d8ADNpA/s1600/%C3%A7iftlikte+131.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHxeA-pTctwu0g8DvemnVUkHIh3U7r9esNCqzEwZCcs8SeE0YspH6VXag87TL4A17BS7zFJJm1nNA6ZKau4QHMtn3aa7eGjSg0DkJ6qzhMD2flZZpOtmGPvHOqJ4NLr4LdUNC2d8ADNpA/s400/%C3%A7iftlikte+131.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5479198611787654690" /></a></div><div><br /></div><div>Oysa Saanenlerin arasında dolaşmak müthiş bir enerji veriyor insana... İnanılmaz pozitif enerjileri var. Çiftlikte kaldığımız süre zarfında çok hoş bir olaya da tanık olduk yine... Yeni bir hayat daha başladı dün... Tüm yeni başlangıçlar gibi keyifli; ama bir o kadar da zorluydu elbette...</div><div><br /><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjBNbAUO_UbdfNUUueycXjnxFpqHCbTtE_t13Wt7QjP4kKGLT7jpAcHqKpwKCAWRAJT0EtClzcI5GF9ftSK6jeYjzL5vlFk6LeJnTjkuMKf3vftdK1ofIrbHC5MGVxOQkTi3byUmHnhlJg/s1600/%C3%A7iftlikte+363.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjBNbAUO_UbdfNUUueycXjnxFpqHCbTtE_t13Wt7QjP4kKGLT7jpAcHqKpwKCAWRAJT0EtClzcI5GF9ftSK6jeYjzL5vlFk6LeJnTjkuMKf3vftdK1ofIrbHC5MGVxOQkTi3byUmHnhlJg/s400/%C3%A7iftlikte+363.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5479217510432105586" /></a></div><div><div><br /></div><div><div><div>Annenin sancıları bebeğin gelişini müjdeledi ilkin... Ardından anne, merada kendine kuytu bir yer bulup; akışa bıraktı kendini; tüm canlıların varoluş sürecinde olduğu gibi bir başına... Anneye bahşedilen, genlerinde saklı o muazzam direnme gücüyle bu sürecin üstesinden geldi anne; doğanın kanunu işledi ve bir hayat başladı yeniden... </div><div><br /></div><div>Anne, sabırla yavrunun güçlenip hayata katılmasını bekledi. Hafif dokunuşlarla içinde bulunduğu alandan uzaklaştırdı ilkin... Ardından sabırla yavrunun kendi başına hareket edebilmesi için bekledi bir süre... Asude bir bekleyişti tanık olduğumuz... Doğanın işleyişine teslim olmuş bir bekleyiş... </div><div><br /></div><div>Yavrunun hayata tutunma çabası, öğrenme gayreti ise görülmeye değerdi. Doğumdan sonraki ilk saat içinde büyük bir gayret gösteren; ancak kasları henüz yeterince güçlenmeyen, düşlediği hareket gücüne kavuşamayan yavru sendeliyor; kayıp düşüyor ama yılmıyor yeniden toparlayıp yine deniyordu. İnanılmaz bir dayanıklılık testinden geçercesine... </div><div><br /></div><div>Yavaş yavaş yavrunun biraz daha güçlenip kaslarını kontrol edebildiğini net bir şekilde görebiliyordum. İlkin emme güdüsünün o karşı konulmaz dürtüsüyle annenin bacaklarından başlayarak; değdiği her noktada sütü arıyor yavrunun dudakları istemsizce... Anne, yumuşak dokunuşlarla bir yandan yavruyu doğum izlerinden temizlerken; bir yandan da yavruyu sütün menşeine doğru yöneltiyor. Sonunda biraz yorgun ama keyifle; annenin memesinden ilk sütünü, ab-ı hayat içercesine yudumluyor yavru... İlk andaki acemice emme refleksi bir kaç saatin ardından yerini daha uzun soluklu bir emmeye bırakıyor. Anne genlerinde, koruyup yüreklendirme becerisini taşırken; yavru hayatta kalabilmesinin sırrının bu ilk sütte gizli olduğunun bilincinde... </div><div><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRj0ZToVanBTATg-3e6paplwW6EfSdN0mJHJDNkYMUTRnUh1H4-TdptBFcFCSrLf-W-LwLSa-jLd3ufqVoJ1gjG3km4KPLBkhDoEMgKKWHQaqhE5trpsfWXLIapkMGZ8tFM-bGB7xGLjQ/s1600/%C3%A7iftl+020.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRj0ZToVanBTATg-3e6paplwW6EfSdN0mJHJDNkYMUTRnUh1H4-TdptBFcFCSrLf-W-LwLSa-jLd3ufqVoJ1gjG3km4KPLBkhDoEMgKKWHQaqhE5trpsfWXLIapkMGZ8tFM-bGB7xGLjQ/s400/%C3%A7iftl+020.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5479383783937557170" /></a><br /></div><div>Kolostrum sütü, antikor ve immunglobulin bakımından zengin olması itibariyle yavruyu reel dünyaya ayak bastığı ilk günlerde, her türlü etkiden uzak tutma gücünü içinde barındıran çok güçlü bir etkiye sahip... Her ikisi de bu gücün farkında gibi: Yavru emmede ısrarlı; anne ise yavruyu emzirmekte sabırla... Bunun sonucu çok net bir biçimde yavrunun hareketlerine yansıyor. Anbean yavrunun kaslarının güçlenip ayakta daha dengeli, daha güçlü durabildiğini görmek inanılmaz derecede mutlu ediyor beni...</div><div><div style="text-align: center;"><br /></div></div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-RIDzTvXRw3gwDWDIpMZXKuS14rfy3OdfRzOAIZtvyfnYgTk_YYLXkh_oY_2zIjvhHKuIj8-PeAeShPegYFBnk5ka1c9sZSZrinoVWAHjOpfiU8ewO8KpJSDWAsf9aISHc3PldoUThp4/s1600/%C3%A7iftl+013.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-RIDzTvXRw3gwDWDIpMZXKuS14rfy3OdfRzOAIZtvyfnYgTk_YYLXkh_oY_2zIjvhHKuIj8-PeAeShPegYFBnk5ka1c9sZSZrinoVWAHjOpfiU8ewO8KpJSDWAsf9aISHc3PldoUThp4/s400/%C3%A7iftl+013.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5479370361237947906" /></a><br /></div><div>Anne Saanen keçi yavrusuyla hemhal iken, sürünün diğer elemanları meradaki günlük rutinlerini sürdürüyorlar. Çiftlikte hiç bir telaşa mahal yok. Herşey onların doğal seyirlerine göre şekil alıyor. Sadece sağım saatinde biraz yoğunluk gözleniyor. Bakıcılarının ardından birer birer sağım sırasına giriyorlar yine de...</div><div><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEib71nZLmicDw0pse7w1P4VcBu0RX1ts1vis7w0gA9yyN7hfoaRCMHmgJXLbYxoDYZsS3BzMER1MSRJw68WD1lmJMqc_2smb40-IEDqqGjHkOSwEDP2QAssbE3285P_QgckbZQvwOUpwM0/s1600/%C3%A7iftlikte+477.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEib71nZLmicDw0pse7w1P4VcBu0RX1ts1vis7w0gA9yyN7hfoaRCMHmgJXLbYxoDYZsS3BzMER1MSRJw68WD1lmJMqc_2smb40-IEDqqGjHkOSwEDP2QAssbE3285P_QgckbZQvwOUpwM0/s400/%C3%A7iftlikte+477.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5479382062436099506" /></a><br /></div><div>Sürüdeki diğer keçiler birer birer sağılmaya giderken; anne ayrıcalıklı bir konumda merada karnını doyuruyor. Bir yandan da asla yalnız bırakmadığı yavrusunu gözlemekten geri durmuyor. Güneşin batışına dek anne tüm zerafeti ile bu bekleyişini sürdürüyor. İnsanın ömründe en az bir kez, böylesi olağanüstü bir sahneye tanık olması gerek... Yaşam temposu içinde olağan addedilmekle birlikte; gerçekte müthiş bir varoluş ve tekrarlanma döngüsü olan böylesi bir olaya tanık olmak, gerçekten çok büyük bir lütuf...</div></div></div></div></div></div>Süt Dilimihttp://www.blogger.com/profile/14534286610062278624noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-8414983267516160054.post-10355952968515337912010-05-25T00:33:00.014+03:002010-05-28T18:11:04.252+03:00Her şey yolunda, süt gibi akıp gidiyor..<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-iUHOkUA1DgU_0Zx9WU_gOATY8lZkSbF8XZKxgfr_cM6wBVowMDHfdQVyFZ0YNmLXd0pqe-HudZbpcxqxfFEairQBr6DQ8_VHeTuIy65avQwPukGE8C5zDjAszvxKJm7JQUMTS7rjoQs/s1600/sunum.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-iUHOkUA1DgU_0Zx9WU_gOATY8lZkSbF8XZKxgfr_cM6wBVowMDHfdQVyFZ0YNmLXd0pqe-HudZbpcxqxfFEairQBr6DQ8_VHeTuIy65avQwPukGE8C5zDjAszvxKJm7JQUMTS7rjoQs/s400/sunum.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5474967562148866914" /></a><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpYhIqS85YkcKmhEVeWrtJuTRAShIF0xFTHtjdr7ZSpEboIwYtEsOZPB_Z62W6FgSmE_yuyiugvFfg-uP7WeM_QFUZvwh-yKn5EyJHfWxA-LzYZoS2uz5enngufBL_lqh9egrNkWXTHLI/s1600/snm.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpYhIqS85YkcKmhEVeWrtJuTRAShIF0xFTHtjdr7ZSpEboIwYtEsOZPB_Z62W6FgSmE_yuyiugvFfg-uP7WeM_QFUZvwh-yKn5EyJHfWxA-LzYZoS2uz5enngufBL_lqh9egrNkWXTHLI/s400/snm.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5474959122337575922" /></a><br /> Hayatın normal akışına eklenen birkaç - ufak tefek- ayrıntının halledilmesinden sonra yine atölyeye girilip iki gün önce yapılan iki farklı peynirin tuzlanması mümkün oldu... Bunlardan biri; keçi sütüne -keçi sütü ile yapılmış ithal bir peyniri rendeleyip ekleyerek elde ettiğim- kültürün ilavesiyle ulaştığım bir peynir türüydü.. (Tabii ardından normal peynir mayasının ilave edildiğini de ekleyelim.) İkincisi ise yine keçi sütüne, yerli bir peynir markasının "eski kaşar " olarak adlandırılan peynir türünden elde ettiğim kültür ilavesiyle başlayıp ardından yine peynir mayası ekleyerek elde ettiğim bir peynirdi. İlki, kültür ilavesinde kullandığım ithal peynirin özelliklerini yansıttığı gibi ikinci peynir de eski kaşar peynirinin lezzetini yansıtıyordu. Kullanılan ana malzeme -her zamanki gibi-keçi sütü ; ardından iki gruba kullandığım maya çeşidi de aynı olmakla birlikte; ara aşamada kullandığım kültürlerin farklılığının , sonucu ne denli etkilediğini gözlemlemek çok ilgi çekici.. Test edilip tadıldığında çok bariz olarak hissedilen bu fark, daha sonra eski kaşar kültürü eklediğim peynirin- peyniraltı suyunda- çok kısa bir süre haşlanması sonucu ziyadesiyle belirginleşiyor... Lezzetteki farklılığın yanı sıra peynirin dış yüzeyindeki renk farklılığı da dikkat çekecek boyutta.. İlki, keçi sütünün sedefimsi-bembeyaz rengini yansıtırken, diğeri eski kaşar peynirinin sarımsı tonlarında. . Aynı malzemeyle başlayan yolculuk ,kullanılan kültürlerin içerdiği farklı bakteriler dolayısıyla bambaşka bir yolculuğa çıkarıyor keçi sütünü... Mucize devam ediyor...Süt Dilimihttp://www.blogger.com/profile/14534286610062278624noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-8414983267516160054.post-36147513312592207052010-05-20T23:11:00.012+03:002010-05-20T23:55:52.408+03:00Keçi Sütünden Mucizeler<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhS8EQ8K-zrmbHdDC-9TJbkxSaqE3t_z3wkhW_ioIex5HX7VprItpSLf_LpL1crimMuK8RvElFulPWqJj7jSvQUQxeXI9EDqQ-YN3hOZog-IhYVq72H2M7CbL-zY66pVlB8q-PpUBgfQl0/s1600/%C3%A7iftlik+(2).JPG"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 240px; height: 320px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhS8EQ8K-zrmbHdDC-9TJbkxSaqE3t_z3wkhW_ioIex5HX7VprItpSLf_LpL1crimMuK8RvElFulPWqJj7jSvQUQxeXI9EDqQ-YN3hOZog-IhYVq72H2M7CbL-zY66pVlB8q-PpUBgfQl0/s320/%C3%A7iftlik+(2).JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5473458689001066178" /></a>Bu "mucize" bundan on bin yıl önce başladı. Hayvanlarını otlatmak için meraya giden bir çoban, bir keçinin işkembesinden yaptığı mataraya koyduğu sütünün kesilip ekşidiğini görür üzülerek... Oysa kesilen süt o gün azık olur çobana... İşte bahsi geçen o çobanın daha sonraki günlerde, sütü bu kez bilinçli olarak ekşitip peynir elde ettiğini düşünüyor tarihçiler... Bir kez başlayan bu peynir yapım süreci, hep ileriye doğru ivme kazanıp gelişme göstermiş. Bir kez "süt dilimi"nin tadını alan insanoğlu bu tadı daha uzun süreli yaşayabilmek için sütün ömrünü nasıl arttırabileceğini düşünüp, lezzeti eşsiz kılma çabasını sürdürmüş yüzyıllar boyu... Keçi sütünün besleyici değerinin son derece yüksek olduğunun ünlü hekim Hipokrat tarafından da tescil edilmesinden beri, peynir kahramanların gıdası olarak tanımlanıp övülmüş pek çok tarihi metinde... Hatta tarihi kayıtlardan peynirin ilaç olarak bile kullanıldığını öğreniyoruz. Dünyada en uzun yaşayan insanlara en çok tükettikleri besinler sorulduğunda ilk sıralarda yoğurt ve peynirin var olduğunu söylemeleri de bir tesadüf olmasa gerek...<div><br /></div><div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEixtm260MdqNUhGbYywj-k_iFTP18g_QoWmvW4ouQyNz-kf8mhz9rIbHzRcoEPY8LRyE9jvJiG5tkZ_ZkCAUurtXs0QpmZOOib0ysL8INrIMq2dlE4tDk4sNqtSgC0pGnjfeIUnQhpNKCQ/s1600/%C3%A7ekim+317.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 240px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEixtm260MdqNUhGbYywj-k_iFTP18g_QoWmvW4ouQyNz-kf8mhz9rIbHzRcoEPY8LRyE9jvJiG5tkZ_ZkCAUurtXs0QpmZOOib0ysL8INrIMq2dlE4tDk4sNqtSgC0pGnjfeIUnQhpNKCQ/s320/%C3%A7ekim+317.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5473456228414450738" /></a><br />Çok uzun bir süre, "azık olma" özelliğini koruyan peynirin bugün daha ziyade "lezzet unsuru" olma niteliğinin ağır basmakta olduğunu görüyoruz. Dünün azığı peynir; bugün yemekten önce bir giriş veya yemek sonrası sindirimi kolaylaştırması sebebiyle yemeği tamamlayıcı bir besin olarak yer edinmiş durumda yemek kültüründe. Geçmişte olduğu gibi bugün de peynir, değerli bir besin olarak değerlendirilmesinin yanısıra tatlı olarak da kendine geniş bir yer edindi. Batı mutfağında, ısıtılıp üzerine bal gezdirilerek tatlı olarak tüketilen keçi peyniri; aynı zamanda hoşmerim gibi geleneksel-yöresel bir tatlı içinde de yer alabiliyor sözgelimi... İşte, sütün boyut kazanmış hali şu an en yalın haliyle servis tabağında...<br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOTSLQ_o5Rx2MZcQM2s1k9M7Ub5Ok-zNwh1JAxDA59CfGeVAAt0SGKK7CU_Az_r1tre1pCeYmnUSF_zL1ooit67JaMDcFdV_kjOt6u38rVjjn7loKMVKzQQzXcNZz9NJK7p9fdNg-W9Lg/s1600/%C3%A7ekim+458.JPG"><img style="text-align: left;display: block; margin-top: 0px; margin-right: auto; margin-bottom: 10px; margin-left: auto; cursor: pointer; width: 320px; height: 240px; " src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOTSLQ_o5Rx2MZcQM2s1k9M7Ub5Ok-zNwh1JAxDA59CfGeVAAt0SGKK7CU_Az_r1tre1pCeYmnUSF_zL1ooit67JaMDcFdV_kjOt6u38rVjjn7loKMVKzQQzXcNZz9NJK7p9fdNg-W9Lg/s320/%C3%A7ekim+458.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5473449343580600930" /></a></div><div><span class="Apple-style-span" style=" border-collapse: collapse; color: rgb(51, 51, 51); font-size:13px;"><div size="17px" style="display: block; margin-left: 0.2em; color: rgb(102, 102, 102); "><span class="Apple-style-span" style="border-collapse: separate; font-family: georgia; font-size: small; "><br /></span></div><div size="17px" style="display: block; margin-left: 0.2em; color: rgb(102, 102, 102); "><span class="Apple-style-span" style="border-collapse: separate; font-family: georgia; font-size: small; ">"Keçi sütünden peynirler yapmak" benim için eşsiz bir malzemeyle yontu yapmak gibi... Peynir yapımının artizan bir üretim halini alması tam da bu noktada devreye giriyor sanırım... Elinizdeki malzeme adeta yeniden şekillendirilmeyi bekleyen bir hamur gibi önünüzde uzanıyor ve siz ona nihai şeklini almasında yardım ediyorsunuz. -Yüzyılların deneyimi de size teknik verileri aktararak destek veriyor tabii...- Bunu deneyimlemek gerçekten muhteşem bir duygu... İstanbul gibi bir şehirde yaşayıp da böylesi özel bir materyale öz kaynağından -çiftlikten- erişebilmek... Ardından keyifli bir çalışma sürecinden sonra inanılmaz lezzetlere ulaşmak... Ne büyük kısmet! Ne büyük nimet! Elinizdeki malzemeyi en saf haliyle koruyup; içinde taşıdığı o eşsiz rayihasını yansıtıp; aromasını yayacak şekilde... Katkısız... Gereksiz her türlü etkiden uzak... Tüm yalınlığıyla... Tam da bir "süt dilimi" olma sürecine yakından tanıklık ederek... Bu bir mucize!</span></div></span></div>Süt Dilimihttp://www.blogger.com/profile/14534286610062278624noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-8414983267516160054.post-34250354174839864282010-05-14T15:50:00.032+03:002010-05-15T14:12:34.755+03:00Çiftlik'ten Peynir'e...<div><div><p:colorscheme colors="#ffffff,#000000,#808080,#000000,#bbe0e3,#333399,#009999,#99cc00"><div shape="_x0000_s1026" class="O"><span><span class="apple-style-span"><span style="color:#666666;"><span class="Apple-style-span" style="font-size:medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family:georgia;"><span class="Apple-style-span" style="color:#000000;"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj6u5077n739W2iQEz3HcuLS-W4KAQKLzmGpTw15kwHHf8uhyA3lkYMNkB_u8NSn-s2y4GEQqqkLn1bc2EiQrvbQvBQeEh550yV_RMxo2BYlofNQvRMLSxwVH3T9r76y-8KcT1euZmDya8/s1600/%C3%A7iftlikte+118.JPG"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 225px; height: 400px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj6u5077n739W2iQEz3HcuLS-W4KAQKLzmGpTw15kwHHf8uhyA3lkYMNkB_u8NSn-s2y4GEQqqkLn1bc2EiQrvbQvBQeEh550yV_RMxo2BYlofNQvRMLSxwVH3T9r76y-8KcT1euZmDya8/s400/%C3%A7iftlikte+118.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5471441771601202066" /></a><span class="Apple-style-span" style="-webkit-text-decorations-in-effect: none; "><span class="Apple-style-span" style="color:#000000;"><span class="Apple-style-span" style="font-size:medium;"><div><div><p:colorscheme colors="#ffffff,#000000,#808080,#000000,#bbe0e3,#333399,#009999,#99cc00"><div shape="_x0000_s1026" class="O"><span><span class="apple-style-span"><span style="color:#666666;"><span class="Apple-style-span" style="font-size:medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family:georgia;"><span class="Apple-style-span" style="color:#000000;"><span class="Apple-style-span" style="-webkit-text-decorations-in-effect: none; "><span class="Apple-style-span" style="color:#000000;"><span class="Apple-style-span" style="font-size:medium;"><div><div><p:colorscheme colors="#ffffff,#000000,#808080,#000000,#bbe0e3,#333399,#009999,#99cc00"><div shape="_x0000_s1026" class="O"><span><span class="apple-style-span"><span><span class="Apple-style-span" style="-webkit-text-decorations-in-effect: none; "><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;"><span class="Apple-style-span" style="color:#666666;">Günler bir süredir daha bir hızlı akıyor sanki, çiftlik gündemimize girdiğinden beri… Bir tatlı yorgunluk… Bir telaş… Yeşile bu denli yakın olmak... Yalın olana, aslî olana bu denli yaklaşmak iyi geliyor doğrusu ruhuma...</span></span></span></span></span></span></div><div shape="_x0000_s1026" class="O"><span><span class="apple-style-span"><span><span class="Apple-style-span" style="-webkit-text-decorations-in-effect: none; "><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;"><span class="Apple-style-span" style="color:#666666;"><br /></span></span></span></span></span></span></div><div shape="_x0000_s1026" class="O"><span><span class="apple-style-span"><span><span class="Apple-style-span" style="-webkit-text-decorations-in-effect: none; "><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;"><span class="Apple-style-span" style="color:#666666;">Çiftliğin gündemimize ilk girdiği günlerde ansızın kapımın önünde buluverdiğim külliyetli miktarda sütten nasıl peynir yapabilirim sorusunu acilen cevaplamam gerekiyordu. İlk etapta, birkaç küçük(!) problemin var olduğu, bir şeylerin eksik veya fazla olduğu birkaç hatalı üretim... Akabinde çeşitli okumalar... Neyse ki, o telaşlı süreçte karşıma </span></span><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;"><span class="Apple-style-span" style="color:#666666;"><a href="http://artizanpeynirci.blogspot.com/">Artizan Peynirci</a></span></span><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;"><span class="Apple-style-span" style="color:#666666;"> </span></span><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;"><span class="Apple-style-span" style="color:#666666;">gibi gerçekten bu işe kafa ve gönül vermiş ve bir o kadar paylaşımcı biri çıktı. Sistematik bir ü</span></span><span><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;"><span class="Apple-style-span" style="color:#666666;"><span></span></span></span></span><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;"><span class="Apple-style-span" style="color:#666666;">retim şeması içeren yazıları vasıtasıyla</span></span><span class="apple-style-span"><span><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;"><span class="Apple-style-span" style="color:#666666;"> peynir yapma süreci benim için güzel bir şekilde gelişmeye başladı. Var olan yazılarından son derece istifade ettiğim gibi; takılıp kaldığım, okuyup cevabını tam çözemediğim konularda aklımdaki soru işaretlerini gidererek de peynir yapım sürecinde yol almama son derece yardımcı oldu. Ben de sonraki yazılarda yaptığım hataları ve edindiğim tecrübelerimi paylaşarak bu yola çıkmak isteyenlere yardımcı olmak isterim.</span></span></span></span></span></span></span></span></div><div shape="_x0000_s1026" class="O"><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;"><span class="Apple-style-span" style="color:#666666;"><br /></span></span></div><div shape="_x0000_s1026" class="O"><span><span class="apple-style-span"><span><span class="Apple-style-span" style="-webkit-text-decorations-in-effect: none; "><span class="apple-style-span"><span><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;"><span class="Apple-style-span" style="color:#666666;">Peynir üretim prosesinde ilk etapta söylenebilecek olan, yeni sağılmış sütün hemen pastörize edilip dinlendirilmesinin gerekliliği ve ardından gerekli kültür ilaveleri yapılması. Prosesin sağlıklı bir şekilde işlemesi ve takibi kolaylaştırmak üzere notlar iliştirilmesi, tarih atılması</span></span><span class="apple-style-span"><span><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;"><span class="Apple-style-span" style="color:#666666;">... Ardından mayalama süreci ve bekleyiş... Sürprizlere hazırlıklı olmak... Bazen inanılmaz güzelliklerle, bazen de şaşırtıcı sonuçlarla karşılaşmak... Nihayetinde yorucu</span></span></span></span><span class="apple-converted-space"><span><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;"><span class="Apple-style-span" style="color:#666666;"> </span></span></span></span><span class="apple-style-span"><span><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;"><span class="Apple-style-span" style="color:#666666;">ama tatlı bir süreç... Tek bir güzel sonuç için bile değer...<br /><br /></span></span></span></span></span></span></span></span></span></span></div><div shape="_x0000_s1026" class="O"><span><span class="apple-style-span"><span style="color:#666666;"><span class="Apple-style-span" style="color: rgb(0, 0, 0); "><span class="apple-style-span"><span style="color:#666666;"><span class="Apple-style-span" style="color: rgb(0, 0, 0); "><span class="apple-style-span"><span><span class="Apple-style-span" style="font-size:medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family:georgia;"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBQS8qkCtmwaaW2Tu8L88DG1gva9zSpF6t5gDMhOIvlPBLLgkegL9-Oyxs_ZdD3kf4HQQJLmUqo7ulrjzBq15v-Ad_ejbpJ0VE-Hg2BIrxpWFf2AVx8lsPaKd3tzenJaB-UExM__c4XjY/s1600/mutfakta+087.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 240px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBQS8qkCtmwaaW2Tu8L88DG1gva9zSpF6t5gDMhOIvlPBLLgkegL9-Oyxs_ZdD3kf4HQQJLmUqo7ulrjzBq15v-Ad_ejbpJ0VE-Hg2BIrxpWFf2AVx8lsPaKd3tzenJaB-UExM__c4XjY/s320/mutfakta+087.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5471449182615896098" /></a></span></span></span></span></span></span></span></span></span></span></span></div><p class="MsoNormal"><span><span class="Apple-style-span" style="font-size:medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family:georgia;"><o:p></o:p></span></span></span></p></p:colorscheme><span class="Apple-style-span" style=" ;font-size:-webkit-xxx-large;"><p:colorscheme colors="#ffffff,#000000,#808080,#000000,#bbe0e3,#333399,#009999,#99cc00"><div shape="_x0000_s1026" class="O" style="mso-margin-left-alt:216;mso-char-wrap: 1;mso-kinsoku-overflow:1"><span class="Apple-style-span" style="font-size:7;"><span class="Apple-style-span" style="font-size:27px;"><p:colorscheme colors="#ffffff,#000000,#808080,#000000,#bbe0e3,#333399,#009999,#99cc00"><div shape="_x0000_s1026" class="O"><div style="mso-line-spacing:"100 20 0";mso-margin-left-alt:216;mso-char-wrap: 1;mso-kinsoku-overflow:1"><span><p:colorscheme colors="#ffffff,#000000,#808080,#000000,#bbe0e3,#333399,#009999,#99cc00"><div shape="_x0000_s1026" class="O"> <div></div></div></p:colorscheme></span><span style="mso-bidi-;font-family:Arial;font-size:14pt;"><span class="Apple-style-span" style="font-size:7;"><span class="Apple-style-span" style=" ;font-size:37px;"><p:colorscheme colors="#ffffff,#000000,#808080,#000000,#bbe0e3,#333399,#009999,#99cc00"><span class="Apple-style-span" style="font-size:medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family:georgia;"> </span></span><div shape="_x0000_s1026" class="O"> <div style="mso-line-spacing:"100 20 0";mso-margin-left-alt:216;mso-char-wrap: 1;mso-kinsoku-overflow:1"><span style="font-size:50%;"><span style="mso-special-format: bullet;position:absolute;left:-4.14%"><span class="Apple-style-span" style="font-size:medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-family:georgia;">h</span></span></span></span><span style="mso-bidi-;font-family:Arial;font-size:9pt;"><p:colorscheme colors="#ffffff,#000000,#808080,#000000,#bbe0e3,#333399,#009999,#99cc00"><div shape="_x0000_s1026" class="O"><div style="mso-line-spacing:"100 20 0";mso-margin-left-alt:216;mso-char-wrap: 1;mso-kinsoku-overflow:1"><span style="mso-bidi-;font-family:Arial;font-size:10pt;"><p:colorscheme colors="#ffffff,#000000,#808080,#000000,#bbe0e3,#333399,#009999,#99cc00"><div shape="_x0000_s1026" class="O"><div style="mso-line-spacing:"100 20 0";mso-margin-left-alt:216;mso-char-wrap: 1;mso-kinsoku-overflow:1"><span style="mso-bidi-;font-family:Arial;font-size:10pt;"> </span></div> <div style="mso-line-spacing:"100 50 0";mso-margin-left-alt:216;mso-char-wrap: 1;mso-kinsoku-overflow:1"></div></div></p:colorscheme></span></div> <div style="mso-line-spacing:"100 50 0";mso-margin-left-alt:216;mso-char-wrap: 1;mso-kinsoku-overflow:1"></div></div></p:colorscheme> </span><span style="mso-bidi-;font-family:Arial;font-size:9pt;"> </span></div> <div style="mso-line-spacing:"100 50 0";mso-margin-left-alt:216;mso-char-wrap: 1;mso-kinsoku-overflow:1"></div></div></p:colorscheme></span></span> </span><span style="mso-bidi-;font-family:Arial;font-size:14pt;"> </span></div> <div style="mso-line-spacing:"100 50 0";mso-margin-left-alt:216;mso-char-wrap: 1;mso-kinsoku-overflow:1"></div></div></p:colorscheme></span></span></div></p:colorscheme></span></div></div></span></span></span></span></span></span></span></span></span></div></p:colorscheme></div></div></span></span></span></span></span></span></span></span></span></div></p:colorscheme></div></div>Süt Dilimihttp://www.blogger.com/profile/14534286610062278624noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-8414983267516160054.post-26407185750541276482010-05-12T22:45:00.000+03:002010-05-12T23:03:20.093+03:00Bir Süt Dilimi<div><div style="text-align: left;">Merhaba!</div><br />“Neden süt dilimi?’’ sorusunun cevabıyla başlamalı belki en önce…<br /><br />Süt, hayatımın her ama her döneminde benim için istisnasız var oldu. Her varlık gibi, benim için de annemin sütüyle başladı elbet serüven… Pek bir güvenli ve kaygısız bir dönem...<br /><br />O dönemin huzuru ve dinginliği midir acaba bana sütü sevdiren diye düşünmeden de edemiyorum doğrusu… Kimbilir?.. Belki de, bana telkin ettiği huzur ve güven hissidir buna sebep…<br /><br />Bebeklik döneminden sonra insanın dünyasına ilişiverir yine süt...<br />Ah o çocukluk yılları!.. Sabahları, daha bir parlak gökyüzüne uyanırdık sanki… Dışarısı tüm coşkusuyla bizi çağırırken bile kahvaltı etmeden asla dışarı çıkmazdık. İstesek de çıkamazdık. Babaannem için bu asla kabul edilebilir bir şey değildi… Ancak kimi kimsesi olmayan yersiz yurtsuzlar, kahvaltısız çıkardı ona göre... Oyun ancak kahvaltı ertesi bir ödül mahiyetindeydi.<br /></div><div><br /></div><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhbbltZhkNLu7rIQXACrPNRCehHHhYfIJ4nS4JoDATgIzDHFe-fs95_dK_ss561nhYESDejmI5G5OV_LIu5avKOKyP0Zx0npUyO2cNe7kfAsrMlJ-U9fzWfiANn_NiKlP7pRiQWuA_kjtI/s1600/P1090453.JPG"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 180px; height: 320px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhbbltZhkNLu7rIQXACrPNRCehHHhYfIJ4nS4JoDATgIzDHFe-fs95_dK_ss561nhYESDejmI5G5OV_LIu5avKOKyP0Zx0npUyO2cNe7kfAsrMlJ-U9fzWfiANn_NiKlP7pRiQWuA_kjtI/s320/P1090453.JPG" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5470472997766700418" /></a><div style="text-align: left;"><br /></div><div>Neyse ki, bugün olduğu gibi, o yıllarda da kahvaltı benim için olmazsa olmaz öğündü de bu kurallar manzumesi pek bunaltmazdı beni. Zaten kahvaltımın olmazsa olmazları peynir ve zeytin oldu hep… Diğerleri ihmal edilebilir; ama, peynir ve zeytin asla!.. Zeytinin de annemden gelen egeli ruhumu temsil ettiğini düşünürüm hep… Azıcık kekik ve azıcık kırmızı biber ekilip, saf zeytinyağı gezdirilmiş haliyle zeytin değme yemeklere taş çıkarır benim lezzet dimağımda. Yanına bir de, Ezine’nin keskin aromalı o tadına doyulmaz peyniri ve eski kaşarın lezzeti... Eğer mevsimlerden kışsa, kuzinede pişen ekmeğin üzerine ufalanmış peynirin o insanın aklını çelen kokusu… Sabahları uyanmak istemezsiniz; ama, o koku sizi hayatın içine çeker… Bir yandan da radyodan gelen sanat müziğine eşlik eden annenizin tatlı sesi… Babanızın en büyük keyiflerinden biridir; sabahları o şarkılarla güne başlamak… Ah o şarkılar… Kokular ve sesler… O kadar kıymetli oluşları bu yüzden midir?.. Dünü bugüne taşıyan…</div>Süt Dilimihttp://www.blogger.com/profile/14534286610062278624noreply@blogger.com8